07 Oca 2014 13:21
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:51
Fehmi Koru'dan başka elçi bulunamadı mı?
Fatih Altaylı Cumhurbaşkanı Gül'ün Fehmi Koru'yu elçi olarak Fethullah Gülen'e göndermesini gazetecilik etiği açısından sorguladı
AKP cemaat savaşında insiyatif alan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün
gazeteci Fehmi Koru'yu Fethullah Gülen'e elçi olarak göndermesine
Ahmet Hakan'dan sonra Habertürk gazetesinin tepe ismi Fatih
Altaylı'dan da eleştiri geldi.
"Bir gazeteci, hangi gazetecilik etiği veya anlayışıyla böyle bir "elçilik" görevini kabul eder" diye soran Altaylı, Cumhurbaşkanı'na bağlı çok sayıda danışman ve görevli varken neden bir gazeteciye bu görevin verildiğini sorguladı.
İşte Altaylı'nın yazısındaki ilgili bölüm:
Merak ediyorum ama etmiyorum ÇOK merak ediyorum; laik, demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanı, yurtdışında yaşayan bir cemaat önderine niye "temsilci" yollar.
Bu temsilciyle neyi çözmeyi ummaktadır?
Bir cemaat önderi, ne kadar müridi veya seveni olursa olsun, bir cumhurbaşkanının doğrudan muhatabı mıdır?
Bir gazeteci, hangi gazetecilik etiği veya anlayışıyla böyle bir "elçilik" görevini kabul eder; cumhurbaşkanı bu iş için niye yanındaki onca danışmanına veya resmi görevliye değil de bir gazeteciye güvenir ve onu görevlendirir.
"Merak ediyorum" dedim ya, aslında etmiyorum.
Artık bu ülkede olan biten hiçbir şeyi merak etmiyorum.
Çünkü merak etmek, yanıt bulmayı gerektirir.
Ben artık bulacağım yanıtların beni daha çok endişelendireceğini biliyorum.
Bu ülkenin durumu artık şudur: "Saldım çayıra, Mevlam kayıra." Kayırır mı, kayırmaz mı onu da zamanla göreceğiz.
Yazısının tamamını okumak için tıklayınız
"Bir gazeteci, hangi gazetecilik etiği veya anlayışıyla böyle bir "elçilik" görevini kabul eder" diye soran Altaylı, Cumhurbaşkanı'na bağlı çok sayıda danışman ve görevli varken neden bir gazeteciye bu görevin verildiğini sorguladı.
İşte Altaylı'nın yazısındaki ilgili bölüm:
Merak ediyorum ama etmiyorum ÇOK merak ediyorum; laik, demokratik bir ülkenin cumhurbaşkanı, yurtdışında yaşayan bir cemaat önderine niye "temsilci" yollar.
Bu temsilciyle neyi çözmeyi ummaktadır?
Bir cemaat önderi, ne kadar müridi veya seveni olursa olsun, bir cumhurbaşkanının doğrudan muhatabı mıdır?
Bir gazeteci, hangi gazetecilik etiği veya anlayışıyla böyle bir "elçilik" görevini kabul eder; cumhurbaşkanı bu iş için niye yanındaki onca danışmanına veya resmi görevliye değil de bir gazeteciye güvenir ve onu görevlendirir.
"Merak ediyorum" dedim ya, aslında etmiyorum.
Artık bu ülkede olan biten hiçbir şeyi merak etmiyorum.
Çünkü merak etmek, yanıt bulmayı gerektirir.
Ben artık bulacağım yanıtların beni daha çok endişelendireceğini biliyorum.
Bu ülkenin durumu artık şudur: "Saldım çayıra, Mevlam kayıra." Kayırır mı, kayırmaz mı onu da zamanla göreceğiz.
Yazısının tamamını okumak için tıklayınız