07 Mar 2009 11:01 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:34

"FEHMİ KORU SAÇMALAMAYA BAŞLADI...!" SERDAR TURGUT FEHMİ KORU'YA CEVAP VERDİ!..

Kendisi hakkındaki yazılarımızı, bizim patronumuza kendisi üzerinden mesaj verme çabası olarak değerlendirebilen Fehmi Koru işte bugün maalesef bu duruma düşmüştür.

Ben ıssız adamım

Türkiye'deki herkes gibi benim de komplo teorilerine inanan arkadaşlarım var. Bir süre önce gazetedeki idari görevimden alınmamdan sonra beni arayan bu arkadaşlarım 'Yukarıdan baskı olup olmadığını' sordular. Ben 'Ne alakası var. Normal bir karar alındı ve uygulanıyor' dedimse de onları bir türlü ikna edemedim.
Sonra düşündüm de acaba ben onlar gibi komplocu bir kafaya sahip olsaydım acaba ne cevap verirdim onlara diye. Askerler mi baskı yaptı yoksa hükümet mi derdim vallahi bilmiyorum. İşin ilginç yanı iki cevabımın da onlara doğru gelebilecek koşulların var olmasıydı. Bana askerler de kızıyordur, hükümet de, iktidar evreninde pek dostum, koruyanım yoktur.
Fehmi Koru gibi insanların bir türlü anlayamadığı kafalarını karıştıran bu yanım benim kendimle övündüğüm özelliğimdir. Hiçbir oluşum ve kişi hakkında değişmeyecek yargılarım, mutlak fikirlerim yoktur. Bu nedenle çok sık fikir değiştiririm, birçok insan bunu ilkesizlik olarak yorumlar ama bu tavrım her oluşumun ve kişinin temsil ettiği ve oluşturduğu iktidar ilişkilerinin dışında kalmak çabasından kaynaklanır. Onların dünyasının içine katiyen çekilmem, eğer yanlışlarını görürsem oldukça güçlü bir şekilde söylerim bunu bir gün sonra doğrularını da görürsem aynı güçle onu da söylerim. Bu şaşırtır birçok insanı, güvenilmez olduğumu düşünürler. Ancak hayat durgun denge durumundan ibaret değil. Sürekli bir değişim var. Zihinlerimizi değişimleri anlamak için kullanmalıyız yoksa hayatı durgun denge durumuna göre kurgulanmış teorilerle kavramaya çalışırsak entelektüel açıdan sıfırlanırız. Kendisi hakkındaki yazılarımızı, bizim patronumuza kendisi üzerinden mesaj verme çabası olarak değerlendirebilen Fehmi Koru işte bugün maalesef bu duruma düşmüştür. İktidar oyunu içinde olması ve iktidar ilişkilerinin öznesi olması nedeniyle, itiraz etmeden özneleştirilen her insan gibi anlama ve yorumlama yetenekleri zayıflamış durumda. Bu durumu nedeniyle onun için ben illa ya bir taraftan ya da başka taraftan olacağım, hayatın her alanına yayılmış olan iktidar ilişkilerinin dışına çıkan birisi olmama imkan yok onun düşünce yapısına göre. Çünkü böyle alışmış böyle bilmiş hayatı, bu nedenle anlamadığı bir tavır hakkında saçmalamaya başlaması da doğal.
Entelektüel çabası olan okuyucularım (okuyucu grubum arasında bunların ağırlıklı yer tutması hayatta en çok övündüğüm konudur) yukarıdaki cümlelerimden benim bugünlerde hayli yoğun olarak Foucault etkisi altında olduğumu görmüşlerdir mutlaka. Haklısınız öyleyim. Marksist düşünce sistematiğinden gelip sonra bir süre fikirsel anarşizmden/nihilizmden geçmiş, bunu hayatta her şeyle alay etme tavrına dönüştürmüş bir gelişim çizgisinin sonunda Marksist sistematiğin ana yapısını hiç bozmadan, kendim de dahil her şeyle alay edebilen bir yazar olarak, şimdi de hayatın her alanına yayılmış olan iktidar ilişkilerini kurumlar ve kişilerin arkeolojik çözümlenmesini yaparak yani Foucaultçu bir Marksist olarak kavrama noktasına geldim.
Hayli iddialı bir laf söylediğimin farkındayım. Ama en azından çabam bu yönde, ne yapayım. Laf çok iddialı diye gizleyeyim mi çizgimi? En azından dostlarım anlasın beni istiyorum. Düşmanımın ise anlamaya niyeti yok, çünkü anlamamak onların işine geliyor. İnsanı bir şekilde damgalamadan düşünmeleri mümkün değil. Onlar için ya oradan ya da buradan olacağım, hiçbir şey olmamaya çaba göstermenin anlamını kavrayamıyorlar.
Fehmi Koru sen ne yaparsan yap ne yazarsan yaz. Sen artık benim açımdan şeffafsın. Seni çözümledim ve anladım. Sen beni anlayamadın maalesef. Bir gün çözümlemeyi başarsan da anladığın noktalara sen bile şaşıracaksın. Haydi bu kadar fazla negatif enerjiden sonra kendime pozitif enerji verecek şekilde noktalayayım yazımı. Anlaşılmam genelde zordur çünkü ben düşüncelerim düzeyinde bir ıssız adamım. Bilmem anlatabiliyor muyum?


Serdar Turgut/AKŞAM