"FEHMİ KORU FİŞLEME MERKEZİ'NDE MUTLULUK DOLU SAATLER!..." ORAY EĞİN TUNCAY ÖZKAN'IN GÖZALTINA ALINDIĞI ANLARDA KORU'NUN NE YAPTIĞINI YAZDI!...
Kanal 24´ten son gelişmeleri dinlemeye başladı. Haberler geldikçe yüzündeki tebessüm artıyor, sevincine sevinç katılıyordu. Adnan Bulut, Duygu Dikmenoğlu adlarını duyunca daha da mutlu oldu. Artık her şey yerli yerine oturmuştu.
Gözümde şöyle bir sahne canlandı: Gazeteci sabahın erken saatlerinde Cihangir´deki evinde uyandı. Pek uyku tutmamıştı. İçinde bir şeylerin huzursuzluğu vardı. Ne olabilirdi, diye düşündü ama önemsemedi. Kapının önüne bırakılan gazeteleri içeri aldı. "Oruçlu olmasam bir kahve yapardım" diye içinden geçti. Birkaç ay Amerika´da kalmış, kurs görmüştü. Sabahları filtre kahve içme alışkanlığını oradan uyarlamıştı kendine.
Adeti olduğu üzere bilgisayarının başına geçti hemen. Asistanından gelen mail´lere baktı, dosyalanan özel haberlere, fişlenen bilgilere. `Abdullah ne yapıyor acaba´ diye düşündü, ama can arkadaşının Amerika´da derin uykuda olduğunu hatırladı.
Gururla kendi yazılarına baktı. Her zamanki gibi yine bir başyapıt kaleme aldığını düşündü, göğsü kabardı.
Ancak tam o sırada bir flaş haber yanıp sönmeye başladı ekranında. Haberi tıkladı, detaylarını okudu. Tuncay Özkan gözaltına alınmıştı. Birden yerinden fırladı. Heyecandan oturamıyordu, sürekli evin içinde dolaşıyor, ne yapacağını düşünüyordu. Birkaç telefon etti arkadaşlarına. İlk önce "Ali, duydun mu olanları, ne müthiş" diye köşe yazarı meslektaşına.
Kendisine hafiften amatör bir casus imajı veren Ray-Ban´in Wayfarer modeli gözlüklerini taktı. Evin içinde neden bu gözlükleri taktığının hiçbir açıklaması yoktu. Aynadaki görüntüsüne baktı, hoşnuttu. Evin içinde biraz da gözlükle dolandı, zıpladı, neredeyse çiftetelli oynadı ve sonra aklına televizyonları açmak geldi.
Kanal 24´ten son gelişmeleri dinlemeye başladı. Haberler geldikçe yüzündeki tebessüm artıyor, sevincine sevinç katılıyordu. Adnan Bulut, Duygu Dikmenoğlu adlarını duyunca daha da mutlu oldu. Artık her şey yerli yerine oturmuştu. Koltuğuna yığıldı, ekranın önünde göbeğini kaşımaya başladı.
* * *
Acaba Yeni Şafak yazarı Fehmi Koru´nun dün sabahı böyle geçirmiş olma ihtimali yüzde kaçtır?
Mart ayının ilk pazartesi günü, aldığım istihbaratlara dayanarak Fehmi Koru´nun Ergenekon kapsamında gözaltına alınacak isimleri önceden bildiğini yazmıştım. Bizzat Koru´nun gazetedeki odasında yaptığı konuşmalar bana aktarılmıştı. Kimi söylediyse gözaltına alınıyordu ve iki kişiyi daha hedef göstermişti.
Ben bunları yazınca da öfke kusmaya başladı elbette. Benim ima ettiğim isimlerden biri Tuncay Özkan´dı. Koru, onun adını vermişti etrafına. Ancak anladığım kadarıyla konu bu kadar yayılıp, yazım üzerine Tuncay Özkan da salvolara başlayınca operasyon ertelendi.
Ne garip bir tesadüf ki ama, İlhan Selçuk´un gözaltına alındığı gün Fehmi Koru´nun mahlaslı köşesinde büyük gazeteciyi hedef gösteren satırlar vardı. Nasıl denk gelmişti, tesadüf müydü?
Tuncay Özkan´ın gözaltına alınmadığını iddia ederek kendini aklamaya çalışan Koru için kötü bir tesadüf olmuştu.
* * *
AKP´nin kapatılmayacağının ortaya çıkmasından sonra Ergenekon gündemden düşmüştü. Yandaş medya bile haber yapmamaya başlamıştı.
Ancak ne zaman ki Deniz Feneri olayı patladı, Doğan Grubu´yla Başbakan sıkı bir kavgaya tutuştu, yolsuzluk iddialarının AKP´ye oy kaybettirdiği anlaşıldı, işte o zaman iyi bir gündem değiştiriciye ihtiyaç duyuldu.
Ergenekon bu iş için biçilmiş kaftandı. Nurseli İdiz ve Sisi´nin gözaltıları aslında gelecek dalganın ilk uyarısıydı. Her iki ismin