Fehmi Koru Fethullah Gülen mektubunun hikâyesini anlattı
Fehmi Koru, Fethullah Gülen ile görüşmesini ve o mektubun detaylarını ilk kez anlattı!
Başbakan Erdoğan'ın dün Gülen'den mektup geldiğini açıklaması
gündeme bomba gibi düşmüştü. Gülen ile görüşmeye Fehmi Koru'nun
Cumhurbaşkanı Gül tarafından gönderildiği ve bir mektupla geri
döndüğü söylendi. Koru bugün tüm konuşulanlara kendisi açıklık
getirdi.
Gazeteci-Yazar Fehmi Koru, AK Parti - Cemaat gerilimi ve sonrasında
yaşananlarının ardından hem Cumhurbaşkanı Gül hem de Başbakan
Erdoğan ile görüştüğünü söyledi.
Fethullah Gülen ile konuyu istişare etmeye giden Koru, dünün en
önemli gündem maddesi olan 'mektup' sürecini Haber7.com'a anlattı.
İşte o detaylar...
ANKARA'DAN SONRA ABD'YE GİTTİM
Öncesi ve 17 Aralık sonrası ile birlikte yaşananlardan ciddi
rahatsızlık duyduğunu söyleyen Gazeteci-Yazar Fehmi Koru, "Hem
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile
ayrı ayrı görüşmelerim oldu. O görüşmelerde her ikisinin de
rahatsızlıkları aşikardı. Bu sürecin hem onları hem de içinde
bulundukları yönetim olarak ülkenin çok ciddi sıkıntılara doğru yer
aldığından endişe ediyorlardı. Bu görüşmeden sonra cemaat tarafı ne
düşünüyor diye sorduğumda yolumu Pensilvanya'ya yolumu düşürdüm"
dedi.
TEKLİF BENDEN GELDİ...
"Fethullah Gülen Hocaefendi ile görüştüm. O da tüm hassasiyetlerini
benimle paylaşma cömertliğini gösterdi. Onun da hassasiyetlerinden
bir tanesi dershaneler konusu. Ayrıca kendisine sempati duyan
insanların devletle irtibatlarının kesilmesine kadar varabilecek
ihtimali onu rahatsız eden gelişmeler içindeydi. Sayın Gülen
bunları söyleyince bende kendisine 'mümkünse bunları yazıya
dökebilir misiniz?' diye sordum. Teklif benden geldi. O yazının
mektuba dönüşeceğini hiç düşünmemiştim. Mektubu alıp muhatabı olan
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e ilettim."
MAALESEF MEDYA GERİLİMİ DEVAM ETTİ
"Medyadan kaynaklanan rahatsızlığa sahipler. İki tarafı destekleyen
arkadaşlarımız, kalem erbabı malesef bu işin daha tırmanmasını
getirecek şekilde manşetleri ve köşe yazılarını yazmaya devam
ettiler. Aslında tansiyon bir parça aşağıya çekilebilseydi bugün
çok daha farklı bir noktada olabileceğimizi düşünüyorum. Ben oraya
gittiğimde "beddua" denilen konuşma yapılmıştı. Dolasıyla giderken
ben çok değişik bir havayla karşılaşacağım rahatsızlığı
içerisindeydim. Ama öyle karşılanmadım. Netice itibariyle ben
Fetullah Gülen Hocaefendi için bilinmeyen bir isim değilim."
SANKİ O KONUŞMA YAPILMAMIŞ GİBİ DAVRANDI
"Zaman Gazetesi'nin 13 yıl ilk önce genel yayın yönetmenliğini
sonra baş yazarlığını, Ankara temsilciliğini yapmış, dolayısıyla
kendisini çok yakından tanıyan ama daha öncede İzmir yıllarından
kendisiyle dostluğumuz bulunan bir isimdir. O bakımdan zaten
rahatsızlıkla karşılanacağımı hiç düşünmemiştim. Orada da böyle bir
hava yoktu. Sanki o konuşma yapılmamış gibi davrandı. O konuşmadan
sonra böylesine olumlu böylesine yumuşak mesajları vermesi de bana
umut vermişti. O umudumu hem Cumhurbaşkanı'yla hem Başbakan ile
paylaştım ve tansiyonun düşürülmesinin ülkenin yararına olacağı
noktasında hepsinde bir beklenti vardı. Ama sonrasında bu
beklentiyi zayıflatan yayınlarla karşı karşıya kaldık."
HER İKİ TARAF DA HUSUMETLİ GİBİ DEĞİLDİ...
"Özellikle zannediyorum sosyal medyada kişilerle ilgili
şahsiyetleri rahatsız eden sözlerin fazlaca kullanılması her tarafı
rahatsız ediyor. Çünkü onlara bu bilgi olarak ulaştırılıyor ve
sanki karşı taraf bu düşüncelerdeymiş benim vasıtamla öğrendikleri
görüşler doğru değilmiş gibi bir hisse belki de kapıldılar. Onu
bilemiyorum. Ama şunu çok büyük bir ehemmiyetle söyleyebilirim. Ben
hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den, hem Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan'dan hemde kendisiyle uzunca bir görüşme yaptığım Fetullah
Gülen'den birbirleriyle ilgili bir olumsuzluk duymadığım gibi,
herhangi bir şekilde bu sürecin düşmanca husumetli bir anlayış
içerisinde sürdürüleceği bir izlenim almadım hiç birinden.