22 Eyl 2015 14:47
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:54
Fehmi Koru Erdoğan ve Davutoğlu'nu bu fotoğrafla vurdu!
Habertürk yazarı ve Abdullah Gül'e yakınlığıyla bilinen Fehmi Koru, bugünkü köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu'nu Yenikapı'da geçen hafta yapılan bayrak mitingi üzerinden eleştirdi.
Gençlik dönemlerinde benzer eylemleri yaptıklarını anlatan ve kendisinin bu mitinglerde kürsüde olduğu fotoğrafı paylaşan Fehmi Koru, "Aslında, içinden Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nu da çıkarmış olan kadronun en iyi bildiği, geçmişte en fazla icrasında bulunduğu bir alandır bu. İlk gençliğimiz 'Kıbrıs Türk’tür', 'Bayrak' gibi adlar taşıyan mitinglere katılmakla geçti" diyerek o dönemdeki bir fotoğrafı yayınladı.
Gençlik dönemlerinde bu tür mitingleri siyasilere hizaya getirmek için yaptıklarını belirten Fehmi Koru, "Yıllar sonra benzer mitinglerin devlet adına düzenlenebileceğini, ne yalan söyleyeyim, aklımın ucundan bile geçirmezdim" diye yazdı.
Tek parti döneminde benzer mitinglerin Avrupa'daki ideolojiden etkilenerek yapıldığını belirten Koru, Bayrak mitingini "Milli duyguları köpürtme amaçlı mitinglerin “devlet adına” olanlarına, bizde, yalnızca tek parti döneminde (1950 öncesi) rastlanmıştır; değişik Avrupa ülkelerinde yükselen dönemin moda ideolojisinden etkilenilerek..." diyerek eleştirdi.
Erdoğan ve Davutoğlu'nun "hamaset" yaptıklarını belirten Koru, Erdoğan'ın "yerli, milli, bu ülke için çalışacak 550 milletvekili göndermenizi istiyorum.’’ sözlerini eleştirerek, "Ülkeyi sevmek, yerli ve milli olmak için hamasete değil, mantıklı düşünmeye ihtiyacımız var" şeklinde yazdı.
Fehmi Koru'nun yazısı şöyle:
"Seçime 40 gün kala AK Parti’nin kampanya stratejisi belli oldu: Milli duyguları köpürterek seçmenden oy istenecek...
Yenikapı’da yapılan “bayrak mitingi” ile kampanyaya “start” verildi.
Aslında, içinden Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nu da çıkarmış olan kadronun en iyi bildiği, geçmişte en fazla icrasında bulunduğu bir alandır bu. İlk gençliğimiz “Kıbrıs Türk’tür”, “Bayrak” gibi adlar taşıyan mitinglere katılmakla geçti.
Birileri için çokça ‘’Kahrolsun’’ diye haykırmışlığımız ve bazılarımızın o günlerden kürsüde veya topluca yürürken çekilmiş fotoğraflarımız vardır. (Sözgelimi benim vardır.)
Tabii bizler o zamanlar bu tür mitingleri milli duyguları fazla gelişmemiş siyasileri uyarmak amacıyla düzenler, konuşmalarımızda ve attığımız sloganlarda onları hizaya getirme çabasına girerdik. Yıllar sonra benzer mitinglerin devlet adına düzenlenebileceğini, ne yalan söyleyeyim, aklımın ucundan bile geçirmezdim.
Milli duyguları köpürtme amaçlı mitinglerin “devlet adına” olanlarına, bizde, yalnızca tek parti döneminde (1950 öncesi) rastlanmıştır; değişik Avrupa ülkelerinde yükselen dönemin moda ideolojisinden etkilenilerek...
Pazar günü yapılan mitingde seçime dönük beklentiyi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan işittik: “Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz’’ vurgusuyla şu arzusunu dillendirdi Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘’1 Kasım seçimlerinde, hangi partiden olursa olsun, yerli, milli, bu ülke için çalışacak 550 milletvekili göndermenizi istiyorum.’’
Daha önce 400 milletvekili isterken şimdi 550 milletvekili arzuluyor Cumhurbaşkanı; hem de “yerli, milli ve bu ülke için çalışacak 550 milletvekili”...
Listeler açıklandı, Meclis’e girmesi beklenen 4 partinin aday listelerinde bu sıfatları hak etmeyenler mi var acaba?
Varsa, kim onlar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hamaset yüklü konuşmasında bu sorunun cevabını bulmak mümkün değil.
Başbakan Davutoğlu’nun konuşması da hamasiydi ve hamaset ölçeğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha etkisiz sayılmazdı. Aradaki tek fark, aynı zamanda AK Parti’nin genel başkanı da olduğu için, Davutoğlu’nun rakip partiler hakkında daha açık konuşabilmesiydi.
Davutoğlu, ‘’Bu milleti bölmek isteyen herkes kahrolsun, kahrolacak inşallah’’ dedi, sonra da meydana “bayrak mitingi” için gelenlere, ‘’1 Kasım için çok çalışacaksınız; bunları baraj altında bırakacaksınız’’ talimatını verdi; ‘’Hak ettiklerini vermek için gecegündüz çalışmaya devam edeceksiniz’’ tavsiyesini de ihmal etmeden...
Herhalde sizler de “bunlar” ile kastedilenlerin kimler olduğunu anlaşmışsınızdır.
Mitinge çağrılmayan tek parti: HDP...
Evet, 7 Haziran seçiminde 6 milyondan fazla oy almış olan HDP’nin barajın altında kalması isteniyor; bunu sağlamak için de “bayrak” altında toplanmış kitleye görev veriliyor...
Sorun şurada: AK Parti 7 Haziran seçimini de aynı strateji üzerine oturtmuştu; milli-hamasi duygularına hitap edilen kitlelerden o zaman da HDP’ye oy verilmemesi isteniyordu. Yüzde 10 barajına HDP takılırsa, AK Parti’nin tek başına ve hatta “başkanlık sistemi”ni ülkeye getirmeye yarayacak bir çoğunlukla iktidara gelebileceği beklentisiyle...
Ne olduğunu biliyoruz.
Anlaşılan, bu seçim kampanyasında, hamasetin dozu bayağı artırılacak...
Başarılı olunabilir mi?
Farklı bir soruyu tercih ederim: Başarılı olunsa bile, sonrasında ortaya çıkacak ülke yönetilebilir mi?
Ülkeyi sevmek, yerli ve milli olmak için hamasete değil, mantıklı düşünmeye ihtiyacımız var."
Gençlik dönemlerinde bu tür mitingleri siyasilere hizaya getirmek için yaptıklarını belirten Fehmi Koru, "Yıllar sonra benzer mitinglerin devlet adına düzenlenebileceğini, ne yalan söyleyeyim, aklımın ucundan bile geçirmezdim" diye yazdı.
Tek parti döneminde benzer mitinglerin Avrupa'daki ideolojiden etkilenerek yapıldığını belirten Koru, Bayrak mitingini "Milli duyguları köpürtme amaçlı mitinglerin “devlet adına” olanlarına, bizde, yalnızca tek parti döneminde (1950 öncesi) rastlanmıştır; değişik Avrupa ülkelerinde yükselen dönemin moda ideolojisinden etkilenilerek..." diyerek eleştirdi.
Erdoğan ve Davutoğlu'nun "hamaset" yaptıklarını belirten Koru, Erdoğan'ın "yerli, milli, bu ülke için çalışacak 550 milletvekili göndermenizi istiyorum.’’ sözlerini eleştirerek, "Ülkeyi sevmek, yerli ve milli olmak için hamasete değil, mantıklı düşünmeye ihtiyacımız var" şeklinde yazdı.
Fehmi Koru'nun yazısı şöyle:
"Seçime 40 gün kala AK Parti’nin kampanya stratejisi belli oldu: Milli duyguları köpürterek seçmenden oy istenecek...
Yenikapı’da yapılan “bayrak mitingi” ile kampanyaya “start” verildi.
Aslında, içinden Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nu da çıkarmış olan kadronun en iyi bildiği, geçmişte en fazla icrasında bulunduğu bir alandır bu. İlk gençliğimiz “Kıbrıs Türk’tür”, “Bayrak” gibi adlar taşıyan mitinglere katılmakla geçti.
Birileri için çokça ‘’Kahrolsun’’ diye haykırmışlığımız ve bazılarımızın o günlerden kürsüde veya topluca yürürken çekilmiş fotoğraflarımız vardır. (Sözgelimi benim vardır.)
Tabii bizler o zamanlar bu tür mitingleri milli duyguları fazla gelişmemiş siyasileri uyarmak amacıyla düzenler, konuşmalarımızda ve attığımız sloganlarda onları hizaya getirme çabasına girerdik. Yıllar sonra benzer mitinglerin devlet adına düzenlenebileceğini, ne yalan söyleyeyim, aklımın ucundan bile geçirmezdim.
Milli duyguları köpürtme amaçlı mitinglerin “devlet adına” olanlarına, bizde, yalnızca tek parti döneminde (1950 öncesi) rastlanmıştır; değişik Avrupa ülkelerinde yükselen dönemin moda ideolojisinden etkilenilerek...
Pazar günü yapılan mitingde seçime dönük beklentiyi Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan işittik: “Herhalde ne demek istediğimi anlıyorsunuz’’ vurgusuyla şu arzusunu dillendirdi Cumhurbaşkanı Erdoğan: ‘’1 Kasım seçimlerinde, hangi partiden olursa olsun, yerli, milli, bu ülke için çalışacak 550 milletvekili göndermenizi istiyorum.’’
Daha önce 400 milletvekili isterken şimdi 550 milletvekili arzuluyor Cumhurbaşkanı; hem de “yerli, milli ve bu ülke için çalışacak 550 milletvekili”...
Listeler açıklandı, Meclis’e girmesi beklenen 4 partinin aday listelerinde bu sıfatları hak etmeyenler mi var acaba?
Varsa, kim onlar?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hamaset yüklü konuşmasında bu sorunun cevabını bulmak mümkün değil.
Başbakan Davutoğlu’nun konuşması da hamasiydi ve hamaset ölçeğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan daha etkisiz sayılmazdı. Aradaki tek fark, aynı zamanda AK Parti’nin genel başkanı da olduğu için, Davutoğlu’nun rakip partiler hakkında daha açık konuşabilmesiydi.
Davutoğlu, ‘’Bu milleti bölmek isteyen herkes kahrolsun, kahrolacak inşallah’’ dedi, sonra da meydana “bayrak mitingi” için gelenlere, ‘’1 Kasım için çok çalışacaksınız; bunları baraj altında bırakacaksınız’’ talimatını verdi; ‘’Hak ettiklerini vermek için gecegündüz çalışmaya devam edeceksiniz’’ tavsiyesini de ihmal etmeden...
Herhalde sizler de “bunlar” ile kastedilenlerin kimler olduğunu anlaşmışsınızdır.
Mitinge çağrılmayan tek parti: HDP...
Evet, 7 Haziran seçiminde 6 milyondan fazla oy almış olan HDP’nin barajın altında kalması isteniyor; bunu sağlamak için de “bayrak” altında toplanmış kitleye görev veriliyor...
Sorun şurada: AK Parti 7 Haziran seçimini de aynı strateji üzerine oturtmuştu; milli-hamasi duygularına hitap edilen kitlelerden o zaman da HDP’ye oy verilmemesi isteniyordu. Yüzde 10 barajına HDP takılırsa, AK Parti’nin tek başına ve hatta “başkanlık sistemi”ni ülkeye getirmeye yarayacak bir çoğunlukla iktidara gelebileceği beklentisiyle...
Ne olduğunu biliyoruz.
Anlaşılan, bu seçim kampanyasında, hamasetin dozu bayağı artırılacak...
Başarılı olunabilir mi?
Farklı bir soruyu tercih ederim: Başarılı olunsa bile, sonrasında ortaya çıkacak ülke yönetilebilir mi?
Ülkeyi sevmek, yerli ve milli olmak için hamasete değil, mantıklı düşünmeye ihtiyacımız var."