21 Nis 2009 17:57 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:39

FAZIL SAY REHA MUHTAR İÇİN KAÇ PORSİYONLUK ADAM DEDİ! İŞTE SAY'IN FACEBOOK'TAKİ YAZISI!..

Reha Muhtar'a sert yazısı ile ilgili belirtmem lazım,ben onun yazılarını da CNN'deki programını da çok beğenirim.Kendisini değiştirmiş,hatalarını düzeltmiş bir adamdır.

işte Say'ın Facebook'taki o yazısı:

İNTERNETİN GÜCÜ
Ertuğrul Özkök geçenlerde bir yazısında;
"Google aramada Ertuğrul Özkök ve ergenekon kelimelerini bir araya getirin karşınıza 580.000 veri çıkmakta..Bu çok üzücü.Çok yanlış.. Ve asıl kötü olan bu yazıların ebediyen orada kalıcak olması" demiş..


Bu çok haklı bir serzeniştir.
Çoğumuz kendimizle ilgili verilerde çok sık "tatsız" ve "bizi üzen" sonuçlarla karşılaşmaktayız.
Ertuğrul Özkök'ün "ebediyen kalıcı" sözleri ise asıl dikkatimi çeken konu...
Yani biz burada , "tamamen haklı ,tamamen gerçek,tamamen iyiden yana" bir şeyleri savunuyor olsak da, biz öldükten sonraya sarkan polemikler kalmakta..
Elbette tuhaf.
Sırf bu konu üzerine (yazılarımı okuyanlar hatırlar) bir kaç hafta önce "Kumru'ya mektup" adlı bir yazı kaleme almıştım...
Benimle ilgili bazı konular internette o derece çarpıtılmaktaydı ki,bu yazıyı yazmaya ihtiyaç duydum.
En azından kızıma anlatmak,ona kendi gerçeğimi bildirmek için.


Türkiye ötekileşmiş bir ülkedir...
Ve hakiki "iktisadi" çözümlere ihtiyaç vardır...


Ertuğrul Özkök'deki "kaygı" da aynı bu şekildedir.
Gerçekten ürkütücü bir rakam verdiği ; Ergenekon+Ertuğrul Özkök=580.000 veri...
Bu sonuçların böyle olmasındaki asıl sebep,karşıt fikirleri yazan (çoğu zaman oldukça cahil veya önyargılı olduklarına inandığım kitleler bunlar ) ile yüksek kalitedeki okur sayısındaki orantısızlık.
Aydın insanların , bu yorumcuları çoğu zaman "zibidi" diye kaale almaması.
Cevaplamaması.
Sonuç itibarıyle sayıdaki orantısızlığın önüne geçmek için elden pek de bir şey gelmemekte..


İnternette her şey hakikaten ebediyen kalıcı dostlar.
Ve çaresi nedir,bilmiyoruz..
Çaresi herhalde;"gerçek". Ya da gerçeği yargılamadaki "bilinç düzeyi"..
Ve tabiki "vicdan"...


Biz burada,tüm dünyada 200 milyona yakın "facebook kullanıcısı"yız.
Herkes yaşamlarından birer kesit sunmakta.Herkes fikirlerini savunmakta.
Ve herkes tamamen hür...
Her konuda...
Bunun toplamı elbetteki büyük bir güç.
Tamamen gerçeğe varan bir güç değil ama....
Mesela geçen ay facebook "seçim anketi"ne katılmıştım ,sonuçları şöyle idi:
CHP %50,
AKP %26...
İstanbul'u açık ara CHP kazanıyor..
gibi...
Sandığa gidenler sadece Facebook kullanıcısı olaymış sonucu...
Gören kimse de sonucun bu olacağına inanmamıştı zaten..


Facebook'da benim ben olduğuma da inanmadılar çoğu zaman:
-Siz gerçekten Fazıl Say'mısınız?
-Evet
-Siz FAzıl Say olamazsınız!!!
-A, niye?
-Fazıl Say "evet" diye cevap vermez!


Bizim buradan seslendiğimiz bazı şeyler,"toplumsal güç"yaratmakta..
Ya da en azından bizim gibi düşünenlere moral kaynağı olmakta.
Bunun bilincindeyiz.
Kırıcı olmamak lazımdır bu doğru;Bugünkü gazetelerde (Vatan Reha Muhtar ve Hurriyet Cengiz Semercioğlu) bana uyarılar ,eleştiriler var...
Türkan Saylan için "darbeci" diyen Mehmet Altan'a sinirlenmem bile eleştiriliyor..
(Kırıcı olduğum konu buymuş)
Sezen Aksu'ya sorduğum "Nerdesin?" sorusunu da hayli yadırgamışlar...
(Sezen Aksu,dün Televizyonlara çıkmış ve Türkan Saylan'a tam destek vermiş,kutlarız..Yadırgamalarının sebebini biraz da medya'nın internet'e olan "doğal kıskançlığı"na vermekteyım ben)
Cengiz Semercioğlu (da!) beni köşe yazarlığına davet etmiş.=)) Sabah sabah güldürdü..
Beyefendi,lütfen...=))
Evet de ,burası facebook ortamındaki iki yüz milyon profilden biri arkadaşlar.
"Herkes her şeyi yadırgayabilir" , "küstah bulabilir" kaygısıyla fikir beyan edemeyeceksek çoktan yandık...
(Reha Muhtar'a sert yazısı ile ilgili belirtmem lazım,ben onun yazılarını da CNN'deki programını da çok beğenirim.Kendisini değiştirmiş,hatalarını düzeltmiş bir adamdır.Televizyonda " bağıran adam" imajını yaratan oydu,ama şimdilerde "dinleyen adam" oldu sanki.Bu da "kabul" elbetteki)
Hayatımdaki BEETHOVEN PORSİYONU %24 olabilir,DOSTOYEVSKİ PORSİYONU %3 olabilir ..
Ama hayatımda elbetteki bir REHA MUHTAR PORSİYONU da var (belki%0,0002, ne biliyim?) Ama var..
Onun da,belki bu oranda bir FAZIL SAY PORSİYONU vardır elbet..Bu mertebede bir "oran" için itişmeye kakışmaya ,ayarcılık yapmaya gerek var mı? Olabilir.. Olmayadabilir...


İnternet ortamında durum şudur;Burada bir şey yazılır,onun altında uçsuz bucaksız bir tartışma potası vardır.O yazılanlarla beraber duruma "bir bütün olarak" bakmak gerekir.


Fazıl Say "x" kişidir.
Oraya not düşen Ali'ler,Ayşe'ler ,Ahmet'ler ne yazmış ona da göz atmak gerekir..Ve hepsini yadırgamaya , hepsini cevaplamaya kalkışırsanız ,"ayıkla pirincin taşını" durumu ortaya çıkar.
"x" kişiler ile değil,bence "mevzular" ile ilgili cevaplar verilmeliydi kanımca..


"Sezen'e çağrı",benim açımdan şudur;Türkiye'nin en güçlü ve sevilen sanatçılarından biri bu haksızlığa " karşı kuvvet" oluşturmalıydı..
Kaldı ki,benim yazım olmadan da belki ertesi gün Türkan Saylan'ın yanında duruyor olabilirdi Sezen-kadın.Ben buna inanıyorum.İnanırım yani...
Benim tuhafima giden şey,"5. gün" hala sessiz kalması idi..
Şöyle ya da böyle,çok iyi etmiştir dün akşamki açıklamasıyla..
Ve Sezen Aksu,internetten "x" kişinin çağrısını da aynı duyarlılıkla okurdu inanırımki...


Kuvvet oluşturmak ise moral konusu.
Bir sonraki ergenekon dalgasında bizim de evimiz aranabilir..
Meral TAmer de şöyle yazmış dün;
"Türkiye'de herkes suçludur!Suçsuzluğunu ispat edemediği müddetçe..."


İster eleştirsinler, ister eleştirmesinler,bu çok TRAVMATİK bir yaşam tarzıdır...
Ve yaşam tarzı konusunda serzenişlerimiz de ,haykırışlarımız da doğal olarak haklıdır..
Çünkü bir tanecik yaşamımız var