Fatih Çekirge'yi yerin dibine soktu: Palavrası bol, satışı iyi, postal kafalı!
Fatih Çekirge'nin "MİT TIR'ları haberine atlamazdım" sözleri olay oldu. Çekirge'ye en sert cevapsa Sezai Bayar'dan geldi.
CNN Türk'te Hakan Çelik'in konuğu olan Fatih Çekirge'nin
açıklamaları tepkilere neden oldu. Cumhuriyet ve Can Dündar'a MİT
TIR'ları haberleriyle yönelttiği eleştirilere Sezai Bayar'dan cevap
geldi.
Sezai Bayar medyaspot.com sitesinde yayınlanan yazısında eski
defterleri açtı. Fatih Çekirge'nin 28 Şubat öncesinde ve 28 Şubat
döneminde yaptığı haberleri hatırlatan Bayar, "Postal kafalı"
gazeteciler sınıfından olduğunu inkar edebildin mi bugüne kadar?"
dedi.
İşte Bayar'ın o yazısı:
Diyor ki:
"Sorumlu bir gazeteci olarak bu haberi yayınlamazdım..."
Şimdi söz bizde:
Önce "28 Şubat post modern darbesi" öncesine gidelim.
Çevik Bir Paşanın emir subayı gibi davranıp, he sabah gazetene dahi
uğramadan,doğrudan Genel Kurmay Nizamiyesinde kuyruğa girip, sonra
brifingteki bilgileri hiç araştırmadan gazetene (Hürriyet'e) manşet
yaptıran kimdi?
Sen o zaman "Bu haberler acaba doğru mudur?" diye, Hürriyet'in
Ankara Temsilcisi olarak filitrasyon mekanizmasını hiç devreye
sokmayı düşündün mü?
28 Şubat'a giden yolda "apoletsiz paşa" gibi davranıp tüm haberleri
Özkök'e aktarıp, "Paşamın emri, bu haberlerin iyi
değerlendirelim Ertuğrul'cuğum" diyen ben miydim?
Keza, Uzan'ların Star Gazetesi'nde hangi haberin filtreden geçti
bir tanesini hatırlatabilir misin?
Daha gerilere gidelim.
Hürriyet'in Ankara Temsilcisi iken rahmetli Özal'la ilgili bir
haberin öyküsü bende hala tazeliğini koruyor.
Hürriyet'te manşet olmuştu bu haberin:
"Özal'ın Koskatos yolsuzluk dosyası"
Bu haber yayınlandığında ben de Tempo Dergisi'nde çalışıyordum.
Haber çıktıktan hemen sonra Ulaştırma Bakanlığı ve PTT Genel
Müdürlüğü üst yönetimlerinden bana ihbarlar geldi.
"Bu dosya baştan sona palavra. Tek kuruşluk yolsuzluk ve rüşvet yok
bunda" yolundaki ihbar telefonlarından sonra en üst
yönetimlerle konuşmaya karar verdim.
Ulaştırma Bakanı ve PTT Genel Müdürü ile üst derece bürokratlarla
yaptığım görüşmeler sonrası derlediğim " tam tersi" bilgilerle
ortaya çıkan haberin Tempo'da yayınlanmasından sonra Hürriyet üst
yönetiminden büyük tepkiler gelmişti.
Yunan Başbakanı Koskatos'tan esinlenerek yazdığın dosyanın
"palavra" olduğunun belgelenmesinden sonra bana " Yahu bu
haber gerçekten böyle mi? Ben nerde hata
yaptım acaba?" diye hayıflanan sen değil miydin?
Hatta "Yahu ikimizde aynı çatı altında çalışıyoruz, keşke haberin
Tempo'dan yayınlanmadan önce bana haber verseydin olmaz
mıydı?" diye beni de yalanına alet etmeye çalışman neydi?
Hani sendeki " filitrasyon" mekanizması o tarihte neden
çalışmadı?
Neden, birkaç kanaldan haberi araştırmadın?
Madem "ilkeli" ve "büyük" gazeteciydin, 28 Şubat'a giden yolda
servise koyduğun tek bir haber için "Değişik kanallardan bu
haberi doğrulatmıştım" diyemiyorsun?
"Postal kafalı" gazeteciler sınıfından olduğunu inkar edebildin mi
bugüne kadar?
Palavra bol.
Satış ve pazarlama iyi.
Gazetecilik ise hikaye...
Gazetecilik, son 13 yılda peydahlanan "havuz medyası"nda ayağa
düştü iyice.