Fatih Altaylı'dan o isimlere 'çok pis' bir yazı! "Herkesin annesi aynı mesleği yapmaz güzelim"
2,5 yıl aradan sonra Gazete Habertürk'teki köşesine dönen Fatih Altaylı, Atatürk ve annesi ile ilgili iftiralar yüzünden delirdi ve çok "pis bir yazı" kaleme aldı.
TV Net ekranlarında Atatürk'ün annesi için çok çirkin iftiralar
dizilen program köşe yazarlarının gündeminin ilk sırasında.
2.5 yıllık aranın ardından Habertürk'teki siyaset ve güncel
yazılara geri dönen Fatih Altaylı, Mustafa Armağan'a ve programdaki
diğer iki isme öyle bir cevap verdi ki kendisi bile yazının sonunda
okuyucusundan özür dilemek zorunda kaldı.
Mustafa Armağan ve programdaki diğer iki isim için "Bunlar tarihçi
değil, dahası adam da değil” diyen Fatih Altaylı, "Ortalıkta
tarihçi diye dolanıp, utanıp arlanmadan tarih dergisi falan
çıkarmaya soyunan bu adamın tarihçiliği de yalan, adamlığı da."
ifadelerini kullandı.
Mustafa Armağan'ın "onun bunun kitaplarından, makalelerinden
aşırdıklarıyla yayın yaptığını, hakaret ve kin kustuğunu, bu suçtan
mahkûmiyetleri olduğunu yazan Fatih Altaylı, "Bu tip ve benzerleri
için 'hakaret ve yalan' bir geçim kaynağı" dedi.
İşte Altaylı'nın "Pis bir yazı" başlıklı bugünkü
yazısı:
Baştan söyleyeyim, kimseyi anasıyla, babasıyla, kardeşiyle,
amcasıyla, halasıyla, teyzesiyle yargılamam.
Kendi seçimimiz değildir çünkü.
Kimimiz şahane bir aileye doğarız, kimimiz ise şanssız bir aile
ortamı içine düşeriz.
Önemli olan sonrasıdır.
Çünkü sonrasını şekillendirmek, bazen çok zorlukla da olsa kendi
elimizdedir.
Şahane anne babalardan berbat evlatlar, berbat ebeveynlerden harika
çocuklar çıktığı görülmüştür.
Bu yüzden de dünyaya olumlu veya olumsuz katkı sağlamış kimsenin
soyu sopu beni ilgilendirmez.
Bu ülkeyi yönetenlerin de, bu ülkeyi ve Cumhuriyet’i kuranların da
aileleri hiçbir zaman ilgi alanıma girmedi.
Ben onların yaptıklarına bakarım, bıraktıkları eserlere,
izlere.
Mustafa Kemal Atatürk’ünki de buna dahil.
Ama bu konuyla ilgilenen “hakiki tarihçiler” de var elbette.
Mesela Yunanlı tarihçi Vasilis Dimitriadis, Atatürk’ün bütün aile
kayıtlarını buldu.
Tarihçi ve Balkan tarihi uzmanı Prof. Heath Lowry birkaç yıl önce
bu bilgileri benimle paylaşmıştı.
Dimitriadis’in, Mustafa Kemal’in ailesini anlattığı “Bir Evin
Hikâyesi” adlı kitabı da zaten çok yakın zamanda Türkçe
yayınlandı.
Yani ortada bir sır, bir bilinmezlik yok.
Peki nasıl oluyor da Mustafa Armağan gibi bazıları çıkıp uluorta
Atatürk hakkında yalanlar söyleyerek hakaretler ediyorlar.
Yanıtı basit.
Bunlar tarihçi değil, dahası “adam da değil”.
Ortalıkta tarihçi diye dolanıp, utanıp arlanmadan tarih dergisi
falan çıkarmaya soyunan bu adamın tarihçiliği de yalan, adamlığı
da.
Onun bunun kitaplarından, makalelerinden aşırdıklarıyla yayın
yapan, hakaret ve kin kusan, bu suçtan mahkûmiyetleri bulunan bu
tip ve benzerleri için “hakaret ve yalan” bir geçim kaynağı.
Düne kadar Cemaat kapısında bağlı durup oradan atılan kemiklerle
beslenen bu zavallı, şimdi yeni geçim kaynağı olarak Cumhuriyet’e
hakareti ve yalanları kullanıyor.
Almanya’da hilafet ilan edip sonra geberen birinin ürettiği düzmece
belgeleri belge diye sunuyor.
Bu Cemaat kemikçisinin ilk vukuatı da değil.
Daha önce de motordan Dolmabahçe rıhtımına çıkan İngiltere Kralı’na
elini uzatıp yardım eden Atatürk için, “Kralın önünde yerlere
eğiliyor” diye yazan da budur, Venizelos’la yan yana duran Mevhibe
İnönü için, “İsmet karısını Yunan’ın koluna taktı” diyen de
budur.
Anlayacağınız rezilliği dizi değil, gırtlağını bile aşmıştır, kendi
pisliği içinde boğulmasını sağlayacak seviyeye ulaşmıştır.
Bu FETÖ artığı pisliklerin adını burada tekrarlamak bile bu köşeyi
kirletir aslında ve asıl olan bu “hastalıklı ruhların” adını dahi
anmamak, ama yakalarını da hukuk yoluyla bırakmamaktır.
Herkesin annesi aynı mesleği yapmaz güzelim
Sadece Mustafa Armağan değil, birtakım başka tipler de bu ülkenin
kurtarıcı-kurucu kişisine türlü hakaretten geçim sağlıyor.
Bunların adı bazen Mustafa, bazen Süleyman, bazen Hasan
olabiliyor.
İsimleri önemli değil.
Bunlardan biri Atatürk’ün annesine, benim için önemi yok ama onlar
için önemli gibi görünen, dinine bağlı bir kadına utanmadan
“Fahişe” deme cüretini gösteriyor.
Peki bunu niye yapıyor biliyor musunuz?
Çok basit bir yanıtı var.
Ben de aklımın ermediği zamanlar böyleydim.
Annem ev kadını olduğu için, bütün annelerin ev kadını olduğunu
düşünürdüm.
Anladığım kadarıyla bunlar da öyle.
Her kadını kendi anneleriyle meslektaş zannediyorlar.
Not: Yazı için kusura bakmayın ama delirdim.
Lese Majeste
10 ay kadar önce bir Türk vatandaşı, Hollanda’da Hollanda Kralı’na
zalim dediği için 30 gün hapse mahkûm oldu.
Çünkü bütün dünyada, Roma’dan bu yana tüm devletlerin kurucularını
korumak için koyduğu bir yasa modeli var.
Buna “Lese Majeste” deniyor. Roma’daki adı “Crimen Maiestatum”.
Kurucu kişi, bunu temsil eden değerler, buna bağlı hükümler ve
objelerin düşünsel ya da fiziksel saldırılardan korunmasını
sağlamak için koyulmuş bir yasa.
Bu yasa sadece monarşilerde, parlamenter demokratik monarşilerde
değil, Fransa gibi monarşik olmayan ülkelerde de mevcut.
Ülkenin ortak kurucu değerlerini koruma amaçlı.
Hollanda’da krala “Zalim” diyen Türk kökenli Hollanda vatandaşı,
eğer hakaretlerini biraz daha ileri götürseydi ve kralın annesini
falan hedef alsaydı, muhtemelen 5 yıla kadar hapis ve 20 bin Euro
para cezasına çarptırılacaktı.
Bildiğim kadarıyla Türkiye’de adının başında Cumhuriyet kelimesi
olan savcılar var.
Bakalım bu savcılar, bu ülkenin en ortak değerlerinden birine ve
yasayla korunan kurucusuna yönelik bu hakaretleri yapanlara nasıl
bir dava açacaklar!
Ne zaman adam oluruz?
Havlayan köpeğe havlayarak cevap vermenin saçma olduğunu
anladığımız zaman.