Fatih Altaylı'dan Hüseyin Gülerce ve Cem Küçük'e sert yanıt: İftiradan korkarım, ama yakışanından!
Habertürk yazarı Fatih Altaylı ile Hüseyin Gülerce ve Gülerce'ye destek çıkan Cem Küçük arasındaki polemik sertleşiyor.
Habertürk yazarı Fatih Altaylı, kendisine yönelik ithamlarda
bulunan bir dönem Fethullah Gülen'e en yakın isimlerden, Star
yazarı Hüseyin Gülerce ile Gülerce'ye destek çıkan Türkiye Gazetesi
yazarı Cem Küçük'e tepki gösterdi. Altaylı, Cem Küçük'ün “Ali Fuat
Yılmazer’le dost” iddiasına, "Yok ya! Ali Fuat Yılmazer’le
hayatımda bir buçuk kere karşılaştım" diyerek yanıt verdi.
Habertürk'te Fatih Altaylı'nın "Yakışmayan iftira"
başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:
İftiradan korkarım.
Ama yakışanından.
İftiracı “hem suçlu hem güçlü” olup da panikle sallamaya başlayınca
iftira aslında itirafa dönüşür.
Hüseyin Gülence’ye çok basit sorular sordum.
En önemlisi de şuydu:
- Madem itirafçı oldun, yakından tanıdığın imamların listesini
devlete verdin mi, verdinse başta Adil Öksüz olmak üzere hepsi
nasıl ortalıkta rahatça gezdi ve darbe girişimine kalkıştılar?
- Cumhurbaşkanı’nın yaver kadrosuna kadar giren FETÖ’cüleri niye
bildirmedin? Ya bunlar Cumhurbaşkanı’na bir suikast yapsalardı.
Gayet basit sorular.
Yanıtlar da;
a. Ben bu isimleri verdim ama işlem yapılmadı,
b. Ben bu isimleri zaten bilmiyordum,
c. Ben isim falan vermedim gibi basit ve anlaşılır olmalıydı.
Yanıt verilmedi, ama tükürük geldi.
Ve 30 yıl FETÖ’nün dizinde oturup şimdi hiçbir itirafta bulunmadan
itirafçı olan Gülence’ye destek ise yine bir dönemin FETÖ
övücüsünden geldi. Hem de yalanlarla.
Yalanı şu: “Ali Fuat Yılmazer’le dostmuşum.”
Yok ya!
Ali Fuat Yılmazer’le hayatımda bir buçuk kere karşılaştım.
İlkinde Habertürk binasında Yiğit Bulut’la yemek yiyordu.
Yemek salonuna girdiğimde karşılaşınca, benden de oturmamı rica
ettiler.
Anlattıklarını da ertesi gün yazdım.
Çok sinirlendi. Arayıp tehdit etti.
Aramızda burada yazılmayacak kadar kötü bir diyalog geçti.
Birkaç gün sonra da görevden alındı zaten.
O yemekte Bulut, kendisini televizyon programına çıkmaya ikna
etmeye çalışıyor, o ise “bir gazeteci”yi çıkarmasını tavsiye
ediyordu.
Buçuğuncu karşılaşmamız ise İstanbul Emniyet Müdürlüğü binasında
oldu.
O dönemde İstanbul Emniyeti, gazetelere FETÖ’cüler tarafından
hazırlanmış “bültenler”i haber diye yolluyordu.
Biz de Habertürk’te bunları asla kullanmıyorduk.
Bunun üzerine muhabirlerimizin Emniyet Müdürlüğü binasına girişi
yasaklandı.
Bu durum haber yapmamızı engeller hale gelince ajansımızın genel
müdürüne, “Bu iş nasıl çözülecek?” dedim.
Yasağı koyan, adını ilk kez o gün duyduğum Yurt Atayün’müş.
Kalktık kendisine gittik.
Orada da tatsız bir görüşmemiz oldu Yurt Atayün’le. Muhabirlerimize
konulan yasak da kalkmadı.
Biz kendisiyle konuşurken odaya Ali Fuat Yılmazer de geldi.
Buçuğuncu görüşmem de budur.
Ha bir de iftiracı diyor ki: “2014 yılında gazetesini FETÖ
bültenine çevirdi.”
Bak işte bu en aptalcası.
Ben 2014 yılının şubat ayında Habertürk Genel Yayın
Yönetmenliği’nden ayrıldım.
17-25 Aralık döneminde FETÖ’cülerin benimle ilgili iftira
kampanyasının gazeteye zarar vermesini engellemek için.
Yani 2014’te ben gazetenin başında değildim, gazete de asla FETÖ
bülteni olmadı.
Şecaat arz ederken sirkatin söyleyenlere de bir hatırlatma
yapayım.
Bu işler ilginçtir.
Bazen ortaya öyle belgeler, öyle bilgiler dökülür ki, iftiracıların
aslında ne olduğunu da kabak gibi ortaya çıkarır.