25 Mayıs 2020 11:52 Son Güncelleme: 25 Mayıs 2020 12:07

Fatih Altaylı'dan Hürriyet ve Ahmet Hakan'a sert eleştiri! "Medyayı el birliği ile bitirdiler"

Fatih Altaylı bayram yazısında da, Hürriyet Gazetesi'ni isim vermeden eleştirerek, Ahmet Hakan'ın olumsuz bir şekilde eleştirdiği eski bayram gazetelerini övdü.

Habertürk yazarı Fatih Altaylı, dün yazdığı bayram yazısında isim vermeden yine Hürriyet Gazetesi'ni eleştirdi.

1990'lı yıllardan önce çıkan bayram gazetelerini yazısına konu eden Fatih Altaylı, eskiden bayram günlerinde gazetelerin yayınlanmamasından dolayı bayramlarda yazı yazmamanın kendisinde bir gelenek halini aldığını anlattı.

Altaylı yazısının devamında da; Hürriyet'in genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan'ın bayram gazeleri için yazdığı olumsuz sözlerin aksine bu uygulamayı övdü ve tarihe karışmasına üzüldüğünü belirtti.

Bu uygulamanın bayram gazetelerinde yazan emekli gazeteciler ile gazeteyi basan Cemiyet'e maddi katkı sağladığını, günlük gazetelerde çalışan gazetecilerin de dinlenme fırsatı bulduğunu ifade eden Fatih Altaylı, bu sene gazetelerin yayınlanmama kararı almasını da medyanın bitmiş olmasına bağladı.

Ahmet Hakan'a sık sık sataşan Altaylı, isim vermeden Hürriyet'i eleştirdi ve gazetenin eski saygınlığını kaybettiğini, satılmadığını ima etti.

Medyanın içinde bulunduğu durumu ve gazetelerin düşen tirajlarını anlatan ünlü gazeteci yazısında "Normal günlerde zor bela getir götürle bedava dağıtılan, kamu kuruluşlarına zorla satılan gazeteleri bayramda çıkarmanın hiç alemi yok" sözlerine yer verdi.

Altaylı medyanın durumunu da, "Bu bayram sabahı kılınan sadece Bayram Namazı değil, aynı zamanda cinayete kurban giden Türk basınının cenaze namazı gibi sanki" diyerek açıkladı.

Fatih Altaylı'nın yazısı şöyle:

İyi bayramlar sevgili okurlar.

İnanan okurlarımın, Ramazan bayramlarını kutluyorum.

Büyüklerimin ellerinden, küçüklerimin gözlerinden öpüyorum.

Nice bayramları sevdiklerinizle beraber, sağlık ve huzur içinde kutlamanızı diliyorum.

Sevgili okurlar, bayram demişken benim uzun süreli okurlarım bilir, dini bayramlarımızda yazı yazmam.

Bayramın 1. günü yazım olur, sonraki günlerinde olmaz.

Bunun nedeni basittir.

Her ne kadar muhafazakar gibi görünmesem de, aslında “muhafazakar” bir adamım.

Kendime göre doğru bulduğum, zarif bulduğum, insani bulduğum, değerli gelenekleri severim.

Yazı yazmamam da bir geleneğe olan saygımdandır.

Geçmişte, yani 1990’lardan önce günlük gazeteler bayram günlerinde çıkmazdı.

Onun yerine her ilde Gazeteciler Cemiyetlerinin hazırladığı “Bayram Gazeteleri” yayınlanırdı.

Gazetelerden biri teknik altyapısını ve matbaasını bedeli mukabilinde Cemiyet’e kiralar Cemiyet de emekli gazetecilerden ya da ekstra gelire ihtiyacı olan gazetecilerden oluşturduğu bir ekiple gazeteyi çıkarır, üç gün boyunca satardı.

Hem emekli ve zor durumdaki meslektaşlarımız üç beş kuruş gelir elde eder hem de Cemiyet’in kasasına üç beş kuruş girerdi.

Diğer gazeteciler ise bayramda eşe dosta gitme, biraz da dinlenme fırsatı bulurlardı.

Okur için de ilginç olurdu.

Aldığı gazetede Tamer’i, Kabaklı’yı ya da Pulur’u, Altan’ı asla okumayanlar hiç değilse senede iki kere karşı taraftan bir yazarı okuma fırsatı bulurlardı.

Fakat yanlış hatırlamıyorsam 1991 yılında olmalı, Sabah Gazetesi öylesine borçlu ve gazetenin günlük gelirine öylesine muhtaçtı ki, aniden bir bayramda gazeteyi yayınlama kararı aldı.

Önce bir kıyamet koptu.

Fakat bir sonraki sene diğer gazeteler de bayram gazetesi gelirini ve tirajını tek başına Sabah’a bırakmamak için bayramlarda da yayına devam kararı aldılar.

Bir gelenek böylece sona erdi.

Ben ise inat ettim ve bayramlarda yazı yazmamayı sürdürdüm.

Ve galiba bu sene zor oyunu bozdu.

Bu kez gazeteler bayramda yayınlanmama kararı aldılar.

Niye?

Çünkü medyayı el birliği ile bitirdiler de ondan.

Artık satış yok.

Bugün artık toplam tiraj bundan 10 yıl öncesinin tek bir gazetesinin tirajına erişmiyor.

Reklam geliri deseniz bazı gazetelere mecburiyetten verilen ilanlar dışında yok gibi.

Çünkü gazetelerin saygınlığı yok, inanılırlığı yok, güvenen yok.

Hal böyle olunca normal günlerde zor bela getir götürle bedava dağıtılan, kamu kuruluşlarına zorla satılan gazeteleri bayramda çıkarmanın hiç alemi yok.

Bu yüzden bayramda gazete yok.

Geleneğe de dönemedik.

Çünkü artık bu işi yapacak bir Cemiyet ekibi de yok.

Bu bayram sabahı kılınan sadece Bayram Namazı değil, aynı zamanda cinayete kurban giden Türk basınının cenaze namazı gibi sanki!

Ne yapalım, kader.

Söylenecek tek söz var.

El Fatiha...