Fatih Altaylı, tutuklu Habertürk Ankara Temsilcisi Erdal Şen için konuştu: Bu adamın ne olduğunu...
Altaylı, 15 Temmuz sonrası Adil Öksüz'ü kaçırmaktan tutuklanan Erdal Şen hakkında bakın ne söyledi...
Habertürk Gazetesi kurucu genel yayın yönetmeni Fatih Altaylı, Danimarka'da aylık yayınlanan Kuzey Gazetesi'ne konuştu. 15 Temmuz darbe girişiminin koordinatörü Adil Öksüz'ü kaçırmaktan tutuklanan eski Habertürk Ankara Temsilcisi Erdal Şen hakkında ilk kez konuşan Altaylı medyayı da bombaladı.
İşte o röportajdan çarpıcı bölümler:
DEVLET BİLMEYECEK DE CİNER Mİ KEŞFEDECEK?
FETÖ ve medyaya gelelim… Kurucu Genel Yayın Yönetmeni olduğunuz Habertürk gazetesi bu aralar çok tartışıldı. Gazetenin eski Ankara Temsilcisi Erdal Şen, darbe koordinatörü Adil Öksüz’ün kaçışına yardım ettiği gerekçesiyle tutuklandı. Sayın Erdoğan da eski komşusu Şen için “Bunlar karaktersiz” dedi…
Ben gazeteyi kurduğumda Ankara temsilcimiz olan hanımefendi şimdi sol bir gazetede. Onun ayrılmasından sonra Muharrem Sarıkaya’yı temsilci yaptık. Daha sonra Muharrem iktidar partisi ile bir haberden dolayı sorunlar yaşadı ve hükümet tarafından dışlandı. O sıralarda ben zaten yasaklıydım, dönemin başbakanının uçağına alınmıyordum. Gazetemizin iktidar partisi ve hükümetle bağlantısı kesilmişti. Grup yönetimi bu durumdan rahatsız oldu. Bu teması yeniden kuracak ve gazeteye iktidar kanadından haber akışını yeniden sağlayacak bir isim arayışına girdi. Erdal Şen adı o sırada gündeme getirildi. İktidar partisi ile iyi ilişkileri vardı ve Başbakan’ın apartman komşusuydu. Bunun üzerine böyle bir karar verildi ve göreve başladı. Çok da olumlu karşılandı. Başbakan’ın her seyahatinde uçağa davet edildi. Devletin elinde onca istihbarat örgütü varken, devlet bilmeyecek bu adamın ne olduğunu da Ciner Yayın Grubu mu keşfedecek! Açıkçası sadece bizde değil, tüm gazetelerde böyle tipler varmış. Her yere girdikleri gibi merkez medyaya da sızmışlar.
TARAF, GAZETE DEĞİLDİ
10’uncu yılını göremeden kapatılan Taraf Gazetesi için ne diyeceksiniz? Arşivlere baktığımızda Taraf’ın birçok Ergenekon ve Balyoz yayınına karşı çıktığınızı biliyoruz…
Taraf’ın bir gazete değil, bir misyon yayın organı olduğunu başından beri yazıp söyledim. Ahmet Altan’ın bana hakaretleri bu yüzdendi. Demek ki, misyonu tamamladı veya tamamlayamayacağı ortaya çıktı.
HABERTÜRK’TE MANŞET YAPTIK, BEDELİNİ ÖDEDİK
Bugünleri düşünürsek… Son 10-15 yıl içinde attığınız için pişman olduğunuz bir gazete manşeti ya da kaleme aldığınız için “Olmamış” dediğiniz bir köşe yazınız var mı?
Her gazete yöneticisinin böyle pişman olduğu onlarca manşeti vardır. Ama çok temel hatalar yapmadık. Ayrıca şunu da söylemek lazım, bu gazeteler bizim malımız değil. Üzerinizde bir patron, bir üst yönetim var. Her kararı siz vermiyor, yönü yüzde 100 siz belirlemiyorsunuz. Ancak şahsi olarak baktığım zaman, Gülen tehlikesine dikkat çeken, hem de olacakları neredeyse bire bir önceden öngören onlarca yazım var, haberimiz var. Ordudaki F tipi yapılanmayı ilk deşifre eden, hem de manşetten duyuran Habertürk’tü ve bunun bedelini ödedik. Ortalığa saçılan dinlemelerde hangi gazeteci yıpratılmaya çalışıldı, kesilip biçilmiş ses kayıtları ile.
EKREM DUMANLI İLE UÇAK DIŞINDA GÖRÜŞMEZDİK
Ya da bugün pişmanlık duyduğunuz eski bir dostluk var mı… Örneğin nerede olduğu bilinmeyen Ekrem Dumanlı…
Ekrem Dumanlı ile hiçbir zaman dostluk denecek bir yakınlığımız olmadı. Başbakan’ın uçağındaki geziler dışında görüşmezdik bile. Ben attığı her adımı Dumanlı’ya soran yayın yönetmenlerinden değildim. Tabii yine de hepimizin pişmanlığı olan konular, olaylar, kişiler vardır. Hele bizim meslekte…
SILA HAKLI, O SANATÇILARIN ARASINDA OLMAMAK DOĞRU
Peki ya Sıla konusu… Gazeteci Özkök ‘özgür düşünce’ diye destek verdi. TV programları ve sosyal medya kin kustu. Birlik beraberlik derken yine eski hastalığımız, ayrışma başgösterdi…
Bakın şimdi romantik olmanın alemi yok. Sıla olayı olmasa bile sokakta bunu net bir biçimde görüyorduk zaten. Toplum katmanları arasında yıllardır kazılıp derinleştirilen fay hatları, darbe girişimi ile birden bire ortadan kalkmamıştı ve kalkması da beklenemezdi. Demokrasi nöbetlerine katılan bazı modern görünümlü insanlarla dalga geçmeler, bazı ufak tefek tatsızlıklar yaşanıyordu ama büyümüyor, büyütülmüyordu. Aklı selim hakim olmaya çalışıyordu ama özellikle siyasal İslamcı kesimde hâlâ bir kin var. Sıla olayı bunu açığa çıkardı. Bazı İslamcıların veya hükümet destekçilerinin demokrasiden anladığı “Bizi desteklerseniz demokratsınız, bizim gibi düşünürseniz düşünce özgürlüğünüz var” şeklinde. Gerçek demokratlığı anlamaları bir asır falan sürecek. Sıla ise büyük bir haksızlığa kurban gitti. Bu sanatçımızın ne demek istediğini ben ilk duyduğum anda anladım. Kastı şuydu: Bir grup sanatçı var ki, bunlar yalakalık peşinde. Orada kendi şovlarını yapacaklar. O şovun bir parçası olmak istemiyorum… Ben Sıla’nın sözlerinden bunu anladım. Haklı da. O gün o demokrasi kürsüsünde bulunan sanatçıların önemli bir bölümü eğer darbe başarılı olsaydı, bu sefer darbeciler için sahnede olacak türden tipler. Onlar için önemli olan gücün kimde olduğu ve gidip ona yavşamaları. Darbe başarılı olsaydı o sanatçıların bazıları Fetullah Gülen güzellemesi yapacak tipler. Onların arasında olmamak doğru bir tercih.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ