Fatih Altaylı o isme dikkat çekti! Bilmeyenler için Adnan Oktar kılavuzu!
Dün sabah Adnan Oktar ve grubuna yapılan operasyon bugün birçok köşe yazarının gündeminde...
'Adnan Oktar ve çetesi ile yaptığım mücadele biraz farklıydı' diyen
Fatih Altaylı, o dönem Oktar’ın müritleri arasında bugünün çok ünlü
bazı yıldızlarının, televizyonun en güçlü figürlerinin,
ankenlerinin, siyasetçilerinin veya siyasetçi danışmanlarının
olduğunu söyledi.
Dünkü operasyonda silahlı olarak kaçan Oktar'ın sağ kolu olan
Tarkan Yavaş'ın da Adnan Oktar’dan daha etkili olduğuna dikkat
çeken Altaylı, "Onun da yakalanması gerek.Çünkü o da en az Oktar
kadar “Tehlikeli”" ifadelerini kullandı.
İşte Altaylı’nın bugünkü yazısının o bölümü:
Bilmeyenler için Adnan Oktar kılavuzu
Dün sabah Adnan Oktar ve grubuna yapılan operasyonu izlerken,
birden bire 1990’lı yıllara dönüverdim.
Çok dinlenen bir radyo programında, kendini “İslami bir kılıf”
altına gizleyen iki grubu sürekli olarak gündeme getiriyordum.
Bunlardan biri Fetullah Gülen Grubu’ydu, diğeri ise Adnan Oktar’ın
“Çetesi”
Bir sabah yayında Zaman Gazetesi’ni yırtıp, “Bundan olsa olsa
tuvalet kağıdı olur ama insan bunu popusuna bile sürmez” dedikten
sonra Gülencilerin hedefi oldum ve bu yıllar boyu sürdü.
Adnan Oktar ve çetesi ile yaptığım mücadele ise biraz daha
farklıydı.
1980’lerin sonlarına doğru Ortaköy’de bir evde “Adnan Hoca” olarak
ortaya çıkan birisi, etrafına tamamı varlıklı ailelerin çocukları
olan genç ve güzel kızlar ve yakışıklı oğlanlar toplamış, onları
müridi haline getirmişti.
Aileler kan ağlıyor, evlatlarını bu pislikten kurtarmak için
çareler arıyordu.
Adnan Oktar, zengin çocuğu müritlerinin ailelerinden “Aşırdığı”
pahalı şeylerden geçiniyor, çocuklar bu bataklığın içinde aileleri
ile karşı karşıya geliyordu.
Bazı çocukların ana babalarının bence şüpheli ölümlerinden sonra
kendilerine kalan mirasları bile Oktar’ın emrine veriliyordu.
Bu çocuklar arasında o zamanın en zengin ailelerinin evlatları,
bakanların, siyasetçilerin çocukları da vardı.
Bazı aileler “Zor kullanarak” çocuklarını bu çukurdan kurtarırken,
böyle bir imkanı olmayanlar çaresizce evlatlarının ellerinden kayıp
gidişini izliyordu.
Oktar’ın müritleri arasında bugünün çok ünlü bazı yıldızları,
televizyonun en güçlü figürleri, mankenleri, hatta siyasetçileri
veya siyasetçi danışmanları da vardı.
Tüm bunlar olurken kimsenin kılı kıpırdamıyor, Adnan Oktar rahatça
at koşturuyordu.
Yakışıklı müritler İstanbul’un en ünlü gece kulüplerinde mürit
avına çıkıyordu.
Müritler arasındaki kızları ikiye ayırmışlardı.
Yeni müritler bulunması için ortalığa çıkan güzel kızlara Adnan
Hocacılar “Motorlar” adını veriyordu.
Evlerde hizmet eden ve sokağa çıkmayan kızlar ise “Bacılar”dı.
Müritler İstanbul’un farklı semtlerindeki evlerde gruplar halinde
yaşıyor, Adnancılar kendi aralarında kıydıkları nikahlarla
evleniyor, çocuk yapıyorlardı.
Oktar, İslam adı altında yeni bir din yaratıyordu. Namazları farklı
kılıyor, İslamın kılık kıyafet kuralları, cinsellikle ilgili
kuralları Oktar tarafından kendine göre değiştiriliyordu.
İşte o dönemde ben hem yazılarımda, hem de radyo programlarımda bu
grubun kirli yüzünü anlatmaya başladım.
Ben anlattıkça ihbarlar geliyor, daha somut gerçekleri ortaya
koyuyordum.
Benim bunlara açtığım savaşa Adnan Hocacılar kendilerine yakışır
bir ahlaksızlıkta yanıt verdiler.
O sıralarda henüz mail diye bir şey yoktu ama faks diye bir şey
vardı.
Benim hakkımda akıl almaz iftiralarla dolu fakslar metinler
hazırlayıp başta medya kuruluşları olmak üzere onbinlerce yere
fakslamaya başladılar. Neler yazmıyorlardı ki!
Burada tekrarlamaya dilimin varmayacağı rezaletler.
Ancak karşımda somut bir muhatap yoktu.
Açtığım davalar sonuçsuz kalıyor, onlar ise hep aynı mahkemeden
bana dava açıp duruyorlardı.
O sırada Türkiye’de İslamcı siyasetin de yükselişe geçtiği bir
dönemdi. Bunların iç yüzünü bilemeyen kimi İslamcı gruplar bunlarla
işbirliği yapıyor, kimi belediyelerle iş ilişkileri bile
kuruyorlardı.
Bir gün bir aileden kızlarının Adnan Oktar ve grubu tarafından
kaçırıldığı ve Emirgan’daki bir eve kapatıldığı bilgisi geldi.
İstanbul Emniyeti hemen harekete geçti ve söz konusu eve baskın
yapıldı.
Baskında Emniyet güçlerinin karşısına umulmadık bir sürpriz
çıktı.
O sırada iktidarda olan Refah Partisi’nin daha önce Bakanlık da
yapmış önemli bir ismi evdeydi ve “Gençlerle” sohbet
etmekteydi.
Operasyon duvara çarpmıştı.
Ancak pes etmedik.
Tam bu sıralarda Adnan Hoca Örgütü’nün kandırdığı kızlardan biri,
manken Ebru Şimşek bir şekilde bu gruptan kurtuldu. Ancak çeşitli
tehditlere ve şantajlara maruz kaldı. Evde kameraya alınmış
görüntüleri sızdırıldı, grupla maddi bağlantıları olan kimi
gazeteciler tarafından bu görüntüler kullanılmaya başlandı.
Ancak Ebru Şimşek okkalı bir kızdı.
Pes etmedi. Mücadele etti.
Oktar ve çetesi ile ilgili bilgeler verdi.
Bu sırada Ebru Şimşek’in avukatı, grup tarafından baskı ya da başka
yollarda davalardan çekildi.
Fakat genç kızın mücadelesi mağdur ailelere cesaret verdi, peş eşe
davalar açıldı.
Ve cesur bir polis müdürü bu işin üzerine kararlılıkla gitti.
O günün ve hatta bugünün bazı güçlü siyasetçileri de davacı
oldular.
Sonunda Adnan Oktar tutuklanarak 1999 yılında cezaevine girdi.
Ancak garip bir şekilde davaya müdahil olan siyasetçiler davadan
çekildiler.
Bir süre tutuklu kalan Oktar serbest bırakıldı.
Ancak grup ciddi darbe almıştı.
Müritlerin bazıları çil yavrusu gibi dağıldılar.
İçlerinden birisi bir çete savaşında öldürüldü, biri yurt dışında
öldü.
Oktar’ın çekirdek kadrosundan sadece Tarkan Yavaş kaldı.
Oktar durumunu toparladı. Eski düzeni farklı bir şekilde yeniden
kurdu.
Bu arada ilginç uluslararası bağlantılar kurduğunu da
öğreniyorduk.
İsrail’de bazı gruplarla sıkı fıkı ilişkileri vardı ve müthiş bir
“Proİsrail” hareketi haline gelmişti Adnan Oktar grubu.
Oktar, bir yandan da Harun Yahya ismiyle “Evrim karşıtı” kitaplar
yazdığını söylüyordu.
Ancak bunlar pek çoğu ABD’de bulunan bazı evanjelik grupların ve
güçlü kiliselerinin yazdığı veya yazdırdığı kitaplar olarak
biliniyordu.
Oktar’ın bu kiliselerle de yakın hatta parasal bağlantısı olduğu
iddia ediliyordu.
Ve bu arada Oktar, kendine ait bir internet televizyonundan
yayıncılığa başladı.
Garip yaşantısını ve alemlerini fütursuzca halka açtı.
Bu arada hala genç ve güzel kızlara televizyonunda iş teklif
ediyor, sonrasında da bunları tehdit ve şantajla elinde
tutuyordu.
Herkes bu rezalete seyirciyken, dün sabah birden bire bu “Son
derece yerinde” operasyon yapıldı.
Kanserli bir hücreye yapılan bu operasyon, toplumdaki önemli bir
pislik yuvasının ortadan kalkmasını sağlayacak diye umuyorum.
Bu arada Tarkan Yavaş bu örgütün yapısı içinde Adnan Oktar’dan daha
etkili ve daha önemli birisi.
Onun da yakalanması gerek.
Çünkü o da en az Oktar kadar “Tehlikeli”
***********