20 Eki 2007 12:04 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:51

FATİH ALTAYLI İÇİN "İSTANBUL BÖLGE BAŞKANLIĞI'NA BAĞLI OLARAK GÖREV YAPAN 'SİYAH' KOD ADLI MİT AJANI OLDUĞU İLERİ SÜRÜLDÜ" DİYEN YAZAR KİM?..

Fatih Altaylı ile yaşadığı polemiği bugün köşesinde Altaylı ile ilgili 4 ayrı köşe yazısı yazdıktan sonra sonlandırma kararı veren ünlü yazar,ilginç bir iddiayı da bu yazısında bakın nasıl aktardı?...

Polemik

Mehmet Eymür'e göre, o, " cehaletle cüretin birleştiği kompleksli biri". Necati Doğru'ya göre, Aydın Doğan'ın gazetesinde çalışırken Turgay Ciner'e "mafya, fırsatçı, atv'ye bedavadan sahip olmak isteyen avantacı" diye yazan, Ciner'in gazetesine geçince de Aydın Doğan'ı "pompacı, vergi kaçakçısı" ilân eden biri. Hatta, İstanbul Bölge Başkanlığı'na bağlı olarak görev yapan "siyah" kod adlı MİT ajanı olduğu bile ileri sürüldü.
Polemiği uzatmak istemem. Çünkü iki yumurta tokuşturulunca, biri kırılsa dahi diğerinin çatladığı tecrübeyle sabittir. Çoğunlukla kavgadan medet umanlar, "tetikçiler "dir. Altaylı, Turgay Ciner'in yanı başında, böyle bir işlevi yerine getirdi. Ciner'in Sabah'ı kaybetmesini, lâtife yollu da olsa, benim "uğursuzluğuma " bağlayacağına, bu işte kendi payını bir düşünse ya....
Polemiği burada bitiriyorum. Daha fazla kalp kırmaya değmez.


Ve işte Nazlı Ilıcak'ın Fatih Altaylı ile ilgili olarak bugün köşesinde yazdığı diğer yazılar....

Askere düşmanlık mı?

Fatih Altaylı bir internet sitesinde, dünkü yazıma cevap veriyor. Meğer beni, " askerden akreditasyonum olmadığı" için değil de, " asker düşmanı olduğum " için Sabah'a almamış. Bugün, ülkemizde akreditasyon vermeyerek bazı gazetecilerin itibarsızlaştırılmaya çalışıldığı andıçlara da yansımadı mı? "Asker düşmanı" demenin " akreditasyonu yok " demekten ne farkı var?
Akreditasyon uygulamasına, 28 Şubat döneminde, 1997 yılında başlanıldı. Askeri vesayete karşı çıkmak asker düşmanlığı değildir ama, kendisi gibi düşünmeyeni "satılmış " ve " vatan haini " diye suçlamaya alışık bir üslûp sahibinin, olayı bu şekilde yaftalamasını da yadırgamadım doğrusu.
Biz demokrasiyi savunurken, o, havayı daha da gerecek biçimde, askerin nabzına göre şerbet vermeye devam ediyordu. O tarihteki yazılarından sadece bir örnek: "Şeriatçıları görüyor musunuz? Bu haysiyetsizlerin daha düne kadar düzenledikleri mitinglerde, bir tek Türk bayrağı bile yoktu. Şimdi bu şerefsizler ellerinde bayraklar meydan meydan dolaşıyorlar. Sizin pis emellerinizle örtüşmüyor o bayrak."

Altaylı ve Erdoğan
"Tayyip Erdoğan, huzur arayan Türk siyasetine uymuyor, yakışmıyor. Sadece kirli geçmişiyle değil, yetersizlikleriyle de yakışmıyor. Görülüyor ki yeni dönemde artık Tayyiplere yer yok. AK Parti, Türk siyasetinde yer almak istiyorsa alabilir ama, başında Tayyip Erdoğan'la değil. Biraz objektif olan bunu görüyor."
Bu yazıyı ve benzerlerini, Fatih Altaylı AK Parti iktidara gelmeden önce, çok yazdı. AK Parti iktidarından sonraki yorumlarını hepimiz hatırlıyoruz ama, sadece bir örnek vereyim: "Doğrusunu söylemek gerekirse Başbakanı çok beğeniyorum. Enflasyonu düşürdü; geçmişin başarılı uygulamalarını bozmadı. Şimdilik bir yolsuzluğunu, hırsızlığını görmedik. Kadrolaşma iddiaları var, doğrudur. Ama kimde yoktu ki? Bu ülkenin iliğini kemiğini sömüren asalaklara karşı kimsenin cesaret edemediği bir mücadeleye girişti. AB'ye girmek için müthiş bir atak başlattılar. Gizli gündemlerini ben daha görmedim. Türkiye'ye şeriat getireceklermiş. Bu ülkeye kimse şeriat getiremez."

Altaylı ve POAŞ

Aydın Doğan'ın, İş Bankası'yla kurduğu İş-Doğan, 21 Temmuz 2000'de Petrol Ofis AŞ'yi (POAŞ) bankalardan borçlanarak satın aldı. 2002'de, İş-Doğan ile POAŞ birleşti. Böylece kredi borcu, POAŞ'ın borcu oldu. Oysa, POAŞ, kâr ediyor ve devlete vergi ödüyordu. Birleşme ile kâr ortadan kalktığı gibi, İş