16 Eki 2014 10:55
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:49
Fatih Altaylı gelinen noktayı yazdı:Türkler de bölünmeyi istiyor!
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, Türklerin 'Bölüneceksek bölünelim' noktasını geldiğini belirtti.
Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı,
dünkü 'Jön Kürtlere bir soru' başlıklı yazısında Türkiye'nin
bölünmesi durumunda Kürtleri nasıl bir hayat beklediğini yazmıştı.
Altaylı bugün ise yazısına gelen yorumları köşesine taşıdı.
Yazısına çok fazla yorum geldiğini belirten Fatih Altaylı, Türklerin de artık bölünme noktasına geldiğini şu sözlerle dile getirdi: "Türkiye’nin 'Türk' yurttaşlarının hangi noktada olduğunu, dün 'bölünme' lafını duyunca tüyleri diken diken olanların 'Bölüneceksek bölünelim' noktasına geldiğini, hatta bir kısım Türk’ün 'Bölünüp kurtulalım' demeye başladığını açıkça görmek mümkün."
Fatih Altaylı'nın 'Bölünmek şart değil' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
BÖLÜNÜP KURTULALIM
Dün Jön Kürtlere sorduğum soruların en yararlı tarafı ne oldu biliyor musunuz?
Bu yazının Habertürk internet sitesinde yayınlandığı köşenin altına yapılan yorumlar.
Okudunuz mu bilmiyorum.
Epey bir yorum gelmiş olmalı ki, 100 kadarını sitede yayınladılar.
İyi ki de yayınladılar.
Toplumun içinde bulunduğu “ruh halini” aktarmanın daha sağlıklı bir yolu olamazdı.
30 yıllık “terör” ve ardından ortaya çıkan gelişmelerden sonra toplumun nereye geldiğinin aynası aslında bu yorumlar.
Türkiye’nin “Türk” yurttaşlarının hangi noktada olduğunu, dün “bölünme” lafını duyunca tüyleri diken diken olanların “Bölüneceksek bölünelim” noktasına geldiğini, hatta bir kısım Türk’ün “Bölünüp kurtulalım” demeye başladığını açıkça görmek mümkün.
Sayıları az da olsa, bazı Kürt yurttaşların ise “Bölünüp yazdığınız sıkıntıları çekmeyi, Türkiye’nin ikinci sınıf vatandaşları olmaya tercih ederiz” dediğini de görmek mümkün.
TÜRK-KÜRT SİYASİ HAREKETİNİN ARİFESİNDE...
Bana göreyse asıl mesele şu.
100 yılı aşan “isyanlar” ve 30 yıllık çatışma sürecinde Kürt vatandaşlarımızın bir bölümü “düşüncelerini” anlatma, “hissiyatlarını aktarma” fırsatı buldular.
Siyasal Kürt hareketinin radikal unsurları ise şunu asla görmedi:
“Siz de Türklerin hislerini anlamadınız.”
Her iki tarafın “radikalleri” birbirlerini anlamakta zorluk çektiler.
Tam “anlamaya” en yakın oldukları dönemde IŞİD meselesi yüzünden yine “kafa karışıklığı” yaşamaya başladılar.
Kürt siyasal hareketinin radikalleri ve maceracıları, Türklerin önemli bir bölümüyle uzlaşmaya ne kadar yakın olduklarını göremediler.
Terörden uzaklaşıldığı anda “demokrasi”, “insan hakları” ve tabii “laiklik” konularında Kürt siyasal hareketinin giderek “Türk- Kürt ortak siyasal hareketi”ne dönüşme arifesinde olduklarını idrak edemediler.
Kobani eylemlerinde ortaya çıkan tablo, bu “ortaklaşma”nın yok olmasına değil ama sekteye uğramasına neden oldu.
Bana sorarsanız AK Parti’nin bu meseleyi çözmesi mümkün değil.
Çünkü tek çözüm “demokrasiden” geçiyor.
İleri demokrasiden değil, gerçek demokrasiden.
ÇÖZÜM DİN KARDEŞLİĞİ DEĞİL
Meselenin çözümüne çok olumlu bir başlangıç yapan AK Parti ne yazık ki, demokrasiden uzaklaştıkça, çözümden de uzaklaştığının farkında değil.
Bu sorunun “din kardeşliği” temelinde değil “demokrasi ve özgürlük” temelinde çözülmesi gerektiğini görmeleri mümkün değil.
Ancak bana göre gelinen nokta umut verici.
Bölünmeye bu kadar yaklaşıldığı anda bölünmenin her iki taraf için de yaratacağı sıkıntıların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Her iki tarafın da “Ne olacaksa olsun” noktasına yaklaşması, uzlaşmanın en önemli itici gücü olacaktır.
“Bölüneceksek bölünelim” noktasına gelenlerin çok daha makul bir çözüme hazır olduğu kesindir.
Çünkü bu noktaya varmış bir toplumda bölünmeden daha acısız her çözüm, daha makbul çözümdür.
Yazısına çok fazla yorum geldiğini belirten Fatih Altaylı, Türklerin de artık bölünme noktasına geldiğini şu sözlerle dile getirdi: "Türkiye’nin 'Türk' yurttaşlarının hangi noktada olduğunu, dün 'bölünme' lafını duyunca tüyleri diken diken olanların 'Bölüneceksek bölünelim' noktasına geldiğini, hatta bir kısım Türk’ün 'Bölünüp kurtulalım' demeye başladığını açıkça görmek mümkün."
Fatih Altaylı'nın 'Bölünmek şart değil' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:
BÖLÜNÜP KURTULALIM
Dün Jön Kürtlere sorduğum soruların en yararlı tarafı ne oldu biliyor musunuz?
Bu yazının Habertürk internet sitesinde yayınlandığı köşenin altına yapılan yorumlar.
Okudunuz mu bilmiyorum.
Epey bir yorum gelmiş olmalı ki, 100 kadarını sitede yayınladılar.
İyi ki de yayınladılar.
Toplumun içinde bulunduğu “ruh halini” aktarmanın daha sağlıklı bir yolu olamazdı.
30 yıllık “terör” ve ardından ortaya çıkan gelişmelerden sonra toplumun nereye geldiğinin aynası aslında bu yorumlar.
Türkiye’nin “Türk” yurttaşlarının hangi noktada olduğunu, dün “bölünme” lafını duyunca tüyleri diken diken olanların “Bölüneceksek bölünelim” noktasına geldiğini, hatta bir kısım Türk’ün “Bölünüp kurtulalım” demeye başladığını açıkça görmek mümkün.
Sayıları az da olsa, bazı Kürt yurttaşların ise “Bölünüp yazdığınız sıkıntıları çekmeyi, Türkiye’nin ikinci sınıf vatandaşları olmaya tercih ederiz” dediğini de görmek mümkün.
TÜRK-KÜRT SİYASİ HAREKETİNİN ARİFESİNDE...
Bana göreyse asıl mesele şu.
100 yılı aşan “isyanlar” ve 30 yıllık çatışma sürecinde Kürt vatandaşlarımızın bir bölümü “düşüncelerini” anlatma, “hissiyatlarını aktarma” fırsatı buldular.
Siyasal Kürt hareketinin radikal unsurları ise şunu asla görmedi:
“Siz de Türklerin hislerini anlamadınız.”
Her iki tarafın “radikalleri” birbirlerini anlamakta zorluk çektiler.
Tam “anlamaya” en yakın oldukları dönemde IŞİD meselesi yüzünden yine “kafa karışıklığı” yaşamaya başladılar.
Kürt siyasal hareketinin radikalleri ve maceracıları, Türklerin önemli bir bölümüyle uzlaşmaya ne kadar yakın olduklarını göremediler.
Terörden uzaklaşıldığı anda “demokrasi”, “insan hakları” ve tabii “laiklik” konularında Kürt siyasal hareketinin giderek “Türk- Kürt ortak siyasal hareketi”ne dönüşme arifesinde olduklarını idrak edemediler.
Kobani eylemlerinde ortaya çıkan tablo, bu “ortaklaşma”nın yok olmasına değil ama sekteye uğramasına neden oldu.
Bana sorarsanız AK Parti’nin bu meseleyi çözmesi mümkün değil.
Çünkü tek çözüm “demokrasiden” geçiyor.
İleri demokrasiden değil, gerçek demokrasiden.
ÇÖZÜM DİN KARDEŞLİĞİ DEĞİL
Meselenin çözümüne çok olumlu bir başlangıç yapan AK Parti ne yazık ki, demokrasiden uzaklaştıkça, çözümden de uzaklaştığının farkında değil.
Bu sorunun “din kardeşliği” temelinde değil “demokrasi ve özgürlük” temelinde çözülmesi gerektiğini görmeleri mümkün değil.
Ancak bana göre gelinen nokta umut verici.
Bölünmeye bu kadar yaklaşıldığı anda bölünmenin her iki taraf için de yaratacağı sıkıntıların ortaya çıkması kaçınılmazdır.
Her iki tarafın da “Ne olacaksa olsun” noktasına yaklaşması, uzlaşmanın en önemli itici gücü olacaktır.
“Bölüneceksek bölünelim” noktasına gelenlerin çok daha makul bir çözüme hazır olduğu kesindir.
Çünkü bu noktaya varmış bir toplumda bölünmeden daha acısız her çözüm, daha makbul çözümdür.