24 Eki 2019 12:07 Son Güncelleme: 24 Eki 2019 12:11

Fatih Altaylı anlattı: Türkiye'nin Suriye'deki kabusu nasıl başladı?

HaberTürk yazarı Fatih Altaylı, Suriye ilişkilerini değerlendirirken, Türkiye'nin Suriye'deki kabusunun "YPG'nin IŞİD’i yenme başarısı ve ABD ile sıkı müttefik olmasıyla" başladığını söyledi.

HaberTürk yazarı Fatih Altaylı, Suriye ilişkilerini değerlendirirken, Türkiye'nin Suriye'deki kabusunun "YPG'nin IŞİD’i yenme başarısı ve ABD ile sıkı müttefik olmasıyla" başladığını söyledi.
Altaylı'nın "Back to the square one" başlığıyla yayımlanan yazısının ilgili bölümü şöyle:

Türkiye’nin ne kadar başarılı bir iş yaptığına dair övgüler geliyor hem yakından hem uzaktan.
Hem ABD Başkanı hem de Rus dostlarımız Türkiye’nin Suriye sınırındaki gelişmelerden kârlı çıktığını, çok iyi bir anlaşma yaptığını söylüyorlar, yazıyorlar.
Haliyle onlar bir söyleyince, Türk medyası da en az iki söylemek zorunda.
Ben de önce ABD ile sonra da Rusya ile yaptığımız iki anlaşma ya da uzlaşma sonrasında Suriye sınırımızdaki terör gruplarının 30 kilometre geriye çekilecek olmasını önemli bir başarı olarak görmeye başladım.
Peki bu başarıya adım adım nasıl geldik?
Ona da bir bakmak lazım.
2011 yılında, yani Suriye iç savaşının başladığı sırada Türkiye’ye Suriye sınırından gelen bir tehdit falan yoktu.
Burada Türkiye aleyhine bir faaliyet de yürütmüyordu.
Zaten Beşar Esad ile gayet iyi bir ilişki kurulmuştu ve Türkiye’nin aleyhine bir faaliyete izin falan da vermeyi düşünmüyordu.
Sonra ABD ve Fransa öncülüğünde Batı, Arap Baharı’nın Suriye’ye de yansımasını istedi ve Suriye’de “Demokrasi” arayışı başlatıldı.
Önce bu işin dışında kalır gibi yapan Türkiye, Suriye’de demokrasinin Müslüman Kardeşlerle gelebileceğini düşündü ve Batı’nın demokrasi talebine katıldı.
Biz o sırada “Yahu değil Müslüman Kardeşler öz kardeşiniz gelse Esad’dan daha yakın olmanız mümkün değil. Bu işe taraf olmayın” falan diyecek olduk ama dinleyen olmadığı gibi kızan çok oldu.
Esad kendini korumak için içe kapandı ve önce Suriye’nin geniş alanlarını terk ederek buraları kaosa bıraktı.
Buralarda önce İslamcı gruplar Esad rejimine yönelik harekete geçtiler.
Esad da bunlara karşı bölgedeki PKK kökenli gruplarla işbirliği yaptı.
Bir anlamda “İti ite kırdırma politikası” güttü.
Sonra birdenbire IŞİD peydahlandı Suriye’de.
Iraklı örgüt, adına “Şam”ı da kattı ve Suriye’de bir “İslamcı terör” dalgası başlattı.
Ancak ilginçtir, Esad’ın değil Kürtlerin üzerine yürüdü.
Türkiye Irak’ta Saddam’ın zulmüne uğrayan Kürtlere karşı kayıtsız kalmadığı gibi buna da kayıtsız kalmadı.
Ancak duruma kendi müdahale etmek yerine Kuzey Irak’tan ne olduğu belirsiz bazı Kürt grupların buraya geçerek “Rojava”nın IŞİD’den kurtarılmasını sağladı.
Ve bir anda Batı’da “İslamcı terörü yenen, müthiş Kürtler” efsanesi yaratıldı.
2011’e kadar Suriye’de Türkiye’yi tehdit eden bir terör varlığı yokken, birdenbire bu varlık oluştu ve Batı’nın kahramanı haline geldi.
IŞİD’i yenme başarısını PKK’nın Suriye’deki uzantısı üstlendi.
ABD ile sıkı müttefik oldu.
Türkiye’nin buradaki kabusu böyle başladı.
Şimdi büyük bir başarı ile 2011 öncesi duruma dönmeye çalışıyoruz.
Ama artık Esad’la doğrudan değil, Rusya aracılığı ile konuşuyoruz ve tek umudumuz Rusya destekli Esad’ın buralarda kontrolü ele geçirerek ülkeyi normalleştirmesi.
Tüm bu süreçte Türkiye’nin elinde kalan 5 milyona yakın Suriyeli mülteci ve Türkiye’nin elinden giden yaklaşık 40 milyar avroluk harcama, verilen şehitler, operasyonların Türk halkına manevi-maddi maliyeti.
Ve şimdilerde Türkiye’nin kabusu YPG ile Rusya resmen görüşüyor, aynı örgütün liderlerini ABD Başkanı Beyaz Saray’da ağırlamak istediği mesajını veriyor.
Biz ise mutluyuz.
Ne diyeyim, Allah daha da mesut etsin.
NOT: Başlıktaki İngilizce deyim başladığın yere dönmek anlamına gelir