17 Nis 2010 10:41 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:14

FASILA BAŞBAKAN, BAYKAL VE BAHÇELİ ÇAĞRILSALARDI HANGİ ŞARKILAR SÖYLENMELİYDİ? MEHMET YILMAZ'DAN FASIL ŞARKILARI!

Cumhurbaşkanı Gül'ün de katıldığı fasıl gecesindeki fotoğrafı gören Yılmaz katılımcıların hangi şarkıyı söylediklerini sandı?

Bir kendi gibi zalimi sevmiş, yanıyormuş!

TÜRK müziğinde, aynı makamdan eserlerin belli bir sıraya göre icra edildiği konsere “fasıl” diyoruz.

Taksimle başlıyor, peşrev, kâr, ağır semai, bazen türkü, yürük semaî ile devam ediyor. Göbek atmadan bir Türk eğlencesi eksik sayılacağı için de genellikle “oyun havası” ile sona eriyor.

Bir klasik müzik konserinden farklı elbette! Katılımcıların rahatça eğlenmesini, şarkılara katılmasını da bekliyoruz. İçki ve özellikle rakı da bu geleneğin ayrılmaz parçası sayılır, en azından ben öyle düşünüyorum diyelim. Geçen hafta Nazlı Ilıcak, Sabah’taki köşesinde, Fehmi Koru’nun düzenlediği bir “fasılın” fotoğrafını yayımladı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de katılmış.

Fotoğrafı burada tekrarlayamıyorum, ama tarif edeyim.

Katılımcılar yan yana dizilmiş sandalyelerde ciddiyetle oturuyorlar. Takım elbiseler, sımsıkı bağlanmış kravatlarıyla sanki bir konferans dinliyorlar gibi. Konu da muhtemelen quantum mekaniği gibi bir şey olmalı, yüzlerdeki ciddiyete bakarsak!

Misafirlerin önünde barok havalı, üzeri beyaz mermer sehpalar konmuş.

Geleneksel “fasıl”dan bir hayli farklı bir görüntü var.

Nazlı Hanım’ın aktardığına göre Cüneyt Özdemir, fotoğrafı twitter’da görünce şöyle sormuş: “Fasıldan önce İstiklâl Marşı da okundu mu?”

Yerinde bir soru!

Fotoğraftan taşan ciddiyete ve ağır havaya bakınca, herhalde “Kimseye etmem şikâyet”i söylüyorlar diye düşündüm.

Kemani Serkis Efendi’nin nihavent şarkısını lisedeki müzik öğretmenimizden öğrenmiştim. Müzeyyen Senar kadar olmasa bile ben de makamına uygun icra ederim!

Bu şarkıyı yakıştırdım, çünkü sözleri şöyle: “Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime, titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime!”

Tabii gazete patronlarına “onları atın, beni alın” yazıları yazarak şikâyetlerini açıkça dile getiren Fehmi Koru’dan daha çok Cumhurbaşkanı katılmıştır. Bakın daha ne kadar görevde kalacağı bile belli değil. 5 sene mi, 7 sene mi? Bir daha aday olabilir mi, olamaz mı?

Ama yazıdan öğrendiğimize göre “Sen olmasan buralara gelemezdim ben” söylenmiş ki işte hatırşinaslık diye buna derim!

Ama bu hatırşinaslık Başbakan’ın çağrılmasına kadar varamamış. O da fasıla katılmış olsaydı, “Kal diyemem, gel diyemem” şarkısına eşlik edebilirdi.
Bu durumda “Unutulmuş birer birer, eski dostlar, eski dostlar” şarkısını da hâzırunun söylemesi uygun olurdu.

Sırrı Sakık’ın çağrılmamış olması ise “açılıma” uygun düşmemiş. Oysa “Sen hep beni mazideki halimle tanırsın” şarkısına eşlik edebilirdi.

Deniz Baykal da artık nereye çağrılsa gitme kararı almış görünüyor, o da çağrılmalıydı.

Başbakanlık makam koltuğunu hayal ederek “Elbet bir gün kavuşacağız”ı ya da “Sabret gönül, bir gün olur bu hasret biter”i söyleyebilirdi pekâlâ!

Devlet Bahçeli’nin de “Çırpınırdın Karadeniz”i çok iyi söylediğini biliyoruz zaten.

Nazlı Hanım’ın yazısından öğrendiğime göre “Sen içerken bezmimizde, bâdeler hep nur olur” şarkısı da terennüm edilmiş!

Evet, gerçekten de insanın sevdiği birisi ile içtiği “nur” olur ama her halde içilen şey de nar suyu, portakal suyu olmamalıydı. Hele hele kahverengi gazlı sulardan içtilerse ve o da “light” ise böyle bir şey asla olmaz.

Önerim, gelecek fasılın biraz daha “fasıl” ruhuna uygun olarak düzenlenmesidir.

Bu yöntem bana “Bir kendi gibi zalimi sevmiş” şarkısını hatırlattı ki başlıkta da zaten bu kürdilihicazkâr beste var!

Mehmet Y.Yılmaz/Hürriyet