Faruk Bildirici'den "Karargah Rahatsız" tepkisi: Hürriyet ilk gün o hatayı kabul etmeliydi!
Faruk Bildirici, Hürriyet'in "Karargah Rahatsız" başlığını eleştirdi ve 'askeri kaynaklar' ifadesine dikkat çekti.
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, iktidara yakın çevreler
tarafından ağır ifadelerle eleştirilen, hakkında soruşturma
başlatılan ve 'terör suçları' kapsamına alınan "Karargâh rahatsız"
başlıklı habere ilişkin bazı eleştirilerde bulundu.
2015 yılında kaleme aldığı bir yazısında, “askeri kaynaklara göre”
diyerek yazılan haberlerin yanlışlığına dikkat çektiğini ve bir
kişi ya da kurumun rahatsızlığı, duygusu, düşüncesi veya demecinin
kaynağın kimliği açıklanmadan yazılamayacağını vurguladığını
hatırlatan Bildirici, 'Karargâh rahatsız' haberi için "Gizli bir
kaynağa dayanarak 'görüş, eleştiri, rahatsızlık yazmak' bu haberin
temel yanlışıydı" yorumunu yaptı. "Hürriyet, kaynağın gizlenmesini
isteyerek sorumluluk üstlenmeyen Genelkurmay’ın sözcülüğünü yapmış
oldu" diyen Bildirici, Genelkurmay'ın 6 Temmuz 2015’te yaptığı
açıklamada “askeri kaynaklara atıf yapılan haber ve yorumlara
itibar edilmemesini” istediğini hatırlattı. Bildirici, "Ama şimdi
kendileri 'askeri kaynaklar' diye haber yazılmasını sağlayıp,
'itibar edilmesini' bekleyebiliyorlar" dedi. "Ayrıca Genelkurmay’ın
açıklamasındaki 'sorulan sorulara cevap verildiği' ifadesi doğruyu
yansıtmıyor" diyen Bildirici, "'Eleştiri kisvesi altında iftiraya
varan iddialar'ın yanıtlanması asıl olarak Genelkurmay’ın projesi"
ifadesini kullandı. "Karargâh rahatsız" başlığının Hürriyet’in
açıklamasında "editoryal hata" olarak nitelendirilmesinin "yerinde
bir saptama" olduğunu söyleyen Bildirici, "Ama keşke gazetenin
konuyla ilgili ilk açıklamasında bu hata kabul edilseydi" görüşünü
dile getirdi.
Bildirici'nin Hürriyet'te "'Askeri kaynaklar’ yanlışı"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
İki yıl kadar önce yine “askeri kaynaklara” dayanarak yapılan
haberler tartışılıyordu. O zaman ben de bu köşede “Askeri kaynak
nedir?” başlıklı bir yazı yazmış ve “kaynağı gizli tutulan
haberler”in araştırılması, yazımı ve sunumu ile ilgili etik
kurallara dikkat çekmiştim. 27 Temmuz 2015’te yayınlanan bu yazıdan
bir bölümü hatırlatmak istiyorum:
“Nasıl her bilgi haber olmazsa, gazeteci olarak ne kadar güvenirsek
güvenelim, gizli kaynakların her söylediği de haber olmaz,
olmamalı. Newhouse gazetelerinin Washington editörü Deborah Howell,
tam da bu noktaya işaret ediyor: ‘Bir kimsenin düşüncesini aktarmak
için asla kimliği açıklanmayan kaynaklar kullanmayın.’
Son derece yerinde bir kural bu. Bilgi ve demeci ayırmak gerek.
Bilgi, kaynağın kimliği açıklanmadan da kendi başına haber değeri
taşır. Ama bir kaynağın düşünceleri, ancak adıyla birlikte anlam
kazanır.
Eğer adını vermediğimiz bir kişinin demecini yazarsak, birincisi, o
kişinin düşüncesini kaynak gösterdiğimiz kurumun tamamına mal etmiş
oluruz. Bu, kuruma haksızlık. İkincisi, o kişi söylediklerinin
sorumluluğunu almamış, gazeteciyi kullanmış olur. Gazeteciliğe de
haksızlık.”
Bu noktadan hareketle, o dönemde “askeri kaynaklara göre” diyerek
yazılan haberlerin yanlışlığına dikkat çekmiştim. Bir kişi ya da
kurumun rahatsızlığı, duygusu, düşüncesi veya demecinin kaynağın
kimliği açıklanmadan yazılamayacağını vurgulamıştım.
Bugünlerde yine o yazıdaki gibi “askeri kaynaklar” sorunu ile karşı
karşıyayız. Hürriyet’in, ilk sayfada “Yedi eleştiriye yedi yanıt”,
iç sayfada ise “Karargâh rahatsız” başlığıyla yayınladığı haber de
“askeri kaynaklara” dayanıyordu. Gizli bir kaynağa dayanarak
“görüş, eleştiri, rahatsızlık yazmak” bu haberin temel
yanlışıydı.
Hürriyet, “askeri kaynaklardan yansıyan görüşler” diye yazarak,
haberde dile getirilen görüşlerin sorumluluğunu üzerine almıştı.
Kaynağın gizlenmesini isteyerek sorumluluk üstlenmeyen
Genelkurmay’ın sözcülüğünü yapmış oldu. Nitekim haberle ilgili
çıkan tartışmalarda Hürriyet hedef haline geldi. “Askeri kaynaklar”
diye haber yazmanın ne denli yanlış olduğu bir kez daha ortaya
çıktı. Genelkurmay da Hürriyet’e yönelik eleştiri/suçlama ve
soruşturma salvolarını üç gün boyunca izlemekle yetindi. Ancak üç
gün sonra yaptıkları açıklamada -isim vermeden de olsa- haberi
yazan arkadaşımız Hande Fırat’ı kendilerinin “bilgilendirdiğini”
yani o görüşlerin kendilerine ait olduğunu kabul etti.
Şimdi de Hürriyet, Genelkurmay’ın görüşünü “askeri kaynaklar” diye
yazmanın ceremesini çekiyor.
Soruşturmanın dayanakları
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, bir suç duyurusuna dayanarak
soruşturma açması, bu ülkede komplo teorilerinin ciddiye
alınabildiğini gösteren yeni bir örnek. Başsavcılığın basın
açıklamasında “haber içeriğinde bahsedilen ‘karargâh’ın hükümetin
icraatlarını önlemeye yönelik bir cunta yapılanması olabileceği
izlenimi edinildiğinden” dolayı soruşturma başlatıldığı
belirtiliyordu.
“İzlenim” ile soruşturma açılmasının ne denli hukuki olduğunu bir
yana bırakalım. Genelkurmay açıklaması, bu “izlenim”in yanlışlığını
gözler önüne serdi. Zira açıklamada, Hürriyet Ankara Temsilcisi
Hande Fırat’ı kendilerinin “bilgilendirdiğini” yani haberdeki
“karargâh”ın kendileri olduğunu duyuruyorlardı. Nitekim Bakırköy
Başsavcılığı da açtığı soruşturmanın dayanaksız olduğunu fark etmiş
olacak ki, yetkisizlik kararı verip, dosyayı İstanbul Cumhuriyet
Başsavcılığı’na göndermiş. Ama bu kez de “terör suçları” kapsamına
almış.
Genelkurmay’ın açıklaması, haberin “askeri kaynaklar” diye
yazılmasını da kendilerinin istediğini de ortaya koyuyor. İyi de
Genelkurmay, 6 Temmuz 2015’te yaptığı açıklamada “askeri kaynaklara
atıf yapılan haber ve yorumlara itibar edilmemesini” istemişti. Ama
şimdi kendileri “askeri kaynaklar” diye haber yazılmasını sağlayıp,
“itibar edilmesini” bekleyebiliyorlar.
Ayrıca Genelkurmay’ın açıklamasındaki “sorulan sorulara cevap
verildiği” ifadesi doğruyu yansıtmıyor. “Eleştiri kisvesi altında
iftiraya varan iddialar”ın yanıtlanması asıl olarak Genelkurmay’ın
projesi.
Editoryal hata
Haberdeki görüş ve yanıtların muhatabı elbette hükümet değildi.
Muhalefet partilerinden ve bazı gazetecilerden gelen eleştirilere
yanıt veriliyordu. Ama gazetede iç sayfada “Karargâh rahatsız”
başlığının kullanılması ve ardından gelen önyargılı kampanya bazı
kesimlerde haberin muhatabının hükümet olarak algılamasına yol
açtı. Tabii bu algılamada haberde “kadın subaylara başörtüsü
yasağının kaldırılmasında Genelkurmay Başkanlığı’nın dahli
olmadığı” görüşünün yer alması da rol oynamış olabilir.
Nitekim Genelkurmay da “Karargâh rahatsız” başlığını ve haberdeki
“rahatsızlık” ifadelerini olumsuz algıladı. O nedenle açıklamada
“Karargâh rahatsız” ifadesinin kendilerine ait olmadığını
vurguladıktan sonra “Bu açıklamayı TSK ile devlet ve hükümet
arasında bir sorun varmış gibi yansıtmak olayı saptırmaktır”
denildi. Kaynağının bile böyle algıladığı bir başlığın, haberin
içeriğini doğru yansıttığı söylenemez. Kaldı ki, geçmişinde
darbeler ve muhtıralar olan bir ülkedeyiz. Üstelik de Cumhuriyet’in
23 Mayıs 2003 tarihli “Genç subaylar tedirgin” (23 Mayıs 2003)
haberi bu ülkede hâlâ “Genç subaylar rahatsız” diye
hatırlanıyor.
Dolayısıyla “Karargâh rahatsız” başlığının Hürriyet’in
açıklamasında “editoryal hata” olarak nitelendirilmesi yerinde bir
saptamaydı. Ama keşke gazetenin konuyla ilgili ilk açıklamasında bu
hata kabul edilseydi.
"Gazetecilik refleksi"
Hande Fırat, 15 Temmuz darbe girişiminin olduğu gece Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’a FaceTime ile bağlanırken gazetecilik refleksiyle
hareket etmişti. Genelkurmay’ın eleştirilere yanıtlarını yazarken
de sadece gazetecilik kaygısıyla hareket ettiğine eminim.
Gazetecilik kaygısıyla yapılan bir davranışı yanlış bulabilirsiniz,
eleştirebilirsiniz. Görüldüğü gibi ben de eleştiriyorum haberi ve
iç sayfadaki başlığı. Ama nihayetinde sırf gazetecilik kaygısıyla
yapılmış bir haberi “Orduyu siyasete çekme çabası”, “Evetleri
artırmak için iktidarla işbirliği”, “Askerden hükümete muhtıra
girişimi” gibi zorlama varsayımlara tabi tutmak, buradan komplo
teorileri üretmek büyük haksızlık.
Eskiden beri Hürriyet’e önyargılı davrananların bu tür ağır
suçlamalarda bulunması nispeten anlaşılabilir. Fakat Hürriyet okuru
olan bazı kesimlerin de suçlamalara katılması üzücü. İyi niyetle
yapılan eleştirilerin de fazla olması, Hürriyet’in gazetecilik
çabasına yönelik beklentilerin yüksekliğinin yeni bir
göstergesi.