Faruk Bildirici peşine düştü; O yazı Hürriyet'te ne arıyor?
Milliyet'te yayımlansın diye hazırlanan bir ilan, 9 yıl aradan sonra nasıl oldu da Hürriyet'te ortaya çıktı? Faruk Bildirici o yazının peşine düştü...
Hürriyet gazetesi okur temsilcisi Faruk Bildirici, bugüne kadar hiç karşılaşmadığı, kolay kolay da kimsenin karşılaşamayacağı bir olayı köşesine taşıdı.
Dokuz yıl aradan sonra başlıklı yazısında Bildirici, gazetesindeki Güzin Abla köşesinde yer alan ve aslınfa 2003 yılında Milliyet'te yayınlanması için kaleme alınan bir yazının bu sene anneler gününde Hürriyet'te nasıl yayınlandığını anlattı.
İşte Bildirici'nin o yazının peşine düştüğü köşesinde anlattıkları:
"Okur Temsilcisi olarak, bir okurun yayımlanan bir yazıya “Ben gazetenize böyle bir mektup göndermedim” diye itiraz etmesine ilk kez tanık oldum.
O nedenle Eda Çiftçi’nin mailini şaşkınlıkla karşıladım:
“2003 yılında Milliyet’te Anneler gününde çıkması için anneme yazdığım yazının 10 Mayıs 2014 tarihinde gazetenizin Güzin Abla köşesinde yayınlanmasının etik bir davranış olmadığı kanısındayım. Ben ya da ailemizden hiç kimse bu yazıyı Güzin Abla köşesinde yayınlanması için göndermedik. Ailemiz sıkıntılı bir dönemdeyken bu yazının yayınlanması hoş olmadı.”
Öncelikle Güzin Abla köşesinde yayımlanan “Ellerini öpemedim ama toprağını öpeceğim anne” başlıklı okur mektubuna baktım. Yaşamını yitiren anneye yazılmış, etkileyici, duygusal bir metindi.
Okurun itirazının gerçeği ne denli yansıttığını anlamak için 2003 yılında Milliyet’te yayımlandığı söylenen ilanı aramaya giriştim. Bulundu da… Gerçekten bu metin, 9 Mayıs 2004 tarihinde Milliyet’in sadece Çukurova baskısında “Can annemize” başlığıyla ilan olarak çıkmıştı. Milliyet’teki ilan metni ile 2014’te Güzin Abla’da çıkan metin birebir aynıydı.
Ancak arşivi tararken yeni bir bilgiye rastladım; bu mektup, ilan olarak Milliyet’te çıktıktan bir yıl sonraki Anneler Günü’nde, Hürriyet’te yine Güzin Abla köşesinde yer almıştı! Metni ,7 Mayıs 2005’te “Ölüm sana yakışmadı anne” başlığıyla yayımlayan Güzin Sayar’dı. 2006 yılında Sayar’ın yaşamını yitirmesinin ardından bu köşeyi kızı Feyza Algan hazırlamaya başlamış; Algan da aynı mektubu aradan dokuz yıl geçtikten sonra yeniden yayımlamıştı.
Okurun eleştirisini Feyza Algan’a da ilettim. Algan, yazıyı Milliyet’ten almasının kesinlikle sözkonusu olmadığını vurguladı:
“Asla başka bir yayından yazı almam. Alırsam da kaynak belirtirim. Zaten bende Milliyet Çukurova arşivi ne arasın? Aile aynı maili bana da göndermişti, belli ki unutmuşlar. Ya da annelerinin ölümünü unutmak istemişler. Haklı olabilirler ama art niyetim yoktu. Anneler Günü için, eski de olsa anlamlı bulduğum için bir kez daha yayınladım.”
İlan metnini kaleme alan Eda Çiftçi, kesinlikle göndermediğini söylediğine göre, ailenin başka bir ferdi ondan habersiz olarak iletmiş olabilir mi Algan’a bu metni? Bu ihtimali de reddediyor Çiftçi. Feyza Algan da eski maillerin orijinallerini saklamadığını, sadece isim ve metinleri arşivlediğini söylediği için bu metnin Hürriyet’e gelişiyle ilgili kesin bir yargıda bulunamıyorum.
Fakat bu mektubun dokuz yıl sonra Hürriyet’te yeniden yayınlanmasında problem olduğunu söyleyebilirim. Bir metni bu kadar yıl sonra yeniden yayımlarken doğru olan izin almaktı; bu mümkün değilse en azından eski bir yazı olduğunu bir dipnot ile okura aktarmak ve eski yayın tarihini vermek gerekirdi.
Maalesef yazıda böyle bir dipnot yok. Üstelik 2005’teki yayında insanların soyadları yokken, şimdi bu bilgi de eklenmiş. Dolayısıyla bu insanlar, yeni kaybettikleri annelerine bir mektup yazmış gibi sunulmuş oluyor. Bu kadar yılda koşulların, insan ilişkilerinin değişmiş olabileceği gerçeği de ihmal ediliyor."
Yazının tamamı için tıklayınız