Fahri danışmanı Etyen Mahçupyan yazdı: Ahmet Davutoğlu niçin gönderildi?
"Bu seviyesizliğe ‘dur’ demeyenler bunun manevi vebaliyle birlikte şimdi ‘bu yollarda yürümek’ zorundalar"
Karar gazetesi yazarı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun fahri
danışmanı Etyen Mahçupyan, AKP'de olağanüstü kongre kararı
verilmesiyle ilgili olarak, "Parti içinde kendi geleceklerini
Erdoğan üzerinden tasarlayan geniş bir grup Davutoğlu’nu her alanda
‘de facto’ yetkisiz kılmak üzere uğraştı. Bu arada Erdoğan da hemen
her konuda ön alıp hükümetin ne yapması gerektiğini kamuoyu önünde
dikte ederek, bunu Başbakan için bir itaat sınavına dönüştürdü.
Kısacası Davutoğlu istenmedi ve zaten en az bir yıldan bu yana da
istenmiyordu" dedi.
"Siyaset hakkaniyet aramaz. AK Parti de istediği kişilerle
yürüyecektir ve hiçbir konum kimsenin tapulu mülkü değil…
Hakkaniyet AK Parti’nin kendisiyle ilgili tasavvuru, kimliği,
giderek ortak kişiliği için önemli. Toplumla kurulan bağın
yozlaşmaması için gerekli" ifadesini kullanan Mahçupyan, "Ne yazık
ki Davutoğlu’nu göndermek üzere harekete geçen aparaçik ve
amigoların seviyesizliği bunu engelledi. Bu seviyesizliğe ‘dur’
demeyenler bunun manevi vebaliyle birlikte şimdi ‘bu yollarda
yürümek’ zorundalar" diye yazdı.
Etyen Mahçupyan'ın, "Davutoğlu niçin gönderildi" başlığıyla
yayımlanan (10 Mayıs 2016) yazısı şöyle:
Siyasi partilerde görev değişikliklerini abartmak doğru değil.
Sonuçta değişen koşullara uyum sağlamak ve doğru kadrolarla
amaçlarını gerçekleştirmek durumunda olan çok katmanlı
organizmalardan söz ediyoruz. Liderlik her zaman bu tür değişimlere
damgasını vurur ve böyle de olması gerekir. AK Parti gibi hem
sosyoekonomik hem de ideolojik olarak resmi merkez karşısında
çeperi temsil eden, salt toplumsal desteğe dayanarak iktidara gelen
ve sayısız darbe girişimi ile karşı karşıya kalmasına rağmen bizzat
başardıklarıyla ayakta kalabilen bir siyasi harekette bu
duyarlılığın çok daha fazla olması beklenir. Nitekim AK Parti de
hem sürekli değişen nitelikli kadrolar çıkarabildi, hem de insicamı
sağlayan güçlü bir liderlik üretebildi.
***
Değişen koşullar bugün iktidarda yeni bir sayfa açılması gereğini
öne çıkarmış olabilir. Ancak son kertede bunun toplum tarafından
meşru bulunmasını istiyorsak, atılan adımın vicdanlarda
hakkaniyetli ve akılcı görülmesini de sağlamak gerek. Bu ise usule
uymak ve inandırıcı gerekçeler sunmakla mümkün. AK Parti bu açıdan
bakıldığında bir anda zafiyetle malul hale geldi. Davutoğlu’nun
görevi bırakması kabul edilebilir nitelikte bir usul gözetmediği
gibi, bu değişikliğin gerekçesi de anlaşılamadı. Davutoğlu parti
için bir ayak bağı mıydı? Bazıları atamaların yapılmamış olmasından
bahsediyor, ama bunun nedeni Başbakan’ın yetkisine pratikte el
konmak istenmesiydi… Davutoğlu başarısız mıydı? Göçmen meselesi, AB
ile ilişkiler, vize muafiyetine gidiş, İsrail ile yakınlaşma,
terörle mücadele, halka dokunma, ekonomi alanında basiret… Birçok
konuda eleştirilebilir olsa da, aksine epeyce başarılı bir başbakan
gördük. Erdoğan ile arasında ideolojik bir kopuş mu vardı? Buna tek
bir örnek bile bulmak zor. Aralarında farklılık taktiksel
düzeydeydi ve orta noktalar hep mevcuttu.
***
Ne var ki herkesin bilip de söylemediği gerçek basitti… Parti
içinde kendi geleceklerini Erdoğan üzerinden tasarlayan geniş bir
grup Davutoğlu’nu her alanda ‘de facto’ yetkisiz kılmak üzere
uğraştı. Bu arada Erdoğan da hemen her konuda ön alıp hükümetin ne
yapması gerektiğini kamuoyu önünde dikte ederek, bunu Başbakan için
bir itaat sınavına dönüştürdü. Kısacası Davutoğlu istenmedi ve
zaten en az bir yıldan bu yana da istenmiyordu.
Siyaset hakkaniyet aramaz. AK Parti de istediği kişilerle
yürüyecektir ve hiçbir konum kimsenin tapulu mülkü değil…
Hakkaniyet AK Parti’nin kendisiyle ilgili tasavvuru, kimliği,
giderek ortak kişiliği için önemli. Toplumla kurulan bağın
yozlaşmaması için gerekli… Ne yazık ki Davutoğlu’nu göndermek üzere
harekete geçen aparaçik ve amigoların seviyesizliği bunu engelledi.
Bu seviyesizliğe ‘dur’ demeyenler bunun manevi vebaliyle birlikte
şimdi ‘bu yollarda yürümek’ zorundalar.
***
Ataerkil oluşumlarda merkezileşen ve artan güç, seviyesizliğe neden
olan bir çekim merkezi yaratır. Nitelikli insanlar dışlanırken,
merkez ve lider etrafında örülen koza sayesinde biat üzerine kurulu
bir milisleşme üretilir. Ortak aklı kullanmayan, kullanmak
istemeyen, giderek istese dahi kullanamayacak bir karar
mekanizmasına doğru gidilir. AK Parti’nin önünde böyle bir tehlike
var. Bir sürü insan Davutoğlu’nun gidişini sadece bir kişinin
ayrılması olarak değil, yeni bir ‘yönetememe’ döneminin başı olarak
görüyorlar ve haklı çıkabilirler.
AK Parti liderliğinin, yönetiminin ve sıradan partililerin ortak
bir sorumluluğu bulunuyor. Harekete gerçek nitelikleriyle sahip
çıkmak gerek. Dürüst ve cesur olmanın, yanlışları söylemenin,
birlikte doğruyu aramanın zamanı… Tarihi yeniden başa sarmak için
bekleyenlere o fırsatı vermek istemiyorsak.