Eyvah Eyvah 3 salonların yüzünü güldürecek!
Salonların yüzünü güldüren gişe komedilerinden biri olan Eyvah Eyvah serisinin yeni filmi bu Cuma gösterime giriyor.
Hal böyle olunca da haftanın vizyonu, Wetern filmlerinde gördüğümüz
türden terkedilmiş bir madenci kasabası gibi..
Salonların ve gişenin büyük kısmını kapatacağı düşünülen Eyvah
Eyvah 3’ün karşısına çıkmaya cesaret edebilen başka yerli yapım
yok. Büyük bütçeli yabancı filmler de bu rekabete girmek
istemeyince bu haftanın vizyonu 2 filmle sınırlı kaldı. Yıl içinde
çok fazla tekrarlanmamakla birlikte karşılaştığımız bir durum bu,
80’lerden bir anı adeta... O dönemde de haftada en fazla bir-iki
film gösterime girerdi.
Haftanın diğer filmi, Bir Ayrılık adlı eseriyle “en iyi yabancı
film” Oscar’ını kazanan Asghar Farhadi’nin Fransa’da ve Fransızca
çektiği Geçmiş... Geçmiş, hedef seyircisinin tamamen farklı
olduğuna güvenerek Eyvah Eyvah’ın karşısına korkmadan çıkabilmiş.
Bu önemli film 10 kopya ile gösterime giriyor, vizyonda çok uzun
süre kalacağını da sanmam, o yüzden sinefillerin ilk tercihini
Geçmiş’ten yana kullanmasını öneririm.
Sinemasız kalmayın diyerek haftanın filmlerine geçiyoruz;
EYVAH EYVAH 3
Hakan Algül’ün yönettiği ve Demet Akbağ, Ata Demirer, Özge Borak
ile Serra Yılmaz’ın oynadığı Eyyvah Eyvah 3, BKM Film tarafından
vizyona çıkarılıyor.
Büyük aşkı Müjgan’a kavuşup evlenen Geyiklili klarnetçimiz Hüseyin
Badem için hayat zorlaşmıştır. Ailesine bakabilmek için her fırsatı
değerlendirmekte, hatta geceleri yörenin izbe pavyonlarında bile
klarnetini çalmaktadır.
Can dostu, ablası Firuzan ise hayatına İstanbul’da devam etmektedir
ve gün geçtikçe daha meşhur olmaktadır. Hüseyin için Firuzan artık
televizyonda seyredebildiği ve özlediği eski tatlı bir hatıradır
sanki... Ama ayrı şehirlerde ayrı hikâyeler yaşayan bu insanların
ortak bir yönü vardır ki, kendileri bilmeseler de feleğin
çemberinden geçmek üzerelerdir…
Serinin 3. filmi işte bu feleğin çemberinden geçme hikâyesini
anlatmaktadır… Hatta sadece Firuzan ve Hüseyin değil, tüm
kahramanlarımız için kaderin karşısında sınav verme zamanıdır. Ve
artık Geyikli’de festival zamanıdır.
GEÇMİŞ / LE PASSE
Asghar Farhadi’nin yönettiği ve Berenice Bejo, Tahar Rahim, Ali
Mosaffa ile Pauline Burlet’in oynadığı Geçmiş (The Past), 31 Ocak
2014’de M3 Film dağıtımıyla Mars Production tarafından vizyona
çıkarılıyor.
İranlı yönetmen Asghar Farhadi'nin Oscar'a layık görülen Bir
Ayrılık filminin başarısını takip eden Geçmiş, Fransız eşi
Marie'den boşanma işlemlerini tamamlamak üzere, dört yıllık bir
ayrılığın ardından Tahran'dan Paris'e gelen Ahmet'i izliyor.
Marie'nin niyeti, eski eşinin hayaline bile katlanamayan yeni
sevgilisi Samir'le evlenmektir. Ahmet, Marie'nin önceki
beraberliğinden olan kızı Lucie ile ilişkisinin sıkıntılı olduğunu
fark edince aralarını bulmaya çalışır, fakat böylece geçmişten
gelen sırlar açığa çıkmış olur. Asghar Farhadi'nin ülkesi dışında
çektiği ilk film olan Geçmiş, duygusal gerilimi eksik olmayan,
sürükleyici ve çetrefilli bir aile dramı.
Murat Tolga Şen’den mini kritik:
Asghar Farhadi’nin sinemasını özel kılan şey, onun İranlı bir
sinemacı olarak minimalist Avrupa sineması duygusallığını kendi
coğrafyasına taşımasıydı. Yaşadığı toplumdaki yüzyılların
muhafazakarlığı ve on yılların sansürü yüzünden edinilen
bastırılmışlık duygusunu aktarabilmek için kullanabileceği en iyi
biçim de buydu zaten. Geçmiş filminde bu bakış açısını terk etmeye
çalışsa da ortaya çok güçlü bir seyirlik çıkarmayı başarmış, ancak
Bir Ayrılık’la kıyaslandığında hem geride kalmış hem de tekrar
edilmiş bir çaba bu.
Farhadi’nin boyaları dökülmüş, sıvaları çatlamış, yaşlanmış,
yorulmuş bir evin içine, ilişkilerden oluşan kocaman ve sürekli
olarak değişen bir evren inşa etme haline kendiniz şahit
olmalısınız. Geçmiş filminde, tıpkı Bir Ayrılık’ta olduğu gibi,
ustaca yazılmış zeki-duyarlı-haklı diyaloglar sayesinde gerçek olan
karakterler var. Doğru ve yanlış fikirlerin çatışması, işin içine
yaşanmışlıklar ve hayal kırıklıkları girdikçe oyunun yeniden ve
yeniden bozulması, buna rağmen seyircinin hemen özdeşleşeceği
sağduyunun mutlak temsili olan bir karakter (Ali Mosaffa’nın
canlandırdığı Ahmad) sayesinde bir çapalanma halinin yaşandığını
izliyoruz.
Öte yandan, iyi yazılmış hikayesi filme çekilirken mutlak bir
yönetmen başarısına dönüşüyor Geçmiş. Bu filmi İspanyol bir
yönetmen çekse gerilim ve gizem duygusunu öne çekerken bir Fransız
yönetmenin elinde buruk şarap tadında mizahi bir yaklaşım öne
çıkacaktı. Filmin hikayesi onu çekecek yönetmenin elinde
şekillenecek bir hamur adeta. Asghar Farhadi bu hikayede de en
öndeki iskemleye insanı oturtuyor ve onun kafasında-kalbinde
gerçekleşen tezahürleri göstermeyi deniyor. Başarıyor da…
Kendime özgü tanımlamalardan birini de bu film için yapacak olsam,
“herkesin çığlıklar atarak dolaştığı sessiz bir film” derdim.
Düşünün, böyle bir filmi çekmek zor olsa gerek. Seyretmesi de bir o
kadar keyifli. Yönetmenin kendini tekrar etmesine çok takılmayın,
bu bir Bahman Ghobadi çöküşü değil, ortada geçen yıl izlediğimiz
Haneke’nin Aşk/Amour filmine benzer bir sinemasal başarı var, sakın
kaçırmayın.
CİNERADAR köşesi sinema-TV eleştirmenimiz
Murat Tolga Şen tarafından hazırlanmaktadır. /
Filmlere ait künye bilgileri Sadi Çilingir'e ait
Sadibey.com sitesinden, izniyle alınmaktadır.
[email protected]