17 Tem 2011 10:55 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:35

EYÜP CAN'DAN ERTUĞRUL ÖZKÖK'E FOTOĞRAFLI YANIT! AZİZ YILDIRIM POLEMİĞİ BÜYÜYOR!

Eyüp Can ile Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök arasındaki Aziz Yıldırım polemiği ilginç fotoğraflar üzerinden devam ediyor...

İşte Radikal Gazetesi Genel Yayın Yöntmeni Eyüp Can'ın Özkök' köşesinden bugün verdiği fotoğraflı yanıt...

Sevgili Özkök boş ver Miloseviç'i, asıl bu fotoğrafa bak

Aziz Başkan'a futbol endüstrisinin temizlenmesi için kimi yakacağına bakmaksızın 'futbolun omerta kanununu yıkıp' bildiğiniz ne varsa anlatın diyorum.

Bu fotoğraf dünya medyasına geçen ay düştü.
Aslında yapılan klasik bir mafya operasyonuydu.
Amato-Pagano ailesine bağlı mafya babası Daniele D’Agnese uzun aramalardan sonra İtalyan güvenlik güçleri tarafından kıskıvrak yakalandı.
Fakat ne olduysa o an oldu.
Mafyaya özgü ‘omerta öpücüğü’ ritüeli yıllar sonra Napoli’de yaşandı.
Tıpkı ‘Godfather’ filmindeki gibi.
D’Agnese etrafını saran polislerin arasından sıyrıldı, arkadaşlarıyla tek tek dudaktan öpüştü.
Ve bu fotoğraf dünya medyasına ‘Omerta öpücüğü geri döndü’ başlığıyla yansıdı.
Verdiği mesaj şuydu:
Merak etmeyin; ağzım sıkı, asla konuşmayacağım!

Bu fotoğraf Hürriyet’te de çıktı ama demek ki kıvrak yazarlığının yanı sıra çok dikkatli bir gazete okuru olarak tanıdığım Ertuğrul Özkök’ün gözünden kaçmış…
Olabilir, tıpkı Aziz Yıldırım’la ilgili yazdığım yazıyı hukuki bir duyarlılıkla eleştirirken bizzat Aziz Yıldırım’ın ağzından çıkan “Anlaşılan fatura bana kesildi. Konuşursam herkes yanar! En başta da…” cümlesini atladığı gibi…
Gerçi hafta içindeki “Böyle gazetecilik olur mu Ertuğrul Bey?” sorgulamamdan sonra “O ayrıntıyı da belirtmeliydim” diyerek hatasını kabul etmiş ama “Ben yazının tamamına hâkim olan düşünceyi eleştirmek için yazmıştım” demekten de kendisini alamamış.
Ve bu kez delil olarak köşemde yayımlanan, Özkök ve Yıldırım’ı birlikte gösteren fotoğrafı göstermiş…
“Keşke bana sorsaydın, sana beni çok daha kötü gösterecek başka fotoğraflar verirdim” diyerek ‘Sırp kasabı Miloseviç’le çekilmiş fotoğrafını eklemiş.

Aziz Yıldırım’la çektirdiği ve şampiyonluk sonrası kendi köşesinde kullandığı fotoğraftan bu kadar ‘alınganlık’ çıkaracağını düşünmemiştim.
Köşemde imkân buldukça fotoğraf kullanırım, zaten o fotoğrafı yer müsait, konu da Özkök ve Yıldırım olduğu için sayfa editörümüz arşivdeki en güncel fotoğraflar arasından seçmiş.
Özkök’ün iddia ettiği gibi “Aziz Yıldırım zaten peşinen kötü, yanındaki adam da kötü” diyecek olsam bunu fotoğrafın arkasına sığınarak değil direkt yazardım.
Var mı bu yönde en küçük ima?
Yok.
O zaman yazımın tamamına hâkim olan hissiyatı inatla ıskalayıp bir de alınmış gibi yaparak üste çıkmak niye?

Derdim Özkök’le kişisel polemik yapmak olsa sadece ‘ayrıntı’ diyerek ıskaladığı en önemli cümleyi değil, operasyondan sonra Aziz Yıldırım’la ilgili yazdığı, bence ‘hayli problemli’ yazıları dilime dolardım.
Futbol dünyasını altüst eden bir ‘şike operasyonu’ olmuş…
Fenerbahçe’nin başkanı, asbaşkanı ve efsane oyuncusu tutuklu yargılanıyor…
Sekiz aylık teknik takip sonucu 19 maçta şike tespit edilmiş, savcı Trabzon Başkanı’nı sorguluyor, Beşiktaş’ın teknik direktörü ve asbaşkanı tutuklanmış…
Ama Özkök ilk günden itibaren ısrarla kendi şahitlikleri üzerinden şampiyonluğun ne kadar zor, stresli ve alın teri dökülerek kazanıldığını, dolayısıyla şike ihtimalinin olamayacağını anlatıyor.
‘Siyah çantanın sırrı’ diyerek yine kendi şahitliği ile basına yansıyan bazı delillerin ne kadar ipe sapa gelmez olduğunu gösteriyor, ‘O gün stattaki ruh halini bugün gibi hatırlıyorum’ başlıklı yazısında Aziz Yıldırım ve Cemil Turan’ın yaşadığı stresi edebi ifadelerle aktarıp “Maçları satın alan iki yönetici bu kadar huzursuz maç seyredebilir mi” sorusunu soruyor, ‘Sahi Emenike o gün neredeydi’ yazısında soruşturmayla alakası olmayan bir ‘şehir efsanesini’ yerle bir ediyor…
Üç yazının üçüne de hâkim olan hissiyat ‘savunma’.
Ama ben Özkök gibi ‘ayrıntı’ diyerek gazeteciliğin en temel kuralını es geçmeyeyim…
Çünkü Özkök savunma yazılarında ihtiyatı elden bırakmayan cümleler de kullanıyor: “Delillerin ne olduğunu bilmiyorum”, “Şöyledir böyledir diyemem”, “Duygularım yanıltıcı olabilir...”
Dedim ya, ‘derdim kişisel polemik değil’.
Ne Aziz Yıldırım’a yaptığım ‘Konuş başkan’ çağrısının özünü kaçırarak tartışmayı başlatan benim ne de “Yazı olmadı, polemiğe fotoğraf üzerinden devam edelim” diyen.

Sevgili Ertuğrul Bey,
Bir gazeteci Miloseviç’le de görüşür, Aziz Yıldırım’la da…
Aradaki mesafenin nasıl korunacağı her gazetecinin gazetecilik anlayışına kalmış.
Ne Aziz Yıldırım ‘kötü’ dedim ne de onunla gazetecilik faaliyeti içerisinde bir araya gelen.
Öyle düşünsem ‘Güç zehirlenmesi’ başlıklı yazımda “Zamanında bıraksa heykeli dikilecek adamdı” diye yazmaz, hissiyatını anlamamakta ısrar ettiğiniz o yazımda, “Bu çarpık sistemin hem en önemli aktörü hem de kurbanı olan Aziz Yıldırım bu yüzden konuşsun…” demezdim.
“Fatura bana kesildi, konuşursam herkes yanar…” diyen Aziz Yıldırım’ın kendisi.
Ona “Başkan temiz bir futbol düzeni için tüm bildiklerini anlat” diyecek yerde, benim çağrımı “Bu nasıl hukuk anlayışı” diyerek eleştiren de sizsiniz…

Evet haklısınız, hiç kimse kimseye yargısız infaz yapmasın, basın olarak sürekli özeleştirimizi verelim, fakat ortada bunca ciddi suçlama varken iki futbolcu mafyaya özgü ‘omerta kuralını’ hiçe sayıp Beşiktaş ve Fenerbahçe’nin kendilerine verdiği 100 binlerce dolarlık şike rüşvetini savcıya itiraf etmişken, anlayamadığım “Konuşursam herkes yanar” dediği halde, siz Aziz Yıldırım’a susmasını mı tavsiye ediyorsunuz?
O zaman sizden rica ediyorum, geçen ay Napoli’de çekilen şu ‘omerta öpücüğü’ fotoğrafına bakıp hem benim yazdıklarımı hem de kendi yazdıklarınızı bir daha gözden geçirin.
Benim mesajım çok açık…
“Fatura bana kesildi, konuşursam herkes yanar” diyen Aziz Başkan’a “Futbol endüstrisinin temizlenmesi için kimi yakacağına bakmaksızın ‘futbolun omerta kanununu yıkıp’ bildiğiniz ne varsa anlatın” diyorum…
Mafya raconu hepimizin severek izlediği futbolda işlemesin istiyorum.
Yazıma hâkim olan hissiyat tastamam bu...
Peki siz ne diyorsunuz?

İkimiz de Fenerliyiz ama bakın iddialar karşısında Fenerbahçe yönetimi ‘kafasını kuma sokarken’ Beşiktaş ‘şaibeli’ hale geldiği için kupayı iade etti.
Çarşı grubu manifesto niteliğinde bir açıklamayla asbaşkanları ve teknik direktörleri ile arasına mesafe koymayı bildi.
Belki gözünüzden kaçmıştır, tavsiye ederim bir göz atın…
‘Peşin suçlamayla’ ‘temize çıkarma’ arasına sıkışmadan da iyi bir taraftar olunabileceğini çok incelikli bir biçimde gösteriyor.
Madem başta Aziz Yıldırım Fenerbahçe yönetimi ve taraftarı tarihine yakışır bir cesaretle konuşmayacak, bildiğini anlatmayacak, savunma psikolojisiyle yapması gerekenleri yapmayacak, en azından mahkeme sonuçlanıncaya kadar şampiyonluğu askıya almayacak, o zaman ben de susayım…
Tıpkı bu fotoğraftaki gibi!
Son bir not: Umarım Özkök, kendisini kastettiğim zannıyla bu fotoğraftan da bir alınganlık çıkarmaz. Omerta öpücüğü fotoğrafını yayımlamamın sebebi, mafyaya özgü çarpık bir ritüelin futbolda geçerli olmasını istemememdir.