EYÜP CAN RADİKAL DEVRİM'İ AYŞE ARMAN'A ANLATTI!
Yeni bir gazete. Yeni bir heyecan. Merak tavan yapmış durumda. Provalarını gördüm, ben beğendim, bakalım siz nasıl bulacaksınız. Boyutu hoşuma gitmez zannetmiştim, yanılmışım.
Minyon bir gazete. Katlaması kolay, kopmaz, dağılmaz. Taşıması pratik. Bir de tabii modern duruyor. İçeriğine gelince, ben de herkes gibi merak ediyorum. Neler olacak bakalım. İnşallah yeni Radikal, farklı bir yaratıcılık ve heyecan getirir ve hepimiz daha iştahlı yazılar yazar, haberler yaparız. Eyüp Can, deli bir koşuşturma içindeydi, arada bana da vakit ayırdı, teşekkür ederim. Ve bol şans dilerim...
Ne kadar yoruldunuz?
- Medyada radikal devrim yapmak için çıktık yola, stres ve heyecan bir arada. Üç aydır gece- gündüz çalışıyoruz. Aynı anda hem iki eski gazeteyi yapıyoruz hem de yepyeni bir gazete. Bedenim yorgun, ruhum sağlam. Başlarda uyumaya vakit bulamıyordum şimdi gözüme uyku girmiyor...
İçinize sindi mi?
- Sindi, sinmese çıkarmazdım?
Tamam mıdır, bu mudur?
- İnsanoğlu “natamam”, yaptıkları nasıl “tamam” olsun? Hep bir şeyler eksik kalacak ki daha iyisi için mücadele edelim.
Yarın biz de elimize alacağız ama yeni Radikal’in eski Radikal’den farkı ne?
- Derler ya, “Tanrım beni baştan yarat!” Radikal’i, boyu, içeriği ve gazetecilik anlayışıyla baştan yarattık.
Ne yani “Tanrı’dan rol mü çalıyorsunuz!”
- Fellini, “Sinema, Tanrı ile yarışma sanatı” derdi. Bütün mesele “Art of story telling”, yani “hikâyenin gücü.” Konvansiyonel gazetecilik öldü. Artık, haberi papağan gibi aktarmanın, demeç gazeteciliğinin bir önemi yok. Gerçeklik duygusunu zedelemeden, haberi yeniden yaratmamız gerekiyor. Her “iyi hikâye anlatıcısı” bu yarışın içinde. Yani ben Tanrı’dan rol çalmıyorum ama yaratıcı gazeteciliğe inanan biri olarak, Radikal’in rolünü yeniden tanımlıyorum.
Ne kadar Referans, ne kadar Radikal?
- Ekonomide Referans, boy ve gazetecilikte Radikal.
Siz “uzlaşmacı” birisiniz. Uzlaşmacı birinin yaptığı gazete, ne kadar radikal olur? İnsan hem uzlaşmacı hem radikal olabilir mi? Uzlaşan çatışmaz ki! Birileriyle çatışmadan nasıl radikal olunabilir?
- Radikal, 15 yıl önce Radikal’in cesur, sıra dışı anlamına vurgu yapan “O, bir radikal!” sloganıyla çıkmıştı. Serdar Erener’in hazırladığı çok başarılı bir kampanyaydı. Zaman içerisinde şu ya da bu sebeple cesaret ve yaratıcılığını yitirdi. Biz şimdi o cesareti yeniden aşılayacağız. Yani Radikal bu anlamıyla gerçekten Radikal olacak. Negatif anlamıyla radikalizme ise ben şahsen hiçbir zaman inanmadım: Ekstrem, vuran, kıran, dağıtan? Evet, bu anlamda uzlaşmacıyım. Hatta Serdar’ın tabiriyle “radikal uzlaşmacı”yım. Asla bir araya gelmez denilen şeyleri, bir araya getirebilirim. Farklılıklar kadar, ortak noktaları da hızla görürüm. Ama iş bir şeyleri inşa etmeye geldiğinde, gözümü kırpmadan yaparım.
İŞTE SOKAK YAZARI OLMANIN REÇETESİ
Gazete çıkmadan köşe yazarlığı tartışması başlattınız bile. “Köşe yazarlığı öldü, yaşasın sokak yazarlığı” dediniz. Kim mesela sokak yazarı? Siz mi? Ertuğrul Özkök mü? Ben hangi gruba dahilim? Yılmaz Özdil? Ahmet Hakan? Peki Yıldırım Türker?
- İsimden önce esası konuşalım: Türkiye’de köşe yazarlığı, büyük ölçüde ucuz polemik ve masa başı ahkâm kesmeye dayalı. “Dar çevre siyaseti” gibi, “dar çevre-mahalle-cemaat yazarları” türedi. Ha bire birbirleriyle atışan, dünyayı kendi küçük dünyalarından ibaret sayan, birbirini tersinden besleyen, kısır bir yazarlar cemaati bu. Tek boyutlu, her şeye tek bir pencereden bakan, hayattan, sokaktan kopuk bir köşe yazarlığı. New York Times’ın sürekli sahadan yazan benim için “sokak yazarı” tanımına en uygun gazetecisi Friedman, “Bir yazar okuyucusunda ne bekler?” sorusuna şu cevabı vermişti. “1- Okuyucu, köşe yazısını okusun ve ‘Vay be! Bunu bilmiyordum!’ desin. Ne de olsa, her köşe yazarı arada sırada, ‘öğretmen’ rolüne soyunmaya kalkar, bilerek ya da bilmeyerek. 2- Köşe yazısı bir solukta okunsun ve ‘Biliyor musun, ben bu meseleye bugüne kadar hiç böyle bakmamıştım’ tepkisi gelsin. 3- Bir köşe yazarı için favori okur tepkisi ise şudur: ‘Budur abi! Tam da benim duygularıma tercüman olmuş!’ 4- Ve her iyi yazarın onca iltifattan sonra bir o kadar ihtiyaç duyması gereken okuyucu tepkisi: ‘Senden de, yazdıklarından da, bakış açından da nefret ediyorum!” Ben buna bir de üslubu ekliyorum: “Bayılıyorum abi, ben bu adamın yazılarına!” İsteyen buna yenilerini ekleyebilir.
Peki ya Türkiye’deki yazarlar...
- Türkiye’de köşe yazarları, siyasette yaşanan kutuplaşmanın da etkisiyle, maalesef giderek 3’üncü şıkka hapsoldular. Okurların duygularına hitap eden yazılar yazıyorlar. Bu kadar dar olmak zorunda mı köşelerimiz? Bir partiyi ya da kurumu kategorik olarak bütünüyle sevmek ya da nefret etmek zorunda mıyız? Hayat, bu kadar mı siyah-beyaz? Gönlümüz, beynimiz sadece bizim gibi olanlara mı açık? Bizden olmayanları sevemez miyiz? “Türdeş” olmak zorunda mıyız? Köşeler, empati, sempati, eleştiri, özeleştiri, sorgulama, analiz ve mizah duygusundan yoksunsa, yorum ne işe yarar? İçinde hayatın pırıltısı yoksa, bana ne senin masa başı üretilmiş yüce fikirlerinden!
Hadi daha somut konuşalım... Yılmaz Özdil, Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök, Yıldırım Türker’in yazıları hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Madem istiyorsun söyleyeyim. Yılmaz Özdil bana göre fikirleri ilkokul düzeyinde demode ve kategorik ama anlatım biçimi muhteşem. Yazılarını, emek vererek hayatın içinden hikâyeler sunarak kurguladığı için çok başarılı. Ahmet Hakan, ironisi, geniş kapsama alanı, ezber bozan tavrı ve yazılarının merkezine kendi hikâyesini cesaretle koyduğu için parlak. Özkök, köşeleri hayatın içine çekmek konusunda öncü. Yıldırım Türker, kalemle kelamın, vicdanla hayatın, kimi zaman çok sert buluştuğu zengin ve duyarlı bir bahçe.
SEN ÇOK BAŞARILI BİR ‘SOKAK KIZI’SIN
E bari benim hakkımda da bir yorum yapıverin...
- Sana gelince, bir sürü kolaycı, tembel kız ve oğlan çocuğu arasında sokak yazarının çıtasını sürekli zorlayan çok başarılı bir “sokak kızı”sın!”
Yaşasın, “sokak kız”ı olmak kimin hoşuna gitmez! “Fikir istemiyorum” diyorsunuz. Bunu da biraz açın. Köşe yazarı, muhabirlik mi yapsın istiyorsunuz?
- Yorum elbette önemli. Ama sorgulatan, şaşırtan, bilgilendiren, duygusallaştıran, yani kimi zaman öfkelendirip, kimi zaman sevindiren, analitik düşünmeye iten fikre, kim karşı çıkabilir? Eksik olan bu. Ama bunu yapmak için rahat koltuklardan kalkıp, hayatın içine girmemiz gerekiyor. Radikal’de bunu yapmak için çok ilginç projelerimiz var. Yazarlar, her hafta sahaya inecek “Oradaydım” diye yazacak. Herkes bir tarafa kulak kesilmişken, Radikal yazarları sayfalarını, “Bir de benden dinleyin” diyerek öteki tarafa çevirecek.
Türkiye’den sokak yazarı örneği olabilecek kimler var?
- Mesela Altan Öymen. 78 yaşında. Bu yıl 60. yılı meslekte. Radikal’de “60 yıl önce 60 yıl sonra” diye yeni bir format yaptık. Altan Abi’nin gazetecilik heyecanı bizden fazla. Yerinde duramıyor. 60 yıl önce sahadan takip ettiği haberlere, şimdi yeniden gidiyor. Hakkı Devrim 82 yaşında, vallahi, içi de dışı da bizden daha kıpır kıpır. Televizyonla ilgili çok hoş bir proje hazırlıyor. Cengiz Çandar, uluslararası standartta Ortadoğu dahil, sahadan yazan çok başarılı bir gazeteci. Oral Çalışlar ve Hasan Cemal, hâlâ, o sokak senin, bu mahalle benim dolaşıyor. Baskın Oran, Ahtamar’dan öylesine çarpıcı bir yazı gönderdi ki, değme muhabire taş çıkartır. Tarhan Erdem, Türkiye’nin en iyi siyaset araştırmacısı. Türkiye’nin temel meselelerini, güncel olaylar ve sosyolojik trendlerin ışığında yazacak.
Pazar ilavesi okuyucusu için ne tür sürprizleriniz olacak?
- Pazar ilavesi yok, Radikal Pazar var. Yani Pazar günü Radikal ana gazete hafta sonu gazetesi mantığıyla yapılacak. Yayın Yönetmeni bile ayrı, ben değilim, Çınar Oskay. Çınar, hem her gün vereceğimiz Radikal Hayat’ı yönetecek hem de Pazar gazetesini. Dünyada, gazeteler, hafta sonu gazeteciliğiyle ayakta kalıyor. Sadece ilavelerle hafta sonu gazeteciliği olmaz. İlave elbette olacak ama hafta sonları, ana gazete konseptinin baştan aşağı değişmesi gerekiyor. Radikal’in kültür-sanat bacağı çok güçlü. Günlük Hayat gazetesiyle bu bacak daha da güçlenecek. Moda, magazin, sağlık, seyahat ve eğlence daha fazla yer bulacak. Radikal İki ve Radikal Kitap iki güçlü marka. Onlar da yenileniyor. En önemlisi mizah. Buradan sevgili Latif Demirci’ye duyurmuş olayım artık güçlü bir rakibi var, usta mizahçı Metin Üstündağ Radikal’de. Sadece o değil, çok güçlü bir mizah ekibi oluşturduk, özellikle Pazar günü Radikal mizaha doyamayacaksınız. Ben ilk örnekleri gördüm, gülmekten kırıldım. Bir “laik yanı” esprisi var, benim için şimdiden klasikleşti.
Almak isteyip, alamadığınız yazar...
- Klasik yazarların peşinde değilim. Konvansiyonel medyanın ıskaladığı yepyeni sesler de olacak Radikal’de. Binnaz Toprak yazacak mesela. Neden? Bir kere kuru bir akademik anlatımla çalışmıyor, sürekli sahada. En son bir saha araştırması yaptı ötekileştirilenlerle ilgili, ezberler bozuldu. İkincisi, hayata siyah-beyaz bakanlara çok iyi bir cevap Binnaz Hoca’nın duruşu. Türkiye’de yaşanan değişime ve iktidar partisine kategorik olarak karşı değil, hem endişeli hem de modern. Yersiz korkuların değil “endişeli modernlerin” sesi olacak Binnaz Toprak. Herkesten gazetecilik yapmasını beklemiyorum ama her alanın uzmanı hayatın içine girerek yazabilir. İyi bir analiz, konvansiyonel onlarca haberi döver. Rutin haber her yerde, bize özel haber, perspektif, duygu ve analiz lazım. Kim verecek bunu? Yeni ve yaratıcı gazeteciler. Üç kuruşa çalışan muhabirler yerine, uzman ve hak ettiğini alan muhabirler dönemini başlatmamız gerekiyor. Yazarı, sahaya sürerken, muhabirleri de mahrumiyet bölgesinden çıkarmamız gerekiyor. Ertuğrul Mavioğlu, haber koordinatörüydü. Radikal’i Radikal yapan en önemli gazetecilerden. “Sök apoletlerini, herhangi bir koltuğa ihtiyaç duymadan da uzman muhabir olarak bu gazetede çalışılabileceğini gösterelim” dedim. Sağ olsun tereddütsüz kabul etti. Hedefim, aşamalı olarak üç yıl içinde maaş dahil her anlamda yazar-muhabir uçurumunu bitirmek. Yazarla muhabir, hem birbirini beslesin, hem de tatlı tatlı rekabet etsin. Radikal’in 13. katına bir tabela yaptırıyorum: Yazarlar Sokağı. Orada muhabir de yazar da bir, egosu şişmiş yazarlarla işimiz yok. Hepimiz aynı sokağın sakinleriyiz. Sabah toplantılarında, haber için kıran kırana kapışacağız. Akşamları Altan Abi’nin tabiriyle meşveret yapacağız. Kahve içmeye seni de bekleriz.
Peki son olarak, ya yaptığınız gazete tutmazsa...?
- Biz göle maya çaldık...
Mehmet Turgut, Elif’i yeniden yaratmış!
Mehmet Turgut’un çektiği Elif Şafak fotoğraflarını beğendiniz mi? Kıskandınız mı? İtirazınız oldu mu?
- Çok beğendim. Ama kızdım! Biz burada Radikal’i yeniden yaratmaya çalışırken o Elif’i yeniden yaratmış!
Yazarları, sahaya indireceğinizi söylüyorsunuz. Peki gazeteye gelmek istemeyenleri nasıl getireceksiniz?
- Polis zoruyla!
Haluk Şahin, sizin için “Kafası karışık” dedi. Nedir bu? Nasıl değerlendiriyorsunuz...
- Haluk Şahin, saygı duyduğum bir gazeteci. Maalesef, bazı yazarlarla yollarımızı ayırmak zorunda kaldık. Kırgın olabilir, hakkıdır saygı duyarım. Ama kendisine, serinkanlı olup yorum yapmak için yaptığımız gazetenin çıkmasını beklemesini öneririm. Görmeden, okumadan eleştirmek “duayen gazeteciliğe” yakışmaz. Yarın piyasadayız, okusun dilediği gibi eleştirsin.
Tabloid yerine ‘Radikal Boy’
Boyut üzerinde ne kadar tartıştınız? “Türk haklı tabloid okumaz” tartışmaları yine gündeme geldi mi?
- Gelmez olur mu? Aydın Bey bile başlangıçta karşı çıktı. Sonra provaları görünce, fikri değişti ve hep arkamızda durdu. Bir tek Vuslat Hanım başından itibaren destekledi, “Türkiye’ye bu boyutu getiren gazeteci olursun” dedi. Geçmişte yaşanan olumsuz denemeler maalesef bu yeni boyutun gelişini geciktirmiş. Oysa, dünyada tüm gazeteler daha kompakt hale geliyor. Tabloid kelimesinin Türkiye’de çok fazla karşılığı yok. “Radikal Boy” diyoruz bizim gazeteye.
Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Emin mi, tedirgin mi? Kuşlar kadar hafif mi?
- Biraz heyecan, biraz stres, bol kahve ve karımı kızdıracak kadar puro?
Bu gazete, sizin için ne ifade ediyor? Kendinizi kanıtlama aracı mı?
- Kendimi kanıtlamaya ihtiyacım yok. Radikal, benim için kendim olma fırsatı. Bu gazeteyi sırf birilerine beğendirmek için değil, en başta kendimiz keyifle okumak için yapıyoruz.
Kendinize, “Gazete tuttu” demek, başarılı olmak için ne kadar zaman veriyorsunuz?
- Ben hiçbir işe anlık heveslerle girmem. İlk üç gün gazetenin ne yapmak istediğini, ilk üç ay gazetenin gidişatını, ilk üç yıl da geleceğini gösterir.
Artık genel olarak gazeteler, internetin hışmına uğruyor. Yazılı basının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Çok basit: Zihniyet devrimi! Online ile offline’ın evlenmesi gerekiyor. Gazetecilerin çoklu üretim modeline geçtiği, yeni bir dijital gazetecilik dönemi başlıyor. Dijital tabletler sayesinde bu süreç, zannettiğimizden hızlı işleyecek. Radikal bu yeni medya modelinin Türkiye’deki ilk uygulayıcısı olacak.
Genç insanları nasıl yakalayacaksınız?
- Genç bir gazete yaparak! Gençlik, sadece yaşla ilgili değil, zihnen genç olmak gerekiyor. Altan Öymen, Hakkı Devrim, Tarhan Erdem, zihnen en genç “sokak yazarları.” Yeni kuşağın en parlak kalemleri de Radikal’de. Cüneyt Özdemir, Özgür Mumcu, Dilek Kurban, Koray Çalışkan, Sırrı Süreyya, Ezgi Başaran, Kaan Sezyum, bu isimleri ve yazdıklarını dikkatle okumanızı öneririm. Çünkü gençler, masa başından ahkâm kesen köşe yazarlarını değil, onlar gibi hayatın içindeki parlak yazarları okuyor.
İnternet siteniz olacak mı?
- Site herkeste var! Radikal, internetin Aqua Park’ı olacak. Öğren, eğlen ve de dinlen!
Aynı anda yazı yazacak mısınız?
- Evet yarın itibariyle artık Hürriyet’te değil Radikal’de “sokak yazarı” olarak yazacağım.
Ne kadar satarsa, siz kendinizi başarılı sayacaksınız?
- Hedef 100 bine oturtmak.
Hedef kitlesi kim?
- Konvansiyonel gazetelerden sıkılmış herkes.
O insanlar Hürriyet’i de alacaklar mı?
- Hürriyet’lerini kaybetmeden de Radikal olabilirler! Birden fazla perspektifleri olur.
Ayşe Arman/Hürriyet