EVİMİZDE ÖZAL KAVGASI VARDI! RASİM OZAN, OT'A KONUŞTU!
Ot Dergisi, Turgut Özal'ın ölümünün 20. yıldönümünde Özal iktidardayken çocuk yaşta olan ünlülere “Turgut Özal deyince aklınıza ne geliyor” diye sordu.
Rasim Ozan’dan Nihat Doğan’a birbirinden ünlü simadan ilginç yorumlar aldı.
İşte o yorumlar:
RASİM OZAN KÜTAHYALI
Küçüklüğümde, bizim aile Özal muhalifi bir aileydi. Özal’a çok kızarlardı. Ablamın eşi, eniştemin ailesi ise sıkı Özalcı’ydı. Evde büyük kavgalar yaşanırdı. Babam ziraat yüksek mühendisi, annem matematik öğretmeniydi. O klasik devlet geleneğine, sıkı sıkı Kemalist geleneğe bağlılardı. Sonradan 15-16 yaşlarımda siyasi bilincim oturmaya başladığında, Özal’ın Kemalist statükocu durumu delmesi ve parçalamasının çok yararlı bir şey olduğu kanaatine vardım. Özal, bir liberal demokrat değildi ama pragmatik ve zeki bir adamdı.
Türkiye’yi, o dönemin evrensel standartlarına adapte etmeye çalışıyordu. Bugünden bakıldığında süreç tamamen Özal dönemi, Türkiye’nin üzerine giydiği deli gömleğinden kurtulduğu dönemdir. Kız istemelerde, gelip gitmelerde büyük tartışmalar çıkardı eniştemin babası ve abisi ile babam arasında. Ben de maç izler gibi bu tartışmayı izlerdim.
NİHAT DOĞAN
Bir kere, öncelikle şunu söyleyeyim; Babam Ecevitçi’ydi, bizim çocukluğumuzda annem Özal’a oy veriyordu. Bu yüzden kavga etmişlerdi. Bence Özal daha sevimliydi, tonton ve babacandı. Semtimize uğramıştı, bize el sallamıştı, sevgimizi kazanmıştı. Kendisi, Türkiye’ye çağ atlattı. Rahmetli babam, bizi Doğu Anadolu’ya götürdüğünde yol ve elektrik yoktu. Muş’un köyüne giderdik trenle. Akrabalarımız bizi almaya gelmişlerdi, ellerinde gaz lambaları ile bizi tren yolunda karşılamıştı. Kilometrelerce yol yürümüştük, elektrik, televizyon yoktu. Daha sonrasında ben babama “Gidelim, burada hiçbir şey yok” diye ağlardım. Özal’ın Başbakan olmasından sonra ben, babam “Muş’a gidelim” dediğinde gitmek istememiştim. Üzerime güzel kıyafet giymiştim, en güzel kıyafetim çamur olmuştu. Ben yine tren garına gideceğimi düşünürken, bu sefer otobüse binmiştik. Yollar güzeldi. Köye kadar minibüsle gittik. O sırada TRT’de maç vardı, baktım ki elektrik, televizyon gelmiş. “Ne oldu buraya?” diye sormuştum, iki üç sene içindeki değişim büyüktü. “Allah Özal’dan razı olsun” demişlerdi. Bir sene sonra kendim köye gitmiştim. Eskiden telefonla köyü arardık, muhtar çıkardı, o söylerdi kimi aradığımızı, hat düşerdi, düşmezdi...
Özal’dan sonra direkt telefonla, Muş’ta en ücra köşedeki akrabalarımıza ulaşabiliyorduk. Anadolu insanı için Özal, bir kahramandı. Kürtlerin kendi dilini kullanması açısından çığır açmıştı. Çocukluk zamanı aklımda kalan Özal fotoğrafı budur.
FAİK TUNAY
Web adresimde bir söz vardır: Siyaset; geçmişi onurlandırmak, geleceği düşlemektir. Bu bana, rahmetli Özal’dan geçmiş bir anlayış. Rahmetli Özal’a kadar siyasi liderler işin bir kısmını görüyordu, kimisi sadece geçmisi konuşuyordu; rahmetli, geçmişe sahip çıkıp geleceği düşlerdi. Türk insanının önüne vizyon koydu. Özal; aslına sahip çıkan, geçmişini inkâr etmeyen, geleceği düşleyen biridir.
99’da siyasete girdim, rahmetli vefat etmişti. İcraatın İçinden programlarını unutmam, ANAP Kongresi’nde uğradığı suikastin sonrasında başparmağı sargılı şekilde televizyona çıkardı elinde kalemiyle. Çocukluktaki olumlu olumsuz şeyler insanın bilinçaltına giriyor. Babam çok sıkı bir Anavatan partiliydi. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü açıldığı zaman Mercedes marka arabayla üzerinden geçisini, Semra Hanım’a “Bir kaset koy da neşelenelim” demesi aklımda kalanlardan.
ESRA EROL
Belediye hoparlörünün sesine dikkat kesildiğim, ilkokul arkadaşlarımla ders çalısmasından eve dönüş yolunda Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölüm haberini duydum. Turgut Özal ismini her duyduğumda hep o güne giderim. Benim, siyasetle tanıştığım gündür.
PELİN BATU
Özal deyince aklıma; papatyalar, prensler, ilk AVM’ler, McDonald’s, SHP’nin limonlu kampanyası, “tak bir kaset neşemizi bulalım” Kanuni the “lovemaker” ve Diana’nın kıkırdaması, davulcu damat muhabbeti, off shore özelleştirme maniası ve kömürlü bir Ankara geliyor...