Etyen Mahçupyan'ın bu yazısı Yiğit Bulut'u çok kızdıracak: Oportünist
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın danışmanı Yiğit Bulut ile Akşam yazarı ve Ahmet Davutoğlu'nun fahri danışmanı Etyen Mahçupyan arasında başlayan atışma devam ediyor.
Bugünkü köşe yazısında isim vermeden Yiğit Bulut ve Tayyip
Erdoğan'a göndermede bulunan Mahçupyan, "oportünistlerin
özelliklerinden söz ederek "rakiplerini oyun dışına itmek için
yalan söyleyebiliyor, fitne sokabiliyor ve manipülasyon
yapabiliyor. ‘Üstleri’ ile muhatap olduğunda ise yaltaklanıyor, ‘ne
kadar müthişsiniz beyefendi’ klişesi çevresinde bir edebiyat
üretiyor" diye yazdı.
Bir süredir Yiğit Bulut'un "faiz" açıklamalarını eleştiren Etyen
Mahçupyan ile Yiğit Bulut arasında atışma yaşanıyordu. Mahçupyan'ın
kendisini eleştiren sözlerine TRT'de sert yanıt veren Yiğit Bulut,
Mahçupyan'ın "Sızdırılmış kişi" olduğunu söyleyerek "Boşuna kim
olduğunuzu iyice deşifre edip ortalığa çıkmayın. Birileri sizi
besliyor, köşenizde duruyorsunuz, besleme konumunuzda yolunuza
devam edin." ifadelerini kullanmıştı.
Daha sonra ise Akşam yazarı Gülay Göktürk kavgaya dahil olarak
Mahçupyan'ı desteklemiş, ancak hemen ardından gazeteden
kovulmuştu.
KAVGA DEVAM EDİYOR
Etyen Mahçupyan, Akşam gazetesinde kaleme aldığı "Oportünist"
başlıklı bugünkü köşe yazısında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı ve
başdanışmanı Yiğit Bulut'u kızdıracak göndermelerde bulundu.
Yazısında "Oportünistlerin" özelliklerini yazan Mahçupyan, "bir
yandan kendi gerçek niyetini gizlemeye çalışırken, çevresini ve
olayları da kendi çıkarı doğrultusunda şekillendirme peşinde"
olanlara "oportünist" denildiğini belirten Mahçupyan,
"Oportünistlerin peşinde oldukları şey bir güçlü kişinin ardına
gizlenerek dizginleri elde tutma isteği oluyor… Pek azı da bizzat
birinci adam mertebesine kadar çıkabiliyorlar. Korktukları şey ise
afişe olmak, gerçek niyetleriyle tanınmak…" ifadelerini
kullandı.
Sözlerinin devamında ise Erdoğan'a göndermede bulunan Mahçupyan,
oportünistlerin ataerkil olan kurumsal yapılarda hızla yükseldiğini
belirterek "Çünkü buradaki yöneticiler saygı ve övgüye daha kolay
tav olabiliyorlar." dedi.
İşte Mahçupyan'ın yazısının ilgili bölümü:
"(...)Karşısındakine nasıl davranacağı tamamen kendisi ile o kişi
arasındaki güç dengesi üzerine oturuyor. Eğer bir şekilde ‘astı’
ile muhatapsa otoriter bir yöntem tutturuyor, gücünü her fırsatta
gösteriyor ama örneğin eksik bilgi vererek karşısındaki kişinin
kendisine bağımlı hale gelmesini sağlıyor. Eş düzeyli kişilerle
muhatap olduğunda ne kazanıp ne kaybedeceği muhasebesi yapıyor,
karşılıksız bir şey vermemeye çalışıyor, rakiplerini oyun dışına
itmek için yalan söyleyebiliyor, fitne sokabiliyor ve manipülasyon
yapabiliyor. ‘Üstleri’ ile muhatap olduğunda ise yaltaklanıyor, ‘ne
kadar müthişsiniz beyefendi’ klişesi çevresinde bir edebiyat
üretiyor, pohpohlamalarını kendisini küçültecek raddeye kadar
sürdürmekten gocunmuyor. Giderek müptezelleşmeyi bir zül olarak
değil, stratejik bir kazancın gereği olarak sahneye koyuyor.
Oportünistlerin peşinde oldukları şey bir güçlü kişinin ardına
gizlenerek dizginleri elde tutma isteği oluyor… Pek azı da bizzat
birinci adam mertebesine kadar çıkabiliyorlar. Korktukları şey ise
afişe olmak, gerçek niyetleriyle tanınmak… Birçok oportünist
niyetlerini saklı tutmayı becerdiğini sanarak yaşıyor. Bunu
beceremediğini hissettiğinde ise sinip gizlenmekle daha ‘cesur’
olmak arasında gidip geliyor.
Bu kişiliklerin en hızlı yükseldiği kurumsal yapılar ataerkil
zihniyette olanlar. Çünkü buradaki yöneticiler saygı ve övgüye daha
kolay tav olabiliyorlar. Türkiye de esas olarak ataerkil bir
toplum. O nedenle içimizde çok sayıda oportünist var. Aralarında
kişisel rekabet olmayacak kadar mesafe olduğunda, bu
oportünistlerin birleşip ‘takım’ oluşturmasına, siyasetten pay
kapmaya çalışmasına da tanık oluyoruz. Bu safha çoğu zaman
karşılıklı dolduruşa gelerek saldırganlaşmayı ama aynı zamanda ne
derece gülünç olunduğunu fark etmeyecek kadar ahmaklaşmayı da
getiriyor. İronik olan şu ki, kazançlı çıkmak için sahnede daha
fazla yer almaları gerekiyor, ama sahnede olduklarında da toplum
onları daha apaçık biçimde tanıyor…"