Etyen Mahçupyan : 'Kemalist Cumhuriyet parantezi kapanıyor!'
Akşam gazetesi yazarı Etyen Mahçupyan, Kemalist Cumhuriyet döneminin kapanmakta olduğunu ileri sürdü.
Akşam gazetesi yazarı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başdanışmanı
Etyen Mahçupyan, tartışma yaratacak bir yazıya imza attı.
Mahçupyan, 'Kemalist Cumhuriyet döneminin kapanmakta' olduğunu
belirtti.
Laikliğin yıprandığını, Türklüğün kuşatıcı olmadığını söyleyen
Etyen Mahçupyan, şöyle devam etti: "Kemalist rejimin makbul
vatandaş tasavvurunun anakronik kaldığı bir tarihsel evrenin
içinden geçiyoruz. Cumhuriyetçi laiklik iyice yıpranmış ve bizzat
anti-seküler bulunmaya başlanmış durumda. Türklük ise yanlış ve
kasıtlı bir devlet milliyetçiliği uygulaması sonucu, toplumu
kuşatma niteliğini büyük ölçüde yitirmiş halde. Bu ideolojik zemin
üzerinde bugünün Türkiye’sini yönetmek artık mümkün değil."
Etyen Mahçupyan'ın 'Yeniden ‘kendimizi’ aramak' başlıklı bugünkü
yazısı şöyle:
ASIL ETKEN TÜRKİYE'NİN RUH HALİ
Kasım ayı sonunda Antalya’da yapılan 1. Eğitim Kongresi, mesleki
tartışmalar dışında yaklaşmakta olan bir ideolojik ve psikolojik
gündemin de habercisiydi. Kongre ilk kez Milli Eğitim Bakanlığı
tarafından düzenlendi ama önceki yıllarda daha dar kapsamda
yapılmaktaydı. Genelde esas konu özel okulların durumu, sorunları,
ihtiyaçları ve Bakanlık’la ilişkileriydi. Bu yıl da söz konusu
temalar ele alındı ve işçi/işveren ilişkilerini de kapsayan
biçimde, bazen hararetin arttığı oturumlarda tartışıldı. Ancak
Bakanlığın organizasyonu belli ki bu yıl bir başka temanın daha
gündeme gelmesine vesile olmuştu. Muhtemelen bu yönlendirmede
eğitimde bir reform ihtiyacını hisseden Bakanlığın da etkisi vardı.
Ama belki de asıl etken Türkiye’nin içinde olduğu ‘yeni’ ruh
haliydi…
KEMALİST CUMHURİYET BİTİYOR
Kısaca söylemek gerekirse, bu ‘yeni’ ruh hali yüz küsur yıl önce
yaşanılan ‘biz kimiz’ ve ‘kim olmalıyız’ türünden kadim kimliksel
sorunların kültürel düzlemde yeniden sorulmasıyla ilişkili. Bu
soruların yeniden gündeme gelmesinin esas nedeni muhakkak ki
Kemalist Cumhuriyet parantezinin kapanmakta olması… Kemalist
rejimin makbul vatandaş tasavvurunun anakronik kaldığı bir tarihsel
evrenin içinden geçiyoruz. Cumhuriyetçi laiklik iyice yıpranmış ve
bizzat anti-seküler bulunmaya başlanmış durumda. Türklük ise yanlış
ve kasıtlı bir devlet milliyetçiliği uygulaması sonucu, toplumu
kuşatma niteliğini büyük ölçüde yitirmiş halde. Bu ideolojik zemin
üzerinde bugünün Türkiye’sini yönetmek artık mümkün değil. Hayat
bizleri ve tabii ki iktidarı eskiyi sonlandırmak, yeniyi üretmek ve
eskiden yeniye yumuşak bir biçimde, devlet sistematiğini bütünlük
içinde tutarak geçmek misyonuyla karşı karşıya bırakıyor.
(...)
YENİ BİR DÜNYA GÖRÜŞÜ
AKP bu dönemin ‘çocuğudur’… Çeperden merkeze gelerek onu yeniden ve
kendi değer anlayışı etrafında kurgulamak, bir yandan Türkiye’deki
rejimin dönüşmesini, diğer yandan Türkiye’nin küresel ortama
entegre olabilmesini ifade etti. Buna ekonomi ve hizmetlerdeki
sıçramayı eklediğimizde, karşımızda sadece bir parti yönetiminin
değil, yeni bir dünya görüşünü taşıyan bir geniş kitlenin olduğunu
idrak edebiliriz. Söz konusu dünya görüşü İslami temel üzerinde
yükselmekle birlikte, dışa açılmaya, ilişki kurmaya, benzeşmeye ve
melezleşmeye açık. Ne var ki bu hızlı değişim aynı zamanda bir
kimlik kaybını ima ettiği ölçüde, yüzleşilmesi gereken bir tehdit
de…
DEMOKRASİYE HİZMET ETME İHTİMALİ ÇOK KUVVETLİ
Bugünün muhafazakâr dünyasının önündeki en temel zorlama belki de
bu. Dindarlar zenginleşiyorlar, dünyaya açılıyorlar ve kendilerine
göre daha bireyci bir dindarlık yorumunu kamusal alana taşıyorlar.
Bunun çoğulculuğu ve heterojenliği besleyerek demokrasiye hizmet
etme ihtimali çok kuvvetli. Ama bir de kişilerin işlevsel olabilen,
yani ‘kurucu’ nitelikte bir kimliksel bütünlüğe gönderme yapma
ihtiyacı var. Dindarlığın bireyselleştiği bir atmosferde bu
aidiyetin kriterleri ne olabilir ve kökleri nerede aranabilir? Söz
konusu kriterler ne denli evrensel ya da yerel olmalıdır? Bu ayrım
anlamlı mıdır? Yerellikle yerlilik aynı şey midir? Kimliği ararken
gelenek, referanslar ve normlar arasındaki denge veya ilişki nasıl
olmalıdır?
Türkiye henüz bu konuları yeni tartışmaya açıyor… Eğitim Kongresi
de bu arayışın görünürlüğüne vesile oldu.