Etyen Mahçupyan Erdoğan'ı böyle uyardı: "Pirus da atını alarak Roma’ya geçmişti ama..."
Etyen Mahçupyan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Boşuna uğraşmayın. Atı alan Üsküdar’ı geçti, haberiniz yok" sözünü eleştirdi.
Bir dönem eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun danışmanlığını yürüten
Karar yazarı Etyen Mahçupyan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın
"Boşuna uğraşmayın. Atı alan Üsküdar’ı geçti, haberiniz yok"
ifadesini eleştirdi. "Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde
51.4 "evet" oyuyla kabul edildiğini hatırlatan Mahçupyan, "Pirus da
bildiğimiz gibi uygun konjonktürü yakalayıp atını alarak Roma’ya
geçmişti ama Roma’yı yönetemedikten sonra Roma’ya girmişsiniz ne
yazar" diye yazdı.
Etyen Mahçupyan'ın "Siyaset Üsküdar'a geçmek mi?" başlığıyla
yayımlanan yazısı şöyle:
Malum bir hikâye ama siyasetin sağduyuyu zorladığı dönemlerde
defalarca karşımıza çıkan da bir hikaye… Milattan önce 280 yılında
bir Grek topluluğu olan Tarentum’un kralı Pirus, Roma kentine
saldırır ve savaşı kazanmak için her şeyini ortaya koyar. Sonunda
Roma’yı yener de… Ama o denli yıpranmıştır ki sonrasında arta arda
yenilginin önünü alamaz. Kendisini yenmiş gördüğü o an aslında
yenilgiler sürecinin de başıdır…
Bu referandum benzer bir durumu akla getiriyor. AK Parti’yi
peşinden sürükleyen Erdoğan/Bahçeli işbirliği, daha önce hiç
olmayan bir popülizme sapmasına, OHAL’den yararlanarak propaganda
eşitsizliği yaratmasına, medya üzerinde sıkı denetim uygulamasına
ve beka kaygısı sayesinde seçmeni ideolojik kuşatma altında
tutmasına karşın ancak yüzde 51 alabildi. Üç büyük şehir bir yana,
İstanbul’un Çekmece’si, Eyüp’ü, Üsküdar’ı kaybedildi.
***
Oysa Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti ve MHP’nin toplam oyu yüzde
61.4 idi… Yani tam 10 puan kayıp var. Üstelik Kürtlerin yoğun
olduğu illerdeki “evet” lehine oy kaymaları iki puanlık bir katkı
olduğunu ortaya koymakta. Dolayısıyla AK Parti ve MHP’nin ortak
kaybı 12 puan. Bu noktada referandum öncesi saha çalışmalarının
verilerine dönersek, söz konusu 12 puanın 6 puanının MHP, 6
puanının ise AK Parti tabanındaki “fire” olduğunu öne
sürebiliriz.
Her ikisi de sürpriz değil… MHP’deki yırtılma zaten siyasete
yansımış durumda. AK Parti’deki rahatsızlık ise ilke kez Haziran
2015 seçimlerinde fark edildi ve tabanın yüzde 10-15 civarı olduğu
hesaplanmıştı. Referandumdaki 6 puanlık kayıp bu rakamı doğruluyor
ve muhafazakar topluluk içinde normatif bir ayrışmanın konsolide
olduğunu söylüyor. Unutmamak lazım ki bu 6 puanın tümü doğrudan
“hayır” diyenlerden gelmiyor. Örneğin, tepkinin yarısı sandığa
gitmeme şeklinde tecelli etmiş olabilir. O durumda AK Parti
tabanının yüzde 8 kadarının sandığa gitmeyip bir o kadarının da
“hayır” dediği öngörülebilir. Diğer deyişle karşımızda demokratik
normlar konusunda hassas, tek adam yönetimine koşulsuz güven
duymayan bir yüzde 15’lik kesim bulunuyor.
Bütün kurumsal gücü elinde toplamış, siyasi tasarruflar açısından
yetki eksiği olmayan, yargı ve yasamayı yönlendirme kapasitesine
sahip bir merkeziyetçi yönetimin başarılı olamayacağını, hatta
belki de partiye, topluma ve ülkeye zarar verebileceğini düşünen
bir kesim… Kritik nokta ise şu: Bu farklı bakışa sahip olan
muhafazakârlar gökten inmedi. Onları AK Parti’nin ilk 10 küsur
yıllık demokrasiyi güçlendiren pratiği yarattı. Çok ufak sayılarla
başlayıp bugün bir sosyolojik alt kimlik haline geldiler ve kimse
endişe etmesin ki önümüzdeki beş yıl içinde yüzde 20-25 aralığına
doğru genişleyecekler…
***
AK Parti bu değişimi idrak edecek mi, yoksa “atı alıp Üsküdar’a
gitmenin” siyaset olduğunu sanmaya devam ederek aynen Pirus misali
kendi dejenerasyonuna mı neden olacak göreceğiz. Tek yetkili olma
arayışının nihayette toplumu ortadan bölmüş olduğu ve şu anki
hükümet ve Cumhurbaşkanı tavrıyla bunun tamir edilmesinin çok zor
olacağını düşünürsek, Üsküdar’ın AK Parti’den daha da uzaklaşması
hiç şaşırtıcı olmaz.
Pirus da bildiğimiz gibi uygun konjonktürü yakalayıp atını alarak
Roma’ya geçmişti ama Roma’yı yönetemedikten sonra Roma’ya
girmişsiniz ne yazar… “Oldu bitti” mantığıyla ilerlediğinizde
sırtınızda her etapta daha da biriken bir maddi manevi yük
birikmeye başlar ve bunu öylesine önemsemek zorunda kalırsınız ki
gerçek yapmanız gereken işi yapamazsınız. Nitekim düşmanları
Pirus’la çok uğraşmadılar… Zaferinin en tepe noktasını yaşadığını
sanırken aslında kendi yenilgisinin koşullarını hazırladığını
görerek suyu akışına bıraktılar.
Ama Pirus’u yine de mazur görebiliriz… Ne de olsa Üsküdar’ı
bilmiyordu.