08 Mar 2008 13:26 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:00

"ETME BULMA DÜNYASI"!..EMİN ÇÖLAŞAN KİME NE YAPTI DA FEHMİ KORU BU SÖZÜ SARFETTİ?...

Çölaşan'ın avukatının "Müvekkilimin gazetedeki sansürlenen yazılarını mahkemeye delil olarak sunuyorum" dediği ayrıntısıyla karşılaşınca, "Hey büyük Allah'ım, sen nelere kadirsin" diye bağırmaktan kendimi alakoyamadım.

Etme bulma dünyası

Emin Çölaşan'la Aydın Doğan mahkemelik. Davayı Hürriyet'in patronu açtı. Gerekçe de, Çölaşan'ın kovulduktan sonra yazdığı kitapta eski patronuna hakaret etmesi, şirketin ticari itibarını zedelemesi. Dava Üsküdar Adliyesi'nde görülüyor. Konuyla ilgili haberi okurken, Çölaşan'ın avukatının "Müvekkilimin gazetedeki sansürlenen yazılarını mahkemeye delil olarak sunuyorum" dediği ayrıntısıyla karşılaşınca, "Hey büyük Allah'ım, sen nelere kadirsin" diye bağırmaktan kendimi alakoyamadım.

Bu sütunda "Emin Çölaşan Hürriyet'te sansürleniyor" gerçeğini yazdım diye, o sırada tafrasından geçilmeyen Hürriyet yazarı, hakkımda demediğini bırakmamıştı. O tartışmadan, Çölaşan'ın "Tek bir satırı sansürlenen bir yazar hâlâ yazmaya devam ederse, şerefsizdir, haysiyetsizdir" cümlesi herkesin belleğinde çakılı kaldı.

Kaldı, çünkü belgelendirdiğim 'sansür' suçüstüsü sonrasında, ebedi muarızı Melih Gökçek, televizyon ekranından, kimbilir kaç kez, "Bak, senin yazıların da sansürlenmiş işte, bu durumda şerefsiz kim?" diye sorup durdu.

Aslında iyi başlayan ve yakın bir ilişkiye evrilebilecekken yollarımızın ayrılması, Emin Çölaşan'ın çok sevdiğim bir dost yazara saldırısıyla başlamıştı... Yoksa, o döneme kadar, Çölaşan benimle haftalık pazar mülâkatı yapıyor, Edebiyatçılar Derneği'nin düzenlediği bir etkinliğe "Öteki kesimden dürüst bir yazarı çağıralım" teklifi alınca benim adımı öneriyor, üyesi olduğu bir meslek derneği jürisi yılın yazarı olarak beni seçtiğinde tebriklerini iletiyordu.

O günlerde can-ciğer kuzu sarması bile olabilirdik kendisiyle...

Olmadık, olamadık, çünkü her iyiye ve güzele müthiş antipatisi olan birine dönüştü Emin Çölaşan... Durduk yerde Yavuz Gökmen'e saldırmaya başladı.

Ertuğrul Özkök şimdilerde bile ne kadar çok sevdiğini anlatmaya doyamadığı Yavuz'a çile çektiriyor, yazılarına sansür uyguluyor, üç yazısını birden çöpe attığı günler bile oluyordu. Çölaşan, bir gün, "Yazısı sansürlendiği halde yazmaya devam eden şerefsizdir, haysiyetsizdir" diye yazdı Yavuz Gökmen için...

Yolumuzu alenen farklılaştıran, ters köşelere düşmemize sebep olan onun bu yazısıdır. Çünkü ertesi gün, "Senin de yazıların sansürleniyor" diye karşısına dikildim ve bizzat tanığı olduğum olayları birbiri ardına sıraladım.

Benimle mülâkat yaptığından söz etmiştim ya, o mülâkat Hürriyet'te yayımlanamadı. Kendisinin imzalayarak metni bana teslim ettiği gün açıkladığına göre, zamanın yayın yönetmeni Rahmi Turan, pikaj masasında görüp iptal etmişti 'Pazar sohbeti' sayfasını... Çölaşan, "Bu ilk kez başıma geliyor" demişti bana...

İlk kezdi belki, ama son kez olmadığını biliyordum. Bir gün, Milli Kütüphane'de Çağdaş Gazeteciler Cemiyeti tarafından düzenlenmiş panel için vaktin gelmesini beklerken telefona çağırdılar Çölaşan'ı; döndüğünde yüzünün alı al moru mordu. Ertuğrul Özkök'e ettiği küfrün bini bir paraydı. Yazısını beğenmemişti yayın yönetmeni ve kendisinden yeni bir yazı istemişti. "Göndermeyeceğim" dedi meydan okuyarak...

Ertesi gün Emin Çölaşan'ın yazısı yoktu Hürriyet'te...

Bu konuda kişisel tanıklığa da ihtiyaç yoktu aslında; Emin Çölaşan, gazetecilik anılarında, uygulanan geniş kapsamlı sansürü kendisi anlatıyor... Yazdığı yazı mutlaka Hürriyet'in o zamanki sahibi Erol Simavi'ye fakslanır