“Etki Ajanlığı” yasası gündeme gelirken! “Etki Ajanı” kimi, nasıl etkiler?
Medyaradar analisti Atilla Akar son günlerde yeniden alevlenen “Etki ajanı” tartışmalarına ve gündeme gelen yasaya dair kendi bakış açısını sundu…
Efendim; hayat en basit yönüyle karşılıklı bir etki sürecidir. Herkes birbirini etkilemeye çalışır. Kadınlar erkekleri, erkekler kadınları, politikacılar seçmenleri, medya herkesi, yazarlar okurları, reklamcılar tüketicileri, lobi şirketleri hedeflerindeki grupları, vb. Birinin diğerini etkilemediği –olumlu veya olumsuz- hiçbir iletişim süreci yoktur. Hayat bir etkileşim iletişimidir!..
Ajanların En Tehlikelisi!..
Ancak bu etkileme işini istihbarat servisleri profesyonel bir alan haline getirmişlerdir. Normal ajanlar veya onunla eş anlama gelmek üzere casusluğun çok özel bir bölümüdür. İlaveten insanları, toplumları etkileme üzerine eğitim alırlar. Birey ve kitle psikolojisi üzerine ustalaşmışlardır. Kimi nasıl etkileyeceklerini iyi bilirler.
Bu konuları “Casuslar / Derin savaşın Sıradışı Neferleri” (Profil Kitap. 2024) başlıklı kitabımda enine boyuna incelemiş bir yazar olarak söyleyebilirim ki mevcut ajan türleri içinde belki de en tehlikelisi “Etki ajanları” dır. Ortalama bir Ajan / Casus en fazla bir bilgiyi çalar, devlet sırrı kategorisindeki bilgiyi edinir. Verdiği zarar –az veya çok- o bilginin mahiyetine göre değişse de sonuçta o alanla sınırlıdır. Eğer çok kritik, hayati bir bilgi değilse daha ziyade konjonktürel kalabilir.
Fakat etki ajanları böyle değildir. Onlar yaptıkları etki, telkin, yönlendirme ile tarihin gidişatını bile değiştirebilirler. Örneğin bunlardan biri liderin yakın çevresinde ise diyelim ki herhangi bir noktada çok kritik bir karar alınacak o zaman görüşleriyle lideri ikna edip, bahaneler öne sürüp, riskleri abartıp, telkinleriyle aksi yönde karar almasını sağlayabilir. Oysa ülke için o an için gerekli olan tam tersi olabilir.
Misal diyelim ki ülke yeni enerji alanında bir yatırım projesi içindedir. Etki ajanı hemen harekete geçer. Kamuoyu oluşturmaya, yapılmak isteneni ya da o noktada öne çıkan kişiyi kötülemeye, örneğin çevreye zarar vereceği, maliyetinin çok yüksek olacağı, vb kanaatlerini yaymaya çalışır. Bunun için sinsi bir faaliyet yürütür. Biranda “Çevreci” kesilir!
Psikolojik Savaşın Özel Bir Alanı!..
Onlar şunu bilmektedirler. İnsan sürüsel bir varlıktır ve –çok azı hariç- büyük çoğunluk doğru ile yanlışı ayırt edebilme yeteneği ve bilgisinden yoksundur. Kimin sesi en çok çıkarsa ona inanırlar. Onlar yaratılmış algıya taparlar. “Algı operasyonu” dedikleri budur. O yüzden psikolojik savaşın özel bir alanıdır. Ancak onu normal bir fikri ya da akımı savunuyor sanabilirsiniz. Size masum gelen o görüşleri papağan gibi, hiç düşünmeden tekrarlarsınız.
Peki bu durumda etki ajanını nasıl tanımlamak gerekir? Özetle söylemeye kalkarsak; etki ajanı entelektüel yeteneği, kültürel birikimi, statüsü, kariyeri, kişisel karizması, mevkii yoluyla kişi veya toplumu etkileme gücüne sahip, halihazırda yürürlükte olan fikir ve kanaatleri değiştirme, yönlendirme, güçlendirme veya zayıflatma amacıyla yapılacak harekâtta özellikle seçilen ve arkasında bir gizli servis desteği olup, onun talimatları doğrultusunda sevk ve idare edilen kişidir.
Kanaat ve Kararları Etkilemek!..
Dolayısıyla böyleleri belli bir stratejik ve taktik bütünlük içinde toplumda kanaatleri etkileme gücüne sahip herkes olabilir. Bunlar doğrudan politikanın içinde veya dışından politikayı etkilemek için bulunan kişilerde olabilir. Belli adayları yahut partileri desteklemek ya da kazanmamasını sağlamak için çalışabilirler. Belli adaylar lehine veya aleyhine kampanyaları organize edebilirler. Siz onları canı gönülden, idealleri için yapıyorlar sanırsınız.
Öte yandan sosyal medya fenomenleri de bugün bu tarz bir etkileme gücüne ulaşmışlardır. İstedikleri mesajları geniş kitlelere ulaştırabilirler. Medyanın ve sözüm ona sivil toplum gönülleri, aktivist gibi kimlikler de etki ajanlığına çok müsaittir. Bunlar özellikle belli akımları topluma pompalarlar. Medya – Dijital Yayıncılık dünyası da onlara çok müsait bir ortam sağlayabilir. Haber ve yorumları yönlendirebilirler.
Yayıncılıkta ise kuracakları paravan yayınevleri aracılığıyla belli bir dünya görüşünün (örneğin liberal) kitapların yayınını desteklerler. Aynı şekilde akademik dünyada onlara elverişli bir zemin sunar. Burada politik analizler ve öneriler ile karar alıcıları etkileyebilirler. Bunu kimi Think-Tank'ler eliyle sağlarlar. Yahut televizyonda tartışma programında gördüğümüz kelli felli “Prof”lardan bazıları angaje birer etki ajanı olabilirler. Amaç her zaman toplumsal kanaatleri ve karar vericilerin kararlarını etkilemektir.
Muhalif Bireylere Tehdit mi?..
Şimdi gelelim sadede… Malum geçtiğimiz Mayıs ayında etki ajanlığı yasası diye bilinen yasa gündeme gelmiş ancak eleştiriler üzerine geri çekilmişti. Şimdi revize edilerek tekrar gündeme geldi ve muhtemelen de meclisten geçeceğe benziyor. İşin hukuki inceliklerinden anlamam ve ne derece geçerlidir bilemem ama anladığım şu. Toplumda bazı insan ve kesimler yasanın hükümet eliyle muhalifler aleyhine “Kötüye kullanımı” ndan çekinmektedirler.
Hükümet aleyhine fikir belirten veya kampanya yürüten her kişi veya kurumun kolaylıkla “Etki ajanlığı faaliyeti yürütmekle” suçlanıp, damgalanabileceğinden korkmaktadırlar. Yasanın muğlak ifadelerle suistimale açık olduğunu düşünmektedirler. Şayet teklif yasalaşırsa kimi STK’ların, gazetecilerin, aydınların, muhalif bireylerin tehdit altında olacağını varsaymaktadırlar. Kaygılar bu yöndedir.
Yasa Risk Doğurur mu?..
Peki böylesi bir durum söz konusu mudur? Realitede ne olur bilemiyorum. Ancak prensipte şunu söyleyebilirim ki, devlet güvenliğini ilgilendiren benzeri tarz her yasada olduğu gibi böylesi bir “risk” potansiyel olarak bünyesinde mevcuttur. Ancak bu birazda yasanın fiilen nasıl yorumlanacağına bağlıdır. Örneğin yorumu geniş tuttuğunuzda her şey zaten kaçınılmaz bir “etki” yaratacağı için hoşa gitmeyen her söz, her yazı veya kişi “Etki ajanı” olmakla suçlanabilir. Söyleyeceğiniz her söz, yazacağınız her kelime “Aleyhinize delil” sayılabilir. Dolayısıyla bu hızla bir “Baskı yasası” na da dönüşebilir. Zaten çekinceleri yaratanda bu “Niyete bağlı” yanları olsa gerek sanırım.
Öte yandan ülkemizde muhtemel bir “etki ajanlığı” faaliyetinin yürütülmekte olduğunu anlamak için fazla zeki olmaya hiç gerek yok. Dolayısıyla –doğru tarif ve uygulanmak kaydıyla- bu faaliyetlere karşı koyacak bir yasal altyapıya da ihtiyaç olabilir. İşin hukuki ayrıntılarını gerçekten bilemiyorum. Uzmanların işi. Ben “Prensip” ten söz ediyorum. Bu konuda gerçekten yasal bir boşluk varsa muhakkak giderilmelidir. Şayet ülke bazı açılardan tehdit altında ise istihbaratı güçlendirecek yasal önlemler almak ve dikkatli olmak normal olsa gerek. Kimse olaya seyirci kalamaz elbette…
Herkes Etki Ajanı Olabilir Ama Herkes Etki Ajanı Değildir!..
Lakin burada hassas nokta şurasıdır. Yazının başlarında anlatmaya çalıştığım çerçeve dahilinde herkes etki ajanı olabilir. Ancak bu gene herkesin etki ajanı olabileceği ya da olduğu anlamına gelmemelidir. O zaman kasıtlı veya kasıtsız bir abartılı “Paranoya ortamı” yaratmış oluruz. Dolayısıyla konunun öncelikle ayrıntılı net tarifi yapılmalıdır.
Yoksa adeta bir “Sürek avı” başlatmış oluruz ki öncelikle istenen amaca hizmet etmez. Kimileri sanki böyle bir olgu hiç yokmuş gibi davranırken kimileri de her taşın altında onları görmektedir. İki uç nokta arasındaki denge nasıl sağlanır bilemem!..
Umarım mevcut etki ajanı tartışması ve muhtemel yasası ortamı fena etkilemez!..
29.10. 2024
NOT: Tüm okurlarımın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramını Kutlarım…