17 Kas 2011 06:00 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:00

ESRARENGİZ MİT'ÇİNİN CENAZESİNE HANGİ İSMİN KATILMASINI "ENTERESAN" BULDU?

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Silivri Cezaevi'nde hayatını kaybeden Kaşif Kozinoğlu'nun cenazesindeki bir ismi "ilginç" buldu.

Kozinoğlu sırlarını neden Aydınlık gazetesine verdi?

Kozinoğlu muhabbeti daha çok sürecek anlaşılan. Bu da oldukça doğal; ’merhum’ her bakımdan enteresan!

Hayatı enteresanmış; ölümü de enteresan oldu. (Mevzuya Kurtlar Vadisi de bir şekilde dahil edildi, daha ne olsun.)

Cenazesine bakıyoruz; o da az enteresan değil hani.

Tamam, askeri cenaze töreni yapılmasında anlaşılmayacak bir şey yok. Nihayetinde binbaşılıktan MİT’e geçmiş bir insanın cenazesinden bahsediyoruz.

Dolayısıyla...

MİT eski müsteşarı Şenkal Atasagun’un cenazeye katılmasında da şaşılacak bir yan yok.

Balyoz sanığı general Çetin Doğan’ın eşi Nilgün Doğan’ın veya İstanbul Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şubesi’nin eski müdürü Adil Serdar Saçan’ın cenaze töreninde hazır bulunması da enteresan sayılmaz.

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Tuncay Özkan’ın da çelenk göndermesi anlaşılır bir şey.

Tanışık olma ihtimalinden maada ’gönül bağı’ söz konusu olabilir.

Zira...

Kaşif Kozinoğlu Ergenekon’un MİT ayağında yer alma gerekçesiyle tutuklanmıştı.

Benim anlamakta güçlük çektiğim, Perran Kutman’ın cenaze törenine katılması.

Yıllar yılı izlediğimiz bir tiyatro sanatçısı, bir ’aktris’ o. Hepimizin ’Perihan Abla’sı yani.

Üstelik Tarık Akan gibi şu veya bu şekilde tebarüz eden politik bir tavrını hiç hatırlamıyoruz.

Mesela Levent Kırca katılmış olsaydı zerre miskali şaşmazdım.

Yanlış anlaşılmasın; cenaze törenlerine iştirak etmenin elbette hesabı, çetelesi tutulmaz.

Ama hayret etme hakkımız da elimizden alınamaz.

Yoksa Perran Kutman’ın veya bir başkasının istediği cenaze törenine iştirak etmesine kim ne diyebilir! (Kaldı ki, Perran Hanım’ın bir yakını da olmuş olabilir, bir yakınının yakını da; meçhule saygı prensibi vardır; kimseyi alakadar etmez.)

Neyse, lafı çok uzattık; demem o ki, Kozinoğlu her bakımdan çok enteresan bir şahsiyet.

Yılmaz Özdil’in yazısına bakarsanız; bi ufaktan Kara Murat.

’Mermi öldürmemiş .../ Spordan öldü deniyor.’ şeklinde nihayete erdirdiği yazısında yere göğe sığdıramamış.

İstiklal harbi şehidi dedesinin adını taşımasından aldığı sayısız madalyalara, yetiştirdiği sayısız subay ve özel harekatçı polislerden yediği kurşunlara kadar anlata anlata bitirememiş.

Gelgelelim...

Kara Murat Fatih’in fedaisiydi; Kozinoğlu kimin fedaisi?

Devletin mi?

Peki hangi devletin?

Yok yok, ’derin devlet’ muhabbetine sardıracak değilim.

Taraf’ta Emre Uslu’nun ’KCK yöneticileri istihbarat elemanı’ başlıklı dünkü yazısını okuyun, ne demek istediğimi anlarsınız.

Şu kadarını iktibas edelim: ’MİT ve askeri istihbarat birimlerinin KCK yapısı içindeki elemanları ’İl Sorumlusu’ seviyesine çıktılar, serhildan eylemlerinde toplumu galeyana getirmek için yüzleri poşulu en önde yürüyenler arasında onlar da vardı; hatta en önde gidenler çoğu zaman onlardı...’

Merhum üstadımız Cemil Meriç ’Bu ülke 89’dan beri su alan bir gemi’ demişti.

Ne kadar delik kapatılırsa kapatılsın bu gemi (azalsa da) su almaya devam ediyor.

Kimin eli kimin cebinde, kim kime neden çalışıyor, belli değil.

Savcının iddiasına bakacak olursak, Kozinoğlu ODA TV’ye gizli MİT belgelerini sızdırıyordu.

Doğru mu yanlış mı bilemem; bildiğiniz üzre tutuklu yargılanıyordu.

Şu kesin ama: Aydınlık gazetesine ’sızdırmış.’

Bunu da ben demiyorum, mahut gazete diyor: ’Kaşif Kozinoğlu’nun ölüm haberi duyulur duyulmaz herkesin ilk tepkisi ’Sırlarıyla Öldü’ oldu. (...) Ancak Kozinoğlu sırlarının bir bölümünü ölmeden önce kendi el yazısıyla kaleme aldı ve bu notları Aydınlık’la paylaştı...’