ESRA EROL; 'PARADAN VE ŞÖHRETTEN HAZ ALMIYORUM!'
İzdivaç programı deyince akla ilk gelen isim Esra Erol, yeni kanalına çıkmadan önce çarpıcı açıklamalar yaptı
Bir yandan evlendirmeye, bir yandan da Umut Evleri projesine devam
edecek olan Erol “Hep kadınların tarafında duruyorum. Her zaman
eğitimin sürmesi gerektiğini, evliliğin bir kurtuluş olmadığını
anlatıyorum” diyor.
Bitmiş bir ruh haliyle gelip kapımı çalsan bir gün, seni hemen eve
alır, bütün gece seninle konuşur, sana hayatın iyi taraflarını,
senin güçlü yönlerini anlatır, seni yeniler, ertesi gün çok dik
şekilde evden çıkacak hale getiririm.” Esra Erol bunları öyle bir
söylüyor ki daha o an gidip o evin kapısını çalmak geliyor içimden.
Türkiye onu “evlendiren” kadın olarak tanıyor. Aslında o, “iyi
eden” kadın. Evlendirme kısmı o “iyi etme”nin bir parçası olabilir
olsa olsa...
Fox TV’ye transfer olan evlilik programı vesilesiyle bir araya
geliyoruz Esra Erol’la. Erol, altı yılda evlenmesine vesile olduğu
300 çifte 2 Eylül’den itibaren yenilerini ekleyecek. Bir yandan
yeni programın hazırlıkları, bir yandan ev taşıma telaşı, tatlı bir
yorgunluk var üzerinde.
Hep gülen ve klişe cümleler kuran kartondan bir ekran yüzü değil
Esra Erol. Sohbetimiz sırasında, bazen hep aynı şeyi yapmaktan
sıkıldığını, şehit haberlerinin geldiği günlerde programı sunarken
kendini samimiyetsiz bulduğunu, RTÜK’ün bazı cezalarına
kırıldığını, kapı kolu silmede ne kadar usta olduğunu, ikinci
çocuğu ne zaman doğuracağına bir türlü karar veremediğini
içtenlikle anlatıyor. Yardım eli uzattığı kadınları anarken gözleri
doluyor, tabağındakilerden sevdiği bir şeyi elleriyle bana da ikram
ediyor, iki yaşındaki oğlunun fotoğraflarını gösterip taklidini
yapıyor.
Kendisi de kabul ettiği için rahatlıkla söyleyebilirim, sahiden
“fırlama” bir tarzı var. Ağırbaşlı cümleler de kuruyor ama ciddi
bir cümlesi bitmeden zıplamaya başlayıp kahkahalar atacak gibi bir
hali var her zaman. Öyle bir röportaj oluyor bu da, ağırbaşlı
cümleler içeren, bol kahkahalı.
“Evlilikten önce kendi gücünüzü keşfedin”
Eski kanalınızda ayda 250 bin, burada ise 500 bin lira
alacağınıza dair haberler çıktı...
Bu benim kaderim, ne zaman kanalım değişse böyle haberler çıkıyor.
Ben Allah’ın bana açtığı şans kapısıyla bir iş edindim. Bu işi
layığıyla yapmaya çalışıyorum. Sadece halk sevgisi var arkamda.
Bizler profesyoneliz. Yaptığımız işin bir hakkı var. Bir de reklam
pazarının hareketlenmesinde benim gibi ekran yüzlerinin önemli bir
rolü oluyor. Her seferinde böyle haberlerin çıkması beni çok
rahatsız ediyor. Babam emekli memur. Kız kardeşim öğretmen. Öbür
kız kardeşim bankacı. Damadımız bankacı. Kendi ekonomik
özgürlüğümle destek olduğum bir ailem var. Onun dışında son derece
sıradan bir kadınım ve basit bir hayatım var. Ünlü olmadan önce
neysem, şimdi de oyum. Ben sadece televizyon programı yapmak ve
evime gitmek istiyorum. Paranın ve şöhretin getirdiği şeyleri
yaşamaktan haz almıyorum.
Şimdiye kadar en çok eğlendiğiniz, en çok zorlandığınız
programlar hangileriydi?
Benimki öyle bir program ki agresifi de geliyor, megolamanı da...
“Hobin ne?” dediğinde, “Hobi tutmuyorum” diyen de geliyor, onu
ağırladığımız oteldeki odasını çamaşır sularıyla temizlemeye
kalkanı da... Herkesin nabzına göre şerbet vermem gerekiyor. O
yüzden her program biraz zor aslında. Ama kendi evlendiğim günkü
program çok daha zordu mesela. Çünkü normalde kontrol bendedir ama
o gün birileri beni kontrol ediyordu, bu da benim hiç hoşlanmadığım
bir şey. Bazen programda kriz anları oluyor. Din, dil, ırk ve
mezhep farklılıklarıyla ilgili tartışmalar çıkıyor. O anlarda çok
yoruluyorum. Hayatımın en zor yayınlarından biri Van Depremi’nden
sonraki yayındı. Hemen ertesi gün program yapmadım. İki gün sonra
şehit haberleri geldi. O gün de yapmadım ama televizyonculuk şu
gerçek üstüne kurulu; hayat devam ediyor. Samimiyetsiz olduğumun
sonuna kadar farkındayım o programlarda. Gezi Parkı dönemi de çok
enteresandı. Programda inandıklarımı söylediğim için kimi tebrik
etti kimi de çok rahatsız oldu.
RTÜK’ten ceza aldığınızda ne hissediyorsunuz?
Türk aile yapısı, örf ve âdetleri benim için çok önemli. Ben
gelenekçi bir aileden geliyorum. Şu anki yaşam tarzım da öyle. Buna
rağmen elimde olmayan sebeplerden ceza alıyoruz bazen. Bu cezalarla
ilgili kırgınlıklarım oluyor ama onlardan da ders çıkarmaya
çalışıyorum.
Programınıza katılan insanlar, hayatlarını değiştiren
kararlar alırken yanı başlarında oluyorsunuz ve çoğu zaman sizin
etkiniz de oluyor. Bu sorumluluk çok ağır değil mi?
Ben programa gelenlere önce şunu söylüyorum; evlilikten önce kendi
gücünüzü keşfedin. Siz kendi değerinizi bilin ki başkaları da size
değer versin. Bir de hep kadınların tarafında duruyorum. Kadının
ekonomik sebeplerden erkeğe boyun eğmesini kabul edemiyorum. Her
zaman eğitimin sürdürülmesi gerektiğini, evliliğin bir kurtuluş
olmadığını anlatıyorum.
“Çöpçatanlık isteyen arkadaşlara kendi
işinizi kendiniz görün diyorum”
Hangi çiftin uyumlu olacağını bir bakışta anlayabiliyor
musunuz artık?
Her zaman değil. Uyumsuz olacaklarını
hissettiysem “Biraz dikkat mi etseniz?” falan diyorum en fazla.
Bizde kıskançlık sevgi gösterisi olarak algılanıyor. Bazen şiddet
bile... Öyle bir durumda müdahale edip “Seven insan asla karşı
tarafa zarar vermez” diyorum.
Programda evlenen çiftlerin evlilikleri yürüyor
mu?
Tabii. Sürekli geliyorlar, çocukları oluyor, onları
getiriyorlar.
Esra Ceyhan’ı, Seda Sayan’ı izler miydiniz onlar gibi
gündüz kuşağında program sunmaya başlamadan önce?
Tabii. Onlar bu alanda Türkiye’nin markalaşmış isimleri, benim
ustalarım. Annem deli gibi Seda Sayan izlerdi. Faks falan çekerdi
hatta. O yüzden Seda Abla’nın dostluğu, bana “Aferin kızım, yürü
be!” demesi benim için çok önemli.
Çöpçatanlık yapmayı becerebilenlerden miydiniz eskiden
de?
Tabii. Ama artık program dışında yapmıyorum. Çok yakın arkadaşlarım
“Bari bizim için bir VIP program yap” diyorlar (gülüyor). “Kendi
işinizi kendiniz görün” diyorum ben de.
“Belki de Allah’ın gözüne girebilmek
için yapıyorum bu sosyal sorumluluk
projelerini”
Pek çok sosyal sorumluluk projesi yaptınız. Ağaç dikme,
mavi kapak toplama, kitap toplama, Umut Evleri....
Engellilerin hayata katılması benim için çok önemli. Esenler’de bir
ormanımız var. Programa gelen bir mektup bizi kitap toplamaya itti.
İki kitabım var; “Sessiz Kadınlar” ve “Kara Duvak”. Onların
gelirleriyle Bolu’da, Düzce’de ve Fatih’te Umut Evleri açtık.
İhtiyacı olanlara buralarda hukuk ve danışmanlık hizmeti veriyoruz.
Bugüne kadar beş bin kişi Umut Evleri’ne gelip ücretsiz psikolojik
danışmanlık hizmeti almış. Sadece Fatih’teki Umut Evi’ne bu hafta
30 kişi başvurmuş. Yakında Umut Evleri’ni karavan haline
getireceğiz, tüm Türkiye’yi gezecekler.
Bir anlamda sahip olduklarınıza şükretmek için mi
yapıyorsunuz bunları?
İşten eve gelince doymamış oluyorum. Doymam için birilerine yardım
etmem lazım. Belki de Allah’ın gözüne gireceğimi düşünüyorum
böyle... Birilerini hayata kazandırabilmek bana çok iyi geliyor.
“Beni hayata döndürdün, bana psikolog gibi geldin” cümlesini duymak
için bir şeyler yapmak, benim ibadetim.
Kadın şiddeti haberleri neler düşündürüyor
size?
Şiddetin çözümü ailede ve yerel yönetimlerde... Kesinlikle sessiz
kalmamak gerekiyor. En ufak bir şiddetle karşı karşıya kalındığında
hemen gerekli yerlere başvurmak lazım. Komşulara da çok büyük bir
görev düşüyor. “Aman karışmayayım, başım belaya girer” diye
düşünmesin hiç kimse. Şiddet şiddeti doğuruyor çünkü. Polisin de
daha atak olması lazım.
Güliz ARSLAN / MİLLİYET