ESQUIRE DERGİSİ SORDU ÜNLÜ İSİMLER YANITLADI!..
Mehmet Akif Alakurt, Alp Kırşan, Ragıp Savaş gibi ünlüler, sevdikleri kadın için göze aldıkları en büyük riski anlattı.
ESQUIRE dergisi, sevdiği kızla evlenmek için körling oynayarak milli olmaya çalışan bir gencin hikayesinin anlatıldığı, "Süpürrr" adlı filmin, ilginç konusundan yola çıkarak; "Bir kadın için neleri göze alırdınız?" başlığıyla, bir erkeğin, sevdiği kadın için yapabileceği en büyük fedakârlığı araştırdı. Arzum Uzun´un kaleme aldığı eğlenceli yazıda; Mehmet Akif Alakurt, Alp Kırşan, Ragıp Savaş gibi ünlüler, sevdikleri kadın için göze aldıkları en büyük riski anlattı.
BİR KIZ İÇİN DEĞER Mİ?
Ailesini reddedenler, Ferrari´sini satanlar ve hayatından vazgeçenler; tarih, aşkı uğruna türlü fedakârlığı göze alan erkeklerle dolu. Peki ya siz? Sevdiğiniz kadın uğruna, ölümüne "süpürmeyi" ve tüm güçlüklere göğüs gererek millî formayı giymeyi göze alır mıydınız? Bir babayiğit aldı ve bakın, başına neler geldi...
Leyla ile Mecnun´unki gibi bir aşk... Ne kadar demode ve akıl almaz görünüyor, değil mi? Bunca işin gücün arasında sen kalk, bir kadın için kendini çöllere vur; yetmesin, kör ol, dayak ye, sonra da onu tanıma! Kimin bu çabayı sarf edecek kadar büyük bir aşkı ya da karşısındaki kadına saygısı kaldı ki? Yanlış anlamayın; erkekleri suçluyor ya da romantizmin ve kadınlar için çaba sarf etmenin demode birer olgu hâlini almasından, onları sorumlu tutuyor değilim. Bu durumdan, erkekler kadar kadınlar da sorumlu. Ferhat´ın bir kadın uğruna dağları deldiği zamanlarda değiliz artık. "Binbir Gece" dizisindeki Onur gibi, 150 bin doları bastırıp Şehrazat´ın aklını çelmek, şimdilerde daha olası görünüyor. Bu nedenle de hayattaki birinci öncelik, kimse kusura bakmasın, para. Parayı kazanın, gerisi kolay; parası olan adam, dünyanın en çirkin adamı da olsa, en güzel kadını tavlayabilir nasılsa. İşin aslına bakarsanız, birtakım hemcinslerimin de desteğiyle, bu tez son derece geçerli bir hâl aldı. Zira meydan, en zengin kocayı bulmak için çırpınan kadınlarla doldu. Kendini fırından yeni çıkmış bir yemek gibi, yeterince parası olan her adamın önüne süren bu hanımlar sayesinde; erkeklerin, kadınlar için savaşması miti de tümden hayal oldu.
Yeşilçam filmlerine baktığınızda, temel hikâye; genç ve güzel kız (Kız, duruma göre zengin ya da fakir olabilir.), ona âşık olan genç ve gencin kıza ulaşmak için yaptığı fedakârlıklar üzerine kuruludur. Modern zaman hikâyelerindeyse; erkeklerin peşinde koşan ve mümkünse zengin bir koca bulma paniğiyle birbirleriyle yarışan, büyük bir ölçüde plastik cerrahların yarattığı, taş bebek gibi kadınların ve elini sallasa ellisini bulan, dolayısıyla fedakârlıkta bulunmasına gerek kalmayan erkeklerin maceraları söz konusudur. İki hikâye de acıklıdır; ancak, ilki ne kadar duygusal tatmin içeriyorsa, ikincisinin içi de o ölçüde boştur. Oysa sevdiği kadınla evlenebilmek için; dinini değiştirenler, 30 yaşından sonra sünnet olmayı göze alanlar, ailesini reddedenler, mal varlığını feda edenler, hayatından ya da kariyerinden vazgeçenlerle dolu tarih.
Günümüze gelince... Magazin basınından izlediğimiz kadarıyla, erkeklerin kadınlar için yapabileceği pek bir fedakârlık kalmamış gibi görünüyor. Biri, kız arkadaşı hapse girdiği hâlde gece âlemlerine akıyor; diğeri, beş yıllık sevgilinin yasını beş gün tutmuyor; öbürü, çocuğunu doğuran sevgilisiyle evlenmeye tenezzül etmiyor. Yani en basit ihtiyaçlar ve insan olmanın getirdiği en temel özveriler bile hiçe sayılıyor artık. Yakın gelecekten pozitif bir örnek vermek için, ünlü birinin hikâyesini arayıp da bulamadığımız için daralan içimiz; çekimlerine bu ay başlanan, "Süpürrr" adlı, oldukça sempatik bir komedi filminin haberini almamızla rahatladı. Prodüktörlüğünü Tılsım Yılmaz´ın, yönetmenliğini Yeşim Sezgin´in üstlendiği hazırlık aşamasındaki bu filmde; aşk için "süpürenler"in hikâyesi anlatılıyor. Yanlış yazmış değilim ve siz de yanlış okumadınız; bu filmde, 25 yaşındaki bir genç ve onun üç yakın dostu, gencin sevdiği kızla evlenebilmesi için ölümüne süpürüyor; hem de buz üstünde! "Bu nasıl bir fedakârlık?" demeden önce, izin verin de size, filmde değil, gerçekte yaşanan fedakârlık hikâyeleri anlatalım:
ALP KIRŞAN: "Ölümü göze aldım!"
2000 yılında, geceleyin körkütük içtikten sonra arabaya atlayıp İzmir´den Kuşadası´na gittim. Kız arkadaşımın kaldığı evin kapısını çaldım; kapıyı açtı, dudağından öptüm ve geri döndüm. Yolda, çok ciddi bir-iki kaza tehlikesi de atlattım ama her dakikasına değdi. Bir kadın için yaptığım en büyük hareketlerden biri buydu. Ancak, bana daha büyük hareketler yaptıracak kadınlar ya kalmadı ya da o kadın henüz karşıma çıkmadı.
TARDU FLORDUN: "Popülerliğimi göz ardı ettim!"
Bir aşk ilişkisinden söz ediyorsak, karşınızdaki kadın için bir şeylerden fedakârlık etmekten daha doğal bir şey olamaz; tabii o da aynı özveriyi sizin için göstermelidir. Bir kadın için göze aldığım en büyük şeyi soracak olursanız, bundan önceki ilişkilerimde, tüm popülariteme rağmen kendimi geri çektim. İlişkimi daha sağlıklı sürdürmek, sevgilime daha çok vakit ayırmak ve onu huzursuz etmemek adına, şöhretin nimetlerinden faydalanmadım; şöhretimi hiçe saydım ve ilişkimi normal bir adam gibi yaşadım. Bu, benim gibi son 10 yıldır istisnasız popüler olan bir adam için, çok büyük bir fedakârlık!
MEHMET AKİF ALAKURT: "Annemi karşıma aldım!"
Sevdiğim kadın için yaptığım en büyük hareket, annemi karşıma almak olmuştu. Annem, o dönemki kız arkadaşımı onaylamıyor, istemiyordu; bu nedenle, annemle karşı karşıya geldik. Aslında ikisi de benim için çok değerliydi; ancak o noktada tercihimi aşktan yana kullandım. Şu an, o insanla birlikte değilim ama "Annenle papaz olmaya değdi mi?" diye sorarsanız, anneme bu konuda karşı çıktığım için, asla pişmanlık duymadım. Zira o zamanki şartlara göre öyle davranılması gerekiyordu.
RAGIP SAVAŞ: "Ne yapacağım, onunla evlendim!"
Evlenmek, sevdiğim kadın için yaptığım en büyük fedakârlık, aldığım en büyük risk oldu. Bence, evlilik kararı, bir erkeğin yaşamında yaptığı en büyük fedakârlıktır; çünkü erkek, doğası gereği gezgindir ve evlilik onu dizginler. Bana gelince, açık söylemek gerekirse; eşimle tanışmamış olsaydım, değil nikâh masasına oturmak, nikâh memurunun 10 adım yakınına bile yaklaşmazdım. Eşim karşıma çıkmamış olsaydı, başka kimseyle de evlenmezdim!
YAZI: ARZUM UZUN