Eski Sabah’çı kadınlar: Tacizcinizi açıklayın!
Medyaradar'ın usta yazarı Varol Ersoy, 1990-2000 yılları arasında medya kulislerinde sıkça gündeme gelen taciz iddialarına dair çarpıcı bir yazı kaleme alarak bir çağrıda bulundu.
Bazı konular vardır; dokunan yanar! İşyerlerinde cinsel taciz, bunların en başından gelir.
Kanıtlayamazsın, çünkü kanıtlanamaz…
Tanık da gösteremezsin; onlarca kurban vardır ama konuşmaktan korkarlar.
***
Korkarlar çünkü bu toplumda taciz eden kadar tacize uğrayana da fatura kesilir. Sanki suçlu oymuş, tacize davetiye çıkarmış gibi davranılır.
İşten atılır, bir daha da asla iş bulamaz!
O kadınlar da ister bekar olsunlar ister evli; susar.
Yaşadıkları istismarı çok yakın bir kaç arkadaşları dışında kimseye anlatamaz.
Eşlerine, nişanlılarına, sevgililerine bile!
İşte bu yüzden bu taciz olayları, özellikle işyeri çalışanları arasında kulaktan kulağa fısıldanır ama tacizcinin hesap vermesini sağlayacak adım bir türla atılmaz…
Yani hiçbir kadın savcılığa gidip “sapık müdür” ya da patron hakkında suç duyurusunda bulunmaz…
***
Taciz iddiaları medya kulislerinde de özellikle 1990-2000 yılları arasında sıkça gündeme geldi.
Bu iddialara konu olan medya kuruluşu, o yılların ikinci büyük gazetesi olan Sabah’tı…
İddialara göre bu kurumda müdürlük yapan ve gazetenin patronu Dinç Bilgin ile Genel Yayın Müdürü Zafer Mutlu’nun “altın çocuk” diyerek pohpohladıkları bir isim, gazetede çalışan bir çok kadına tacizde bulundu.
Evli ve iki çocuklu bu sapık arkadaş, kendisine bağlı servislerdeki evli ya da bekar kadınları, kendilerinden hoşlandığını ve birlikte olmak istediğini söyleyerek, yetmeyince “terfi ettirme” vaadini ya da “işten atma” sopasını da yem olarak kullanarak yıllarca taciz etti. Bu olaylar gazete içinde o kadar büyüdü ki bu çapkın arkadaşa tercih ettiği cinsel eğilimini belirten bir lakap bile takıldı.
***
Eminim şimdi “Kim bu sapık?” diyorsunuz…
Çevrenizde yolu o yıllarda Sabah’tan geçen birileri varsa sorun; size lakabıyla birlikte adını hemen söyleyiverirler…
Ama işin en ilginci ne biliyor musunuz?
Bu arkadaş Sabah’taki işinden kovulduktan sonra karşımıza önce kronik bir “Yetmez ama evetçi”, sonra da Fethullahçı olarak çıktı.
Hatta şu anda bile FETÖ firarisi olarak yurt dışında ahkam kesmeye devam ediyor.
Sabah’ta yazarken ne din umurundaydı ne de etnik kökeni…
Bütün derdi para, güç, içki ve kadındı!
Bu grupla ilişkisi kesildikten sonra bir numaralı FETÖ’cü oldu…
FETÖ’nün düzenlediği Abant Toplantıları’nın baş konuşmacıları arasında yer aldı, terör örgütünün medya organlarında Fethullah’ı yere göğe sığdıramayan yazılar yazdı.
***
Biliyorsunuz “15 Temmuz Darbe Girişimi Mağduru” olduğunu söyleyen iktidar, her ne hiktmetse FETÖ’nün bütün ayaklarıyla uğraştı da iki ayağını görmezden geldi.
Siyaset ayağını hiç kurcalatmadı, medya ayağının ise Mehmet Altan, Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak gibi birkaç göstermelik isim dışında topluca yurt dışına kaçmasına göz yumdu.
Aralarında yukarıda söz ettiğim sapık arkadaşın da bulunduğu yüze yakın ismin tamamı, FETÖ tarafından finanse edilen sözde haber sitelerinde örgüt propogandası yapmaya devam ediyor.
Ne ilginçtir ki PKK’nın elebaşılarını yaşadıkları ülkede bulup hesap soran MİT’imiz, bu arkadaşları bir türlü ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları ülkelerden alıp getiremiyor.
Getirip taciz de dahil bu ülkede işledikleri suçların hesabını soramıyor.
Ya da sormuyor.
Hal böyle olunca da iş tacize uğrayan kadınlara kalıyor:
Adını verdiğim gazetede bu yıllar arasında çalışan ve alçağın tacizine uğrayan kadın gazeteciler… Bunca zamandır sustuğunuz yetmedi mi?
Sizi tehditle ya da vaatle kandıran bu alçağı deşifre etmek ve yüzüne tükürmek için daha ne bekliyorsunuz?
Bunu yapmak için ille de deşifre olmanız gerekmiyor.
Bugüne kadar hep FETÖ’nün kullandığı “gizli tanık”lık müessesini kullanın ve yaptıklarını bu alçağın yanına kar olarak bırakmayın!