07 Ara 2015 12:15
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 18:13
Eski MİT'çi Can Dündar için konuştu :'Devlet sırrı da yok casusluk da'
Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasına ilişkin 'Devlet sırrı da yok casusluk da' dedi.
Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Cevat
Öneş, "MİT TIR'ları" haberlerinden dolayı Cumhuriyet gazetesi Genel
Yayın Yönetmeni Can Dündar ile Ankara Temsilcisi Erdem Gül'ün
tutuklanması ile ilgili “Devlet sırrı” diyenler, Can Dündar’ın ve
Erdem Gül’ün yaptıkları haberlerle, açıklanması durumunda devletin
zarar göreceği gizli bilgileri yayımladıkları iddiasından hareket
ediyorlar. Oysa devlet sırrı denilen olayın, yani MİT tır’ları
meselesinin ortaya çıkışının, kamuoyuna mal oluşunun, ulusal ve
uluslararası medyanın yanı sıra sosyal medyada da çok açık biçimde
yer almasının üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçmiştir."
dedi.
Cumhuriyet'ten Selin Ongun'a konuşan Cevat Öneş, MİT TIR'ları ile ilgili şunları söyledi.İşte o röportaj:
Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, emeklilik sürecindeki pek çok istihbaratçının aksine fikirlerini kamuoyu önünde paylaşan bir isim.
Açılımın a’sından haberdar olunmadığı günlerde, demokratikleşme olmadıkça Kürt sorununun çözülemeyeceğine dair tespitleri ile alışılagelen istihbaratçı profilinin de dışına çıkan biri.
İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan Öneş, 1966 yılında girdiği istihbarat teşkilatında, MİT Diyarbakır Bölge Başkanlığı, Psikolojik İstihbarat Başkanlığı, Personel Başkanlığı gibi görevlerde bulundu.
Sönmez Köksal’ın yönetiminde MİT’in sivilleşmesi sürecinin aktörlerinden biri oldu. 2005 yılında İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı pozisyonundan emekli oldu.
Öneş’e istihbaratın kapsama alanındaki Türkiye’nin gündem bagajını dolduran başlıkları sorduk. Söyleşinin bugünkü bölümünde Öneş’in, Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün tutuklanmasına ilişkin değerlendirmeleri var.
MESELE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
-Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına “çünkü devlet sırrını ifşa ettiler” diyenler için özellikle soralım: Devlet sırrı nedir?
“Devlet sırrı” diyenler, Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün yaptıkları haberlerle, açıklanması durumunda devletin zarar göreceği gizli bilgileri yayımladıkları iddiasından hareket ediyorlar.
Oysa devlet sırrı denilen olayın, yani MİT tır’ları meselesinin ortaya çıkışının, kamuoyuna mal oluşunun, ulusal ve uluslararası medyanın yanı sıra sosyal medyada da çok açık biçimde yer almasının üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçmiştir.
Ocak 2014’te gerçekleşen MİT tır’ları hadisesiyle ilgili olarak Dündar ve Gül’ün yaptıkları haberlere baktığımızda ise takvim Mayıs-Haziran 2015’i gösteriyor.
Artık sır niteliği kalmayan, kamuoyunca bilinen bir meselenin medyada bir buçuk sene sonra yeniden kullanılmasının tarifinin devlet sırrı olarak yapılması mümkün değildir. O bakımdan böyle bir iddia ile yargılamanın temelden geçersiz olması gerekir.
-Meselenin esası sizce nedir?
Esas mesele, bu haberin kullanılmasının doğrudan basın özgürlüğü ile ilgili olmasıdır. Basın özgürlüğü olmadan demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.
Can Dündar’ların haberciliğinin basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi lazım. Basın özgürlüğünü açıkça ihlal eden böylesine bir olayın, tüm evrensel hukuk kriterlerine aykırı olarak kullanılması gerçekten vahim.
-Meselenin devlet sırrına iteklenmesi neyin göstergesi?
İddia meselenin bir basın özgürlüğü meselesi olmadığı. İddia edilen ise Fethullah Gülen Terör Örgütü ile işbirliği içinde bir casusluk faaliyeti yapıldığı. Bu hukuki düşünce ve demokratik adalet sistemi içerisinde değerlendirilebilecek bir durum değil, bir zorlama.
-İstihbarat servislerinin işleyişinde devlet sırrı nerede durur?
Devlet sırrı istihbarat servisi ile ilişkilendirildiğinde ortada bir casusluk faaliyetinin olması gerçekliği var.
-Casusluk nerede başlar, kime casus, neye casusluk denir?
Subjektif casusluk olmaz. Casusluk bir devlete veya bir güce, kendi devletinin aleyhinde bilinçli şekilde hizmet etme olayıdır.
Bunun da ispatlanması gerekir. Açıkça suçüstü yapılması, suçüstü delillere sahip olunması ve bireyle mutlak suretle ilişkilendirilmesi gerekir.
Bunların dışında bir delile dayanmadan böylesine bir iddianın yapılması, kişisel temel hakları doğrudan ortadan kaldıran, düşünce ve ifade özgürlüğünü yok eden bir zihniyetin uygulama şeklini gösterir.
-Erdem Gül ve Can Dündar’ın yargılanmalarına gerekçe gösterilen haberler 20 yıl önce olsaydı, devlet yine bugün davrandığı gibi mi davranırdı?
Böylesine gerekçesiz, herhangi bir delile ve suçüstüne dayanmayan bir olayla ilgili olarak casusluk suçlamasına 20 yıl önce de zorlama denirdi.
-Sizce devletin hareket etme tarzında bu anlamda bir değişiklik var mı?
Devleti total bir yapı olarak göstermeyelim. Burada devletle bireyleri de ayırmadan söylemeliyiz ki, demokratik gelişmelere rağmen bu “zorlama” zihniyetin devamlılığını gösteren somut bir örnek daha yaşamaktayız.
-Casusluğun ne olduğunu en iyi istihbarat teşkilatları bilir, değil mi?
Şüphesiz.
-İstihbarat teşkilatının suçüstü yapmadığı ve meslektaşlarımızın casuslukla itham edildiği bu yaşananın adı nedir o halde?
İstihbarat teşkilatımızın suçüstü yapmadığı bir olayın savcılık tarafından iddia iddia haline getiriliş şekliyle, bu da ilginç ve yeni bir örnek oluyor tabii.
-1 ve 19 Ocak 2014’te yaşananların, MİT tır’ları hadisesinin adı neydi sizce?
Tır’ların durdurulması, iktidar içi bir kavganın, kendilerinin ifade ettikleri gibi, cemaatin bürokratlarıyla siyasi iktidar arasındaki çatışmanın ortaya çıkardığı bir sonuçtu.
Şunu da açıklıkla ifade edelim. Bir devlet, anayasal ve yasal yapılanmasının dışında, böyle bir teşkilatlanmanın hareketine hiçbir zaman cevaz vermez. Buna imkân verilemez.
Bu konunun da yine hukukun, anayasal sistemin ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde ortadan kaldırılması kaçınılmazdır ve meşrudur. Bu birinci husus.
İkinci husus: Böylesine bir yapının devlet aygıtı içerisinde geçmişi uzun senelere dayanan şekilde yapılanması, devlet aygıtı içinde bilinerek işleyişinin ve işbirliğinin sağlanması da üzerinde önemle durulması gereken diğer konudur.
Tüm bunlar Türkiye siyasetlerinin, ders almaları ve özeleştiri yapmaları gereken bir gerçeğimizdir. Bu durum, demokratik hukuk devletinde “denetlenebilirlik”, “hesap verilebilirlik” kurumsal yapılarının gerçekleştirilmesinin hayati önemine işaret etmektedir.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...
Cumhuriyet'ten Selin Ongun'a konuşan Cevat Öneş, MİT TIR'ları ile ilgili şunları söyledi.İşte o röportaj:
Eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, emeklilik sürecindeki pek çok istihbaratçının aksine fikirlerini kamuoyu önünde paylaşan bir isim.
Açılımın a’sından haberdar olunmadığı günlerde, demokratikleşme olmadıkça Kürt sorununun çözülemeyeceğine dair tespitleri ile alışılagelen istihbaratçı profilinin de dışına çıkan biri.
İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan Öneş, 1966 yılında girdiği istihbarat teşkilatında, MİT Diyarbakır Bölge Başkanlığı, Psikolojik İstihbarat Başkanlığı, Personel Başkanlığı gibi görevlerde bulundu.
Sönmez Köksal’ın yönetiminde MİT’in sivilleşmesi sürecinin aktörlerinden biri oldu. 2005 yılında İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı pozisyonundan emekli oldu.
Öneş’e istihbaratın kapsama alanındaki Türkiye’nin gündem bagajını dolduran başlıkları sorduk. Söyleşinin bugünkü bölümünde Öneş’in, Genel Yayın Yönetmenimiz Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün tutuklanmasına ilişkin değerlendirmeleri var.
MESELE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ
-Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanmasına “çünkü devlet sırrını ifşa ettiler” diyenler için özellikle soralım: Devlet sırrı nedir?
“Devlet sırrı” diyenler, Can Dündar’ın ve Erdem Gül’ün yaptıkları haberlerle, açıklanması durumunda devletin zarar göreceği gizli bilgileri yayımladıkları iddiasından hareket ediyorlar.
Oysa devlet sırrı denilen olayın, yani MİT tır’ları meselesinin ortaya çıkışının, kamuoyuna mal oluşunun, ulusal ve uluslararası medyanın yanı sıra sosyal medyada da çok açık biçimde yer almasının üzerinden neredeyse bir buçuk yıl geçmiştir.
Ocak 2014’te gerçekleşen MİT tır’ları hadisesiyle ilgili olarak Dündar ve Gül’ün yaptıkları haberlere baktığımızda ise takvim Mayıs-Haziran 2015’i gösteriyor.
Artık sır niteliği kalmayan, kamuoyunca bilinen bir meselenin medyada bir buçuk sene sonra yeniden kullanılmasının tarifinin devlet sırrı olarak yapılması mümkün değildir. O bakımdan böyle bir iddia ile yargılamanın temelden geçersiz olması gerekir.
-Meselenin esası sizce nedir?
Esas mesele, bu haberin kullanılmasının doğrudan basın özgürlüğü ile ilgili olmasıdır. Basın özgürlüğü olmadan demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.
Can Dündar’ların haberciliğinin basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi lazım. Basın özgürlüğünü açıkça ihlal eden böylesine bir olayın, tüm evrensel hukuk kriterlerine aykırı olarak kullanılması gerçekten vahim.
-Meselenin devlet sırrına iteklenmesi neyin göstergesi?
İddia meselenin bir basın özgürlüğü meselesi olmadığı. İddia edilen ise Fethullah Gülen Terör Örgütü ile işbirliği içinde bir casusluk faaliyeti yapıldığı. Bu hukuki düşünce ve demokratik adalet sistemi içerisinde değerlendirilebilecek bir durum değil, bir zorlama.
-İstihbarat servislerinin işleyişinde devlet sırrı nerede durur?
Devlet sırrı istihbarat servisi ile ilişkilendirildiğinde ortada bir casusluk faaliyetinin olması gerçekliği var.
-Casusluk nerede başlar, kime casus, neye casusluk denir?
Subjektif casusluk olmaz. Casusluk bir devlete veya bir güce, kendi devletinin aleyhinde bilinçli şekilde hizmet etme olayıdır.
Bunun da ispatlanması gerekir. Açıkça suçüstü yapılması, suçüstü delillere sahip olunması ve bireyle mutlak suretle ilişkilendirilmesi gerekir.
Bunların dışında bir delile dayanmadan böylesine bir iddianın yapılması, kişisel temel hakları doğrudan ortadan kaldıran, düşünce ve ifade özgürlüğünü yok eden bir zihniyetin uygulama şeklini gösterir.
-Erdem Gül ve Can Dündar’ın yargılanmalarına gerekçe gösterilen haberler 20 yıl önce olsaydı, devlet yine bugün davrandığı gibi mi davranırdı?
Böylesine gerekçesiz, herhangi bir delile ve suçüstüne dayanmayan bir olayla ilgili olarak casusluk suçlamasına 20 yıl önce de zorlama denirdi.
-Sizce devletin hareket etme tarzında bu anlamda bir değişiklik var mı?
Devleti total bir yapı olarak göstermeyelim. Burada devletle bireyleri de ayırmadan söylemeliyiz ki, demokratik gelişmelere rağmen bu “zorlama” zihniyetin devamlılığını gösteren somut bir örnek daha yaşamaktayız.
-Casusluğun ne olduğunu en iyi istihbarat teşkilatları bilir, değil mi?
Şüphesiz.
-İstihbarat teşkilatının suçüstü yapmadığı ve meslektaşlarımızın casuslukla itham edildiği bu yaşananın adı nedir o halde?
İstihbarat teşkilatımızın suçüstü yapmadığı bir olayın savcılık tarafından iddia iddia haline getiriliş şekliyle, bu da ilginç ve yeni bir örnek oluyor tabii.
-1 ve 19 Ocak 2014’te yaşananların, MİT tır’ları hadisesinin adı neydi sizce?
Tır’ların durdurulması, iktidar içi bir kavganın, kendilerinin ifade ettikleri gibi, cemaatin bürokratlarıyla siyasi iktidar arasındaki çatışmanın ortaya çıkardığı bir sonuçtu.
Şunu da açıklıkla ifade edelim. Bir devlet, anayasal ve yasal yapılanmasının dışında, böyle bir teşkilatlanmanın hareketine hiçbir zaman cevaz vermez. Buna imkân verilemez.
Bu konunun da yine hukukun, anayasal sistemin ortaya koyduğu ilkeler çerçevesinde ortadan kaldırılması kaçınılmazdır ve meşrudur. Bu birinci husus.
İkinci husus: Böylesine bir yapının devlet aygıtı içerisinde geçmişi uzun senelere dayanan şekilde yapılanması, devlet aygıtı içinde bilinerek işleyişinin ve işbirliğinin sağlanması da üzerinde önemle durulması gereken diğer konudur.
Tüm bunlar Türkiye siyasetlerinin, ders almaları ve özeleştiri yapmaları gereken bir gerçeğimizdir. Bu durum, demokratik hukuk devletinde “denetlenebilirlik”, “hesap verilebilirlik” kurumsal yapılarının gerçekleştirilmesinin hayati önemine işaret etmektedir.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ...