04 Mar 2012 11:41
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:24
ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN ''ŞEREFSİZ'' TEKZİBİNE ELİF ÇAKIR İTİRAZ ETTİ; EKSİĞİ VAR FAZLASI YOK!
Ertuğrul Özkök'ün telefonda kendisine Ahmet Hakan için "Şerefsiz" dediğini yazan Elif Çakır iddiasında ısrar etti.
Kavga daha da büyüyecek
Gelmiş geçmiş en büyük “aile ve dost” kavgasına tanıklık ediyoruz. Yorgan gitse bile kavga bitmeyecek gibi görünüyor.
Öyle görünüyor ki Ahmet Kaya’ya atılan “vay şerefsiz” manşeti, manşeti atanların burnundan fitil fitil gelecek, hem de ilahi tecelliye bakın ki, kendi gruplarının kendi kanalında yapılıyor.
“28 Şubat yangınları” başlıklı geçen yazımdan sonra, Bahattin Yücel’in sıcağı sıcağına telefonda söylediği “konuşup konuşmamaya karar vermem gerekiyor” sözlerinin ardından ne geleceğini merakla bekledim. Şimdi buradan devam ediyoruz.
Çok güvendiğim haber kaynaklarım “Bahattin Yücel sana söylediği gibi istişare etmek zorunda kaldı ve susturuldu. 28 Şubat akşamı Kanal A’da yaptığı konuşmayı yüzseksen derece çevirmesinin arkasında, istifa ettirilmesine sebep olan dosyaların hala cari olması yatıyor” dediler.
Bu iddiaları sormak üzere Bahattin Yücel’i yeniden aradım ve haber kaynaklarımın ifadelerini aktarıp “bunları bir de size sormam gerekiyor” dedim.
Tabi ki, inkâr etti Bahattin Yücel.
Oysa 28 Şubat akşamı Kanal A televizyonunda, Can Ataklı’nın anlattıklarının aynısını söylemişti. Zafer Mutlu’ya “mermi namludan çıktı geri dönmez” dediğini de.
Bu arada sayın Yücel, Dinç Bilgin’le de görüştüğünü söyledi. “Nerede görüştünüz peki” dedim. Enteresandır ki, görüşmeyi ayarlayan Can Ataklı ve görüşme mekanları da Ataklı’nın evi.
Bakın bugün “hezeyanlı” dedikleri adamın o süreçte söyledikleri gayet ciddiye alınmış ve Bahattin Yücel’i “her ne kadar istifa sebebim o değildi” dese de istifaya sürüklemiş.
Bahattin Yücel, “kendisiyle ilgili yolsuzluk ya da artık bilmediğimiz dosyaların hâlâ cari olduğu” bilgisini kısa bir suskunluğun peşinden “inkar etti”.
“Peki o halde konuşup konuşmamaya nasıl karar verdiniz ya da niye dil değiştirdiniz” sorumu ise geçiştirdi.
“O zaman neden istifa ettiğinizi açıklamak zorundasınız” dedim.
“Zafer Mutlu’yla görüştükten kırk gün sonraydı sanırım, ülkenin bu gerginliği daha fazla taşıyamayacağını düşünerek istifa kararı aldım ve bunu da dört kişiyle birlikte görüştük” dedi.
“Kimler vardı” diye sordum. “Tansu Çiller, Nahit Menteşe, Hayri Kozakçıoğlu ve bir de ben” dedi.
Bahattin Yücel, 28 Şubat sürecinde Aydın Doğan’ın da, Ertuğrul Özkök’ün de masum insanlar olmadığını ısrarla vurguladı.
“Nasıl masum olmadıklarını anlatın o halde” diye zorladım ama, “28 Şubat sürecinin arka planını anlatmak gerekiyor” dedi. “E anlatın işte, niye susuyorsunuz” deyince, “Anlatamam ve konuşamam” dedi. Belki ilerleyen süreçte anılarını yazacağını söyledi.
Bu görüşmeden sonra karşımda “susturulan bir adam” olduğu duygusunu hissettim.
Yapılacak olan çok basit aslında. Savcılar olayın taraflarını dinleyecekler ve yüzleştirecekler.
Bahattin Yücel’in bakanlığı döneminde kimlere arsa tahsis edildiğine bakılacak ve oradaki yolsuzluk iddiaları araştırılacak.
28 Şubat’ta bir insanlık suçu işlenmiştir. Yalnız olayın tek aktörü asla asker değildi. Bu darbenin üçlü sacayağı vardı “asker-sermaye-medya”...
İrtica korkuluğunun arkasında neler döndüğünü ortaya çıkarmanın tam sırası şimdi. Sadece asker boyutuyla değil. Medya patronları da “kandırıldık” deyip kolayca sıvışıvermemeliler...
Gerekli bir açıklama!
Çarşamba gecesi Ertuğrul Özkök’le malum programın akabinde uzunca bir telefon görüşmesi yaptım. Çaresizliğinin verdiği korku ve tedirginliği hissettim sesinde.
Ahmet Hakan’ı arayıp “ben sana şerefsiz” demedim yollu “tekzip ediyormuş gibi” yaptığı klasik Ertuğrul Özkök numarasını görünce, gülümsedim.
O görüşmenin yazıma yansıyan eksiği var fazlası yok. Satırı satırına doğrudur.
Bir soru soracağım kendisine: CNN Türk’ü dava etmekten neden vazgeçti mesela, bir gecede ne değişti anlatsın bakalım!
Bir de, Bahattin Yücel’in kendisini sabahın erken saatlerinde aradığını söylemiş de, gece kendisinin aradığını söylememiş mesela, bunu da hatırlamıyor olabilir mi?
O gece Bahattin Yücel’i niye aradı ve ne konuştu da, benim telefonuma çıkmayan Bahattin Yücel kendisine mektup yazdı?
Elif Çakır/Star
Gelmiş geçmiş en büyük “aile ve dost” kavgasına tanıklık ediyoruz. Yorgan gitse bile kavga bitmeyecek gibi görünüyor.
Öyle görünüyor ki Ahmet Kaya’ya atılan “vay şerefsiz” manşeti, manşeti atanların burnundan fitil fitil gelecek, hem de ilahi tecelliye bakın ki, kendi gruplarının kendi kanalında yapılıyor.
“28 Şubat yangınları” başlıklı geçen yazımdan sonra, Bahattin Yücel’in sıcağı sıcağına telefonda söylediği “konuşup konuşmamaya karar vermem gerekiyor” sözlerinin ardından ne geleceğini merakla bekledim. Şimdi buradan devam ediyoruz.
Çok güvendiğim haber kaynaklarım “Bahattin Yücel sana söylediği gibi istişare etmek zorunda kaldı ve susturuldu. 28 Şubat akşamı Kanal A’da yaptığı konuşmayı yüzseksen derece çevirmesinin arkasında, istifa ettirilmesine sebep olan dosyaların hala cari olması yatıyor” dediler.
Bu iddiaları sormak üzere Bahattin Yücel’i yeniden aradım ve haber kaynaklarımın ifadelerini aktarıp “bunları bir de size sormam gerekiyor” dedim.
Tabi ki, inkâr etti Bahattin Yücel.
Oysa 28 Şubat akşamı Kanal A televizyonunda, Can Ataklı’nın anlattıklarının aynısını söylemişti. Zafer Mutlu’ya “mermi namludan çıktı geri dönmez” dediğini de.
Bu arada sayın Yücel, Dinç Bilgin’le de görüştüğünü söyledi. “Nerede görüştünüz peki” dedim. Enteresandır ki, görüşmeyi ayarlayan Can Ataklı ve görüşme mekanları da Ataklı’nın evi.
Bakın bugün “hezeyanlı” dedikleri adamın o süreçte söyledikleri gayet ciddiye alınmış ve Bahattin Yücel’i “her ne kadar istifa sebebim o değildi” dese de istifaya sürüklemiş.
Bahattin Yücel, “kendisiyle ilgili yolsuzluk ya da artık bilmediğimiz dosyaların hâlâ cari olduğu” bilgisini kısa bir suskunluğun peşinden “inkar etti”.
“Peki o halde konuşup konuşmamaya nasıl karar verdiniz ya da niye dil değiştirdiniz” sorumu ise geçiştirdi.
“O zaman neden istifa ettiğinizi açıklamak zorundasınız” dedim.
“Zafer Mutlu’yla görüştükten kırk gün sonraydı sanırım, ülkenin bu gerginliği daha fazla taşıyamayacağını düşünerek istifa kararı aldım ve bunu da dört kişiyle birlikte görüştük” dedi.
“Kimler vardı” diye sordum. “Tansu Çiller, Nahit Menteşe, Hayri Kozakçıoğlu ve bir de ben” dedi.
Bahattin Yücel, 28 Şubat sürecinde Aydın Doğan’ın da, Ertuğrul Özkök’ün de masum insanlar olmadığını ısrarla vurguladı.
“Nasıl masum olmadıklarını anlatın o halde” diye zorladım ama, “28 Şubat sürecinin arka planını anlatmak gerekiyor” dedi. “E anlatın işte, niye susuyorsunuz” deyince, “Anlatamam ve konuşamam” dedi. Belki ilerleyen süreçte anılarını yazacağını söyledi.
Bu görüşmeden sonra karşımda “susturulan bir adam” olduğu duygusunu hissettim.
Yapılacak olan çok basit aslında. Savcılar olayın taraflarını dinleyecekler ve yüzleştirecekler.
Bahattin Yücel’in bakanlığı döneminde kimlere arsa tahsis edildiğine bakılacak ve oradaki yolsuzluk iddiaları araştırılacak.
28 Şubat’ta bir insanlık suçu işlenmiştir. Yalnız olayın tek aktörü asla asker değildi. Bu darbenin üçlü sacayağı vardı “asker-sermaye-medya”...
İrtica korkuluğunun arkasında neler döndüğünü ortaya çıkarmanın tam sırası şimdi. Sadece asker boyutuyla değil. Medya patronları da “kandırıldık” deyip kolayca sıvışıvermemeliler...
Gerekli bir açıklama!
Çarşamba gecesi Ertuğrul Özkök’le malum programın akabinde uzunca bir telefon görüşmesi yaptım. Çaresizliğinin verdiği korku ve tedirginliği hissettim sesinde.
Ahmet Hakan’ı arayıp “ben sana şerefsiz” demedim yollu “tekzip ediyormuş gibi” yaptığı klasik Ertuğrul Özkök numarasını görünce, gülümsedim.
O görüşmenin yazıma yansıyan eksiği var fazlası yok. Satırı satırına doğrudur.
Bir soru soracağım kendisine: CNN Türk’ü dava etmekten neden vazgeçti mesela, bir gecede ne değişti anlatsın bakalım!
Bir de, Bahattin Yücel’in kendisini sabahın erken saatlerinde aradığını söylemiş de, gece kendisinin aradığını söylememiş mesela, bunu da hatırlamıyor olabilir mi?
O gece Bahattin Yücel’i niye aradı ve ne konuştu da, benim telefonuma çıkmayan Bahattin Yücel kendisine mektup yazdı?
Elif Çakır/Star