ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN "MİLİTARİZM ATEŞİ" NEDEN YÜKSELDİ?..MİLİTARİZM DÜZEYİ YÜKSEK YAZILARIN ALTINDA "KAYBOLAN PRESTİJ" VE "OKURUN GÜVEN KAYBI"MI VAR?..
Ertuğrul Özkök için "O bir 'Company Man'dir" diyen Serdar Turgut,Özkök'ün neden iki gündür üst üste Genelkurmayı bile şaşırtan cinsten militarizm kokan yazılar kaleme aldığını sorguladı...
Ani patlayan militarizm
Militarizme Türkiye´nin bu koşullarında itiraz edebilecek kimse olmaz, en kolay sevişme yoludur bu. Ancak prestij tekrar kazanılırken ülkeyi yönetenler sağduyu çağrısı yapıyor olsalar da fark etmiyor
Hürriyet Yayın Yönetmeni iki gündür üst üste medya sektöründe hayli şaşkınlık yaratacak dozda militarizm kokan yazılar yazıyor. Başbakan da dahil olmak üzere birçok insan soğukkanlı olunması çağrısı yaparken, Özkök´ün ateşli olmaya teşvik edici yazılarının sebebi tam anlaşılamadı. Buna çok ihtimal vermiyorum da Özkök bu yazdıklarına gerçekten inanıyor olabilir ya da farklı bir nedeni vardır.
Neden neyse yazılarındaki militarizm dozu Genelkurmay Başkanı´nı bile şaşırtmış. Bunu da Özkök´ün dünkü yazısından anladık. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, Özkök´ü aramış ve bir gün önceki yazısı için "Evet teşhis budur" demiş. Genelkurmay Başkanı´nı onca işi arasında telefona sarıltan duygu, panik olmalı. Çünkü anladığım kadarıyla komutan bile militarizm düzeyi bu kadar yüksek bir yazı okumaya alışık olmamalı.
Ben bunun Özkök´ün gerçek fikirleri olduğuna inanmaktayım. Çünkü geçmişte Güneydoğu Anadolu´da savaşan askerlerin üniformaları konusunda yazarken, savaşan asker üniformalarını `Top Gun´ filmindeki Tom Cruise´in filmdeki kıyafetlerine benzetmişti. Zor koşullardan popüler kültür vasıtasıyla çekicilik yaratma konusunda bir `kitsch´ efordu o. Etkiliydi de, militarizmin bir başka tezahürüydü.
Ben fikirlerini, hislerini yazıyor diye onu savunmaya çalışırken, bazı kötü niyetli çevreler, onun bu aniden patlama gibi gözüken sıkı militarizmini bir şekilde Emin Çölaşan´a bağlamaya çalışıyorlar. Mantıkları şöyle çalışıyor bunların: Emin Çölaşan´ın kovulması Hürriyet´te gerçek bir prestij kaybına neden oldu. Gazetenin zaten bir süredir prestijinde erozyon sürüyordu, o olay da işi berbat hale getirdi. Okuyucuda büyük tepki oldu Hürriyet´e karşı. Güven kaybı oldu. Yayın yönetmeni gazetenin prestijini tekrar bir noktaya sabitlemek, en azından erozyonu durdurmak zorundaydı ve sonunda en kolay olanı yaptı ve bugünkü koşullarda en rahat savunulacak militarizmi seçti. Militarizme Türkiye´nin bu koşullarında itiraz edebilecek kimse olmaz, en kolay sevilme yoludur bu. Ancak prestij tekrar kazanılırken ülkeyi yönetenler sağduyu çağrısı yapıyor olsalar da fark etmiyor Özkök´e. O iyi bir `company man´ olarak `Hürriyet için iyi olan ülke için de iyidir´ ilkesini sonuna kadar uyguluyor ve inanıyor buna.
Bütün bunlar gözümüzün önünde olup biterken ben sürekli olarak Hürriyet´in artık eski gücünde olmamasına şükür ettim. Sevindim bir açıdan da. Düşünsenize prestijinin zirve noktasında olduğu zamanlarda o gazete Kıbrıs´ta savaşın çıkmasını hayli teşvik etmiş, üstelik de başarılı olmuştu. Bölgeleri iyi bilen tüm yetkililer temkinli olma çağrısı yaparken, Özkök´ün savaş çığırtkanlığı yapıyor olmasının Allah´tan bugünlerde fazla etkisi olmayacak. Çünkü artık eski Hürriyet yok ortada. O nedenle Sayın Genelkurmay Başkanı´nın lüzumsuz paniklemesine gerek yok.
Tüm bu yaşadıklarımızdan şöyle genel bir sonuç çıkarabiliriz: Hürriyet gazetesinin etkili ve prestijli olduğu ortamlarda rasyonel karar almak imkansızdı. Şimdi Türkiye daha fazla huzurlu olma imkanını yakalamış durumda. Bu da Emin Çölaşan´ın ülkesine bir başka hizmeti olarak görülebilir.
>