30 Kas 2010 08:21 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:50

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN MEGALOMANLIK DAMARLARI NEDEN KABARDI?

Ben megaloman olmayayım da kim olsun, Bakın bir yazar, benim hakkımda neler yazıyor...

Ben megaloman olmayayım da

BEN megaloman olmayayım da kim olsun

Bakın bir yazar, benim hakkımda neler yazıyor:
“Korkularının üzerine gidebilecek cesarette biridir.”
“Yaşam onun için savaş alanıdır. Varoluş mücadelesi vermektedir.”
“Eğer başkalarıyla işbirliği yapsa, hedeflerine daha da kolay varabilir.”
“Kimliği ile çarpıcı bir örnektir. (Rol modeli)
Durmuyor, bana atfedilecek sıfatları bir bir yazıyor.
“Savaşçı”, “lider”, “kahraman”, “asker”, “mücadeleci”, “rekabetçi”, “serdengeçti”, “alemdar”, “korku imparatorluklarının üzerine giden.” Söyleyin şimdi, bir yazarın ağzından bunları işitip de “megaloman”, “narsist” olmayayım de ne olayım?

***
Bunları R. Hakan Kırkoğlu’nun yeni çıkan kitabı “Ruhun Yolculuğu”nda okudum.
Tabii hemen kendi burcum olan Koç’un “ruh yolculuğuna” baktım.
8 Nisan 1947’de doğan bir Koç burcu mensubu olarak, özelliklerim yukarıda sayılan şeylermiş.
Anlayacağınız, Koç burcu bana taş gibi bir karakter vermiş.
Bunun verdiği megaloman keyifle koltuğuma yaslanıp kitabı okumaya başladım.
Aman Allahım o ne?
Kırkoğlu diyor ki: “Doğum gününüzün hiçbir anlamı yok. Sizin asıl karakteriniz, doğumunuzdan önceki ilk güneş tutulmasından geliyor.”
Kitabın sonundaki tabloya baktım.
Doğumumdan önceki tutulma 23 Kasım 1946’da saat tam 19.23’te gerçekleşmiş.
Görüyor musunuz, benim asıl burcum “Yay”mış.
Tabii apar topar hemen “Yay” burcuna gittim.
Hiçbir özelliğim yok. Sadece bol bol nasihat var.
“Önyargılarından kurtul.”
“Daha anlaşılır hale gel.”
“Dinlemeyi öğren, başkalarının da gerçekleri olabileceğini öğren.”
“Fanatizmden, dogmatik yaklaşımlardan uzaklaş. Yoksa hayatın körelebilir.”
“İletişim problemlerin var.”

***
Görüyor musunuz başıma geleni.
Yıllardır kendimi “Koç” zannedip, ona buna tos vuruyorum, onun bunun nasırına basıyorum, bam teline dokunuyorum.
Neyime mi güvenerek? Tabii ki burcuma. Koç’a...
Neyse ki, altında yazılan karakter özelliklerinden birkaçı durumu kurtarıyor.
“Kâşif”.
Doğru, yıllardır kâşifler üzerine yazılar yazıyorum.
“Uzak yollara giden.”
Doğru, yıllardır alıp başımı gidiyorum.
“Hacı”.
Doğru, sicilimizde bir de “umre” var.
“Göçebe”.
Doğru, bugüne kadar sadece bir tane demirleme limanımız oldu.
“İnançları yüzünden izole olan”.
Doğru, memleketimizin hiçbir cemaatine ayak uyduramadık. Dayak yerken, yardımımıza koşan pek olmadı.

***
Şu cümleye fena takıldım:
“Eğer negatif bir titreşimle hareket ediyor ve seçimlerinizi bu yönde kuruyorsanız, sizden başka şekilde düşünen kişileri, entelektüel açıdan daha zayıf görme ve aşağılama eğiliminde olabilirsiniz.”
Acaba hep yukardan ve uzaktan bakıp, bazı kişileri çok küçük görmemde burcumun etkisi olmuş olabilir mi?
Demek ki bazı insanlara yukardan bakmamın kabahati bende değilmiş.
O yüzden ey nezih arkadaşlar; dövecekseniz, linç edecekseniz bana değil, yıldızıma vurun.
Ben değil, kader utansın...

(*) R. Hakan Kırkoğlu: “Ruhun Yolculuğu: Hayatınızın şifrelerini keşfedin”, Doğan Kitap, Kasım 2010

Ertuğrul Özkök / Hürriyet