08 Eki 2010 08:27 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:41

ERTUĞRUL ÖZKÖK'TEN KÖŞE YAZARLARINA BİR İYİ BİR DE KÖTÜ HABER!

“Sonumuz ne olacak” kâbuslarıyla uykusuz gecelere mahkûm edilen köşe yazarlarına iyi haberler var.

Köşe yazarına iyi haber

SEVGİLİ Yılmaz, sevgili Oktay Bey, sevgili Melih Bey, sevgili Mehmet’ler, sevgili Özdemir.

Hatta Cunda Adası’nda balık tutan sevgili Bekir.
Ve bütün sevgili öteki arkadaşlar.
Köşe yazarı meslektaşlarım.
Sizlere bir “good news”, bir de “bad news”ım var.
İsterseniz iyisinden başlayayım.

¡ ¡ ¡
Evet, sizlere Hamburg’dan, “iyi”, “çok iyi” bir haber getiriyorum.
Dünya Editörler Forumu’nun (WEF) 17’nci kongresinden, “Köşe kadısı” mertebesine indirilen ve “Sonumuz ne olacak” kâbuslarıyla uykusuz gecelere mahkûm edilen sizlere iyi haberler var.
WEF’in önceki gün başlayan kongresine çok ilginç bir araştırmanın sonuçları sunuldu.
Araştırmayı “McKinsey and Company” yapmış.
Dünyanın her tarafından 300’e yakın gazete editörüne, “mesleğin geleceği” sorulmuş.
Gelecek derken de, öyle 22’nci yüzyıl falan değil. 10 yıl sonradan söz ediyoruz.
Sorulardan biri şu:
“Gelecek 10 yılda görüş bildiren yazıların önemi artacak mı azalacak mı?”
Herkes köşe yazarına vuruyor ya...
Editörler hiç öyle düşünmüyor.
Araştırmaya cevap veren editörlerin yüzde 60’ı, “görüş bildiren yazıların”, yani köşe yazılarının öneminin artacağına ve gazeteciliğin en önemli kozlarından biri olacağına inanıyor.
Arkadaşlar duydunuz mu?
Yeriniz sağlam!
Araştırmanın bu bölümünü dinlerken, bir yanımda Doğan Grubu’nun danışmanlarından Garbis Keşişoğlu, öteki yanımda ise Sedat Ergin oturuyor.
Sedat’a bakıp, “Senin istikbalin de çok parlak” diyorum.
Çünkü, editörlerin yüzde 60’ı, gelecek 10 yılda “analiz yazılarının da önem kazanacağını” söylüyor.
Eh Türkiye’de “analiz” yazısı deyince ilk aklıma gelen ve bu ismi hak eden isim Sedat olduğuna göre, rahatlıkla bu güvenceyi verebilirim.

¡ ¡ ¡
Yalnıııızzz... Bir de “bad news” var.
Editörlere soruyorlar: “Gelecek 10 yılda mesleğiniz konusunda sizi en çok korkutan şeyler nelerdir?”
Hangi şeytan dürttüyse, alternatifler arasında şöyle gereksiz bir madde de koymuşlar.
“Politik baskılar...”
Avrupalı editörlerin sadece yüzde 7’si “Politik baskılar” diyor.
Ancak aralarında Türkiye”nin de bulunduğu “emerging countries”, yani “yükselmekte olan ülkelerin” editörlerine sorulduğunda, onların yüzde 41’i “politik baskılar” karşısında tir tir titriyor.
Yani her iki editörden biri, ülkesinde iktidarın siyasi baskılarından korkuyor.
Ee ne olacak şimdi?
Bir tarafta “mesleğin ihtiyacı”, öteki yanda kapıya dayanmış maliye memuru.
Ben formülü buldum.
“Gazeteci toplumun aynası olmalı...”
Gelişmekte olan ülkelerde gazeteciler toplumun aynası olacak...
Ama orada da dikkat...
Nasıl bir ayna sorusu var.

¡ ¡ ¡
Ona da naçizane bir formülüm var.
Siyasi iktidarlardan korkan ülkelerde gazeteciler iktidarların lehine olan haberlerde “konkav ayna”, yani içbükey olacak.
Dev aynası yani. Olduğundan büyük gösterecek.
İktidarı kızdıran haberlerde ise, “konveks ayna”. Gerçeği olduğundan küçük gösteren, dışbükey bir cüce aynası.
Hatta naçizane tavsiyem, o sırada odaya buhar verip aynanın göstermemesini sağlamak.

¡ ¡ ¡
Tabii yazının ayna kısmı sadece şaka.
“İleri demokrasiye” geçmiş ülkelerde buna eşek şakası bile denebilir.
Burada Hamburg’da mesleğimizle ilgili çok ciddi meseleler de tartışılıyor.
Zaman zaman onları da aktaracağım.

Ertuğrul ÖZKÖK / HÜRRİYET

ETİKETLER
#ertuğrul özkök