Ertuğrul Özkök tepki çeken o pozunu böyle savundu: Biz bu sırıtışı çok sevdik!
Doğan Medya Grubu'nun satışının ardından Ertuğrul Özkök'ün girdiği fotoğraf karesinde 'sırıtış'ı köşe yazarlarının tepkisine neden olmuştu.
Aydın Doğan geçtiğimiz hafta başında holding bünyesindeki medya
çalışanlarını ziyaret ederek yıllardır sahibi olduğu kanal ve
gazetelere veda etti.
Satışın ardından da devir teslim töreni gerçekleştirilerek Doğan
Medya Grubu resmen Demirören Holding’e geçti.
Devir teslim töreninin ardından, Türkiye gazetesini de bünyesinde
barındıran İhlas Grubu'nun eski yöneticisi, Demirören Medya Grubu
İcra Kurulu Başkanı Mehmet Soysal dikkat çeken bir fotoğraf
paylaştı.
Sosyal medyada yapılan paylaşımda, devir teslimin ardından Yıldırım
Demirören ve Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök’ün yer alması
dikkat çekti.
SATIŞTAN ÇOK MUTLUYMUŞ GİBİ POZ VERİYOR
O fotoğrafa ilk tepki Demirören Medya Grubu bünyesinde yayın yapan
Milliyet gazetesi köşe yazarı Nagehan Alçı'dan gelmişti. Alçı,
Özkök için "fotoğraf karelerine girip sanki satıştan çok mutluymuş
gibi gülerek poz veriyor" demiş ve "Böyle hareketler yaparak
hükümetin ve Erdoğan’ın gözüne giremeyecekleri gibi onları seven
insanları da tamamen kaybediyorlar." ifadesini kullandı.
"Bir gazetecinin, gazetenin yeni patronuyla birlikte fotoğraf
çektirmesinde hiçbir sıkıntı yok." diyen Fatih Altaylı ise,
"Özkök’ün Demirören Ailesi ile çektirdiği fotoğraftaki tek sorun,
Özkök’ün suratındaki tebessüm.Daha doğrusu “sırıtış”" diye
yazdı.
Özkök'ün bu fotoğrafına en ağır eleştiri ise Türkiye Gazetesi köşe
yazarı Fuat Uğur'dan gelmişti. Uğur, "Bu acıklı sırıtışın sebebi
teşhir hastalığı" başlıklı köşe yazısında şöyle yazdı:
...
Aslında, teşhircilik hayatın her alanında gözlemlenen bir hastalık.
Bir varoluş sebebi kimi insanlar için. Kendini bıkmadan gösterme ve
odağa alma, “Ben, ben, ben” diye sayıklama hâlleri, her şartta
yıkılmadan ve gerektiğinde top gibi yuvarlanarak yeniden ayağa
kalkma yeteneği, sınırsız yalakalık yapma potansiyeli, “Gelene
ağam, gidene paşam” sahteciliği, hep “Ben de oradaydım” deme
takıntısı ve en mühimi de ünlü, vazgeçilmez, sevilir olma
hastalığı.
...
Adam para kazanmıştır, deveyi hamuduyla götürmüştür ama eğer
gazetelerde yazısı, fotoğrafı, televizyonlarda görüntüsü çıkmazsa
hayat ona zindan olur. O yüzden bu adama “Bak kardeşim, patronun
değişmiş, edebinle istifanı ver, çek git. Yoksa kapının önüne
konulacaksın” dediğin zaman şaftı kayar, tüm cıvataları atar. Çünkü
çuvalla para kazanıp servet yapsa da yeterli değildir onun
için.
Zira kendini göstermezse önce ruhen, sonra da fiziken ölür.
DÜNYANIN EN İSYANKÂR SIRITIŞINI YARATAN ADAM
ÖLDÜ
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, tüm bu eleştirilere bugün isim
yazmadan üstü kapalı bir cevap verdi.
Özkök, “Guguk Kuşu” ve “Amadeus” filmlerinin Oscar ödüllü yönetmeni
Milos Forman'ın ölümünü konu ettiği "Dünyanın en isyankâr
sırıtışını yaratan adam öldü" başlıklı yazısında, Bizim
neslimiz bugün durup dururken sırıtıyorsa...Bilin ki, her defasında
aklımıza “Guguk Kuşu”ndaki Jack Nicholson geldiği içindir..."
dedi.
Özkök'e göre bu 'sırıtış' aslında bir isyanın simgesi...
İşte Özkök'ün bugünkü yazısından ilgili bölüm:
BU dünyada, hepimizi hafızasında bir Jack Nicholson gülüşü
vardır...
Daha doğrusu bir “sırıtış”...
***
Hani “Shining” filminde elinde balta ile kapıyı kırıp “Honey I’m
home...” derkenki sırıtışı...
Hani “Batman”in “Joker”i olarak sırıtışı...
***
Jack Nicholson’u ilk defa Paris’te, 1970 yılında “Easy Rider”
filminde seyretmiştim...
Bugün Trump’ı yaratan Redneck, yani bir anlamda faşist, ırkçı
Amerikan kesimine meydan okuyan genç bir avukattı...
Ama o sırıtış henüz ortada yoktu...
***
Bana göre o efsane sırıtış ilk olarak, 1975’te “Guguk Kuşu” filmi
ile ortaya çıktı.
Ken Kesey’in “One Flew Over The Cuckoo’s Nest”, “Beat Generation”
denilen karşı kültür hareketinin en kuvvetli temsilcilerinden
biriydi.
Bu roman bizim nesillerimiz için “müesses nizama” itirazın en
önemli eserlerinden biriydi.
***
Çek asıllı yönetmen Milos Forman, işte onun romanından çektiği
filmle o gülüşü yarattı.
Akıl hastanesine getirilen McMurphy’yi oynayan Jack Nicholson’un
yüzündeki bu sırıtışı, işte o isyanın simgesi haline o
getirmişti.
***
Michel Foucault okuduğumuz yıllardı ve akıl hastaneleri de
cezaevleri gibi, bizim de gözümüzde, müesses nizamın, yerleşik
iktidarın “isyankârları terbiye müesseseleriydi”...
***
Aynı sırıtışı, ondan 5 yıl sonra Staley Kubrick’in “Shining”
filminde, yavaş yavaş deliren yazar Jack Torrance’ın yüzünde, işte
o baltalı sahnede görmüştük...
***
Ve sonra 1989’daki “Batman” filminde Joker’in yüzüne
yerleşmişti...
***
Biz bu sırıtışı çok sevdik.
İşte o ilk sırıtışı yaratan büyük yönetmen Milos Forman, cumayı
cumartesiye bağlayan gece, 86 yaşında öldü.
***
“Amadeus” filminde şen şakrak, isyankar Mozart’ı da o yaratıp
kafamıza yerleştirmişti.
***
İçindeki isyan 1968 yılında Sovyet tankları, ülkesi
Çekoslovakya’daki başkaldırıyı ezerken doğmuştu.
Milos Forman o duyguyu, 7 yıl yıl sonra McMurhpy’nin yüzüne harika
bir sırıtış olarak öyle bir yerleştirdi ki...
***
Hiç unutmadık...
***
Bizim neslimiz bugün durup dururken sırıtıyorsa...
Bilin ki, her defasında aklımıza “Guguk Kuşu”ndaki Jack Nicholson
geldiği içindir...