20 Kas 2014 11:25
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:55
Ertuğrul Özkök ifade veren Gül'ü öve öve bitiremedi
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e methiyeler düzdü.
Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök, eski Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül'ün 'kayıp trilyon davası'nda ifade vermesini köşesine
taşıdı.
Abdullah Gül'ün ifade vermesini "Bunlar sadece yapanlara şeref kazandırmaz.
Demokrasiye ve medeni bir topluma da şeref kazandıran davranışlardır bunlar..." sözleriyle öven Ertuğrul Özkök, şöyle devam etti:
"Sıfırlanamayan milyonların hesabı sorulamayacak, Ankara'ya giden milyonların çetelesi tutulamayacak, ayakkabı kutularındaki pis kokular dezenfekte edilemeyecek... Davaların dosyaları açılmadan kapanacak. Ama Cumhuriyet tarihinde ilk defa eski bir Cumhurbaşkanı yıllardır kapatılmamış bir davada, ifade verecek. Bu milletin midesi işte bu çelişkiyi kaldıramaz."
Ertuğrul Özkök'ün 'Milletin midesi bunu kaldırmaz' başlıklı yazısı:
O KİŞİLER ABDULLAH GÜL VE EŞİ
Geçen hafta İstanbul'daki Sabancı Müzesi'nde çok ilginç bir olay yaşandı.
Çok önemli bir şahsiyetin yakını, müze yetkililerini arayarak söz konusu kişinin
"Eşiyle Juan Miro sergisini gezmek istediğini" söyledi.
Ancak bir ricaları vardı.
Bu ziyaret için hiçbir özel önlem alınmayacaktı. Yani sıradan iki vatandaş gibi gelip
sergiyi gezecekler ve sonra müzenin içindeki Changa Restoran'da sergi için
hazırlanan özel mönü yemeğini baş başa yiyeceklerdi.
Müzeyi ziyarete gelecek kişiler Türkiye Cumhuriyeti'nin On Birinci Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ile eşi Hayrünnisa Gül'dü...
Sessizce geldiler, gezdiler ve gittiler...
Bu haberi, son günlerde çok daha keyifle okumaya başladığım Hürriyet yazarı Kanat
Atkaya'nın köşesinde okudum.
Okuduğum an, geçenlerde bir davette bir bakanın koruma ordusunun itiş kakışları
arasında çektiğim sıkıntı aklıma geldi.
Aynı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün de gidip Türkiye Cumhuriyeti
savcılarının önünde, kendisiyle ilgili bir dava için ifade verdi.
BUNLAR SADECE ŞEFER KAZANDIRMAZ
Bunlar güzel davranışlardır.
Ağır bir muhafazakâr hoyratlık ve kibir kasırgası içinde unuttuğumuz zarif
davranışlardır.
Ayakkabı kutularına sıkışmış, cepleri tıkış tıkış elbiselerin askılarına takılmış
siyasetçilerin, Ankara'ya milyonlarca dolar gönderen, daha düne kadar kim olduğunu bilmediğimiz işadamlarının adalete nanik yaptığı bir dönemde bunlar anlamlı
hareketlerdir.
Bunlar sadece yapanlara şeref kazandırmaz.
Demokrasiye ve medeni bir topluma da şeref kazandıran davranışlardır bunlar...
KİBİR ÖRTÜSÜNÜ KALDIRMA İŞARETİ
Arınç'ın israf çıkışından sonra Gül...
Bu hareketler AKP'de "kurucu babaların", partinin üzerine sinen "kibir" örtüsünü
kaldırma işaretleridir.
Sıra Başbakan Ahmet Davutoğlu'nda...
Ülkenin üzerine çöken bu kibir, aşağılama, ötekileştirme, korkutma, sindirme ve
hesap vermeme döneminin, bir daha açılmamak üzere kapatılma zamanı geldi.
Ve son söz:
Sıfırlanamayan milyonların hesabı sorulamayacak, Ankara'ya giden milyonların
çetelesi tutulamayacak, ayakkabı kutularındaki pis kokular dezenfekte
edilemeyecek...
Davaların dosyaları açılmadan kapanacak.
Ama Cumhuriyet tarihinde ilk defa eski bir Cumhurbaşkanı yıllardır kapatılmamış bir
davada, ifade verecek.
Bu milletin midesi işte bu çelişkiyi kaldıramaz.
Abdullah Gül'ün ifade vermesini "Bunlar sadece yapanlara şeref kazandırmaz.
Demokrasiye ve medeni bir topluma da şeref kazandıran davranışlardır bunlar..." sözleriyle öven Ertuğrul Özkök, şöyle devam etti:
"Sıfırlanamayan milyonların hesabı sorulamayacak, Ankara'ya giden milyonların çetelesi tutulamayacak, ayakkabı kutularındaki pis kokular dezenfekte edilemeyecek... Davaların dosyaları açılmadan kapanacak. Ama Cumhuriyet tarihinde ilk defa eski bir Cumhurbaşkanı yıllardır kapatılmamış bir davada, ifade verecek. Bu milletin midesi işte bu çelişkiyi kaldıramaz."
Ertuğrul Özkök'ün 'Milletin midesi bunu kaldırmaz' başlıklı yazısı:
O KİŞİLER ABDULLAH GÜL VE EŞİ
Geçen hafta İstanbul'daki Sabancı Müzesi'nde çok ilginç bir olay yaşandı.
Çok önemli bir şahsiyetin yakını, müze yetkililerini arayarak söz konusu kişinin
"Eşiyle Juan Miro sergisini gezmek istediğini" söyledi.
Ancak bir ricaları vardı.
Bu ziyaret için hiçbir özel önlem alınmayacaktı. Yani sıradan iki vatandaş gibi gelip
sergiyi gezecekler ve sonra müzenin içindeki Changa Restoran'da sergi için
hazırlanan özel mönü yemeğini baş başa yiyeceklerdi.
Müzeyi ziyarete gelecek kişiler Türkiye Cumhuriyeti'nin On Birinci Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül ile eşi Hayrünnisa Gül'dü...
Sessizce geldiler, gezdiler ve gittiler...
Bu haberi, son günlerde çok daha keyifle okumaya başladığım Hürriyet yazarı Kanat
Atkaya'nın köşesinde okudum.
Okuduğum an, geçenlerde bir davette bir bakanın koruma ordusunun itiş kakışları
arasında çektiğim sıkıntı aklıma geldi.
Aynı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, önceki gün de gidip Türkiye Cumhuriyeti
savcılarının önünde, kendisiyle ilgili bir dava için ifade verdi.
BUNLAR SADECE ŞEFER KAZANDIRMAZ
Bunlar güzel davranışlardır.
Ağır bir muhafazakâr hoyratlık ve kibir kasırgası içinde unuttuğumuz zarif
davranışlardır.
Ayakkabı kutularına sıkışmış, cepleri tıkış tıkış elbiselerin askılarına takılmış
siyasetçilerin, Ankara'ya milyonlarca dolar gönderen, daha düne kadar kim olduğunu bilmediğimiz işadamlarının adalete nanik yaptığı bir dönemde bunlar anlamlı
hareketlerdir.
Bunlar sadece yapanlara şeref kazandırmaz.
Demokrasiye ve medeni bir topluma da şeref kazandıran davranışlardır bunlar...
KİBİR ÖRTÜSÜNÜ KALDIRMA İŞARETİ
Arınç'ın israf çıkışından sonra Gül...
Bu hareketler AKP'de "kurucu babaların", partinin üzerine sinen "kibir" örtüsünü
kaldırma işaretleridir.
Sıra Başbakan Ahmet Davutoğlu'nda...
Ülkenin üzerine çöken bu kibir, aşağılama, ötekileştirme, korkutma, sindirme ve
hesap vermeme döneminin, bir daha açılmamak üzere kapatılma zamanı geldi.
Ve son söz:
Sıfırlanamayan milyonların hesabı sorulamayacak, Ankara'ya giden milyonların
çetelesi tutulamayacak, ayakkabı kutularındaki pis kokular dezenfekte
edilemeyecek...
Davaların dosyaları açılmadan kapanacak.
Ama Cumhuriyet tarihinde ilk defa eski bir Cumhurbaşkanı yıllardır kapatılmamış bir
davada, ifade verecek.
Bu milletin midesi işte bu çelişkiyi kaldıramaz.