08 Tem 2010 08:12 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:27

ERTUĞRUL ÖZKÖK HANGİ GEREKÇEYLE MİT'TEN ÖZÜR BEKLİYOR?

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ertuğrul Özkök, istihbarat teşkilatı olan MİT'ten özür bekliyor!

Teşkilat’tan bir özür bekliyorum


BU yazı belki de Türk devlet tarihinde bir ilk olacak.

Ben, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Ertuğrul Özkök, ülkemin istihbarat teşkilatı olan MİT’ten kamuoyu önünde bir özür bekliyorum.

MİT’i mahkemeye vermedim.
Çünkü gözümüz gibi kollamamız gereken kuruluşlarımızdan biridir diye düşünüyorum...
Ama benim de verdiğim vergilerle çalışan bu kurumun bana ve bazı arkadaşlarıma bir özür borcu var.
Onlar bekler mi beklemez mi bilmiyorum.
Ama isimlerini burada zikredeceğim.
Dinç Bilgin, Enis Berberoğlu, Bekir Coşkun, Hüseyin Gülerce, Selahattin Sadıkoğlu...
Benimle birlikte onlardan da özür dilemeli.

* * *
Bundan bir buçuk yıl kadar önce o dönemin Hürriyet Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu bir istihbarat almıştı.
Buna göre, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ne bazı askerlerin darbe yapacağı yolunda bir “belge” ulaşmış ve büyükelçi de bunu Türk Genelkurmayı’na bildirmişti.
Yanlış hatırlamıyorsam, Hürriyet Ankara Bürosu, bunu dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök’e de sormuştu.
ABD’nin o dönemdeki Ankara Büyükelçisi Edelmann, önceki gün, bu belgeyi incelediklerini ve sahte olduğunu kanıtladıklarını açıkladı.
Bu açıklama, Ergenekon davasında, bazı sahte belgelerin oraya buraya sızdırıldığı konusundaki iddiaları kanıtlayan ilk somut gelişme oldu.
Bu olay, uzun süreden beri içimde bir hicran yarası gibi sakladığım duyguyu tetikledi.

* * *
“Taraf” Gazetesi bundan bir buçuk yıl önce manşetinden bir haber verdi. Buna göre, “büyük bir gazetenin genel yayın yönetmeni ile Ankara temsilcisi” Ergenekon çetesinde yer alıyordu.
Türkiye’de “Büyük gazete” diye tarif edildiğinde hangi gazetenin akla geldiği malum.
Bütün gözler benim ve Enis Berberoğlu’nun üzerine çevrildi.
Nitekim, söz konusu “Ergenekon çete şeması” bir süre sonra, bütün gazetelerin bürolarına ulaştırıldı.
Bu, Tuncay Güney denilen şahsın, elyazısıyla hazırladığı bir çete şemasıydı.
Çetenin “1 Numarası” Dinç Bilgin’di.
Onun altında “Sabah Gazetesi’nde çalıştığı” belirtilen Enis Berberoğlu ve Bekir Coşkun vardı.
Altında, Fethullah Gülen’in en yakınlarından, Zaman Gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce, Yeni Şafak Gazetesi’nin eski Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu ve ben vardık.
Bu şema, bir disketle birlikte MİT’e ulaştırılmıştı.
MİT bunu 2 yıl elinde tuttuktan sonra, Tayyip Erdoğan Başbakan olunca bir nüshasını ona, bir nüshasını da Genelkurmay’a göndermişti.
Bunu yaparken de, Enis Berberoğlu ile Bekir Coşkun’un hangi gazetede çalıştığını dahi bilmeyecek kadar medya cahili bir insanın hazırladığı şema ciddiye alınır mı diye sormamıştı.
Dahası bu insanlar nasıl aynı çetede yan yana çalışırlar diye de merak etmemişti.

* * *
Daha sonra Ergenekon davası başlayınca, Başbakanlık da bunu İstanbul’a savcılığa göndermiş, o çete şeması da Ergenekon dosyasına girmişti.
MİT’in o dönemdeki Müsteşarı Şenkal Atasagun, daha sonra bu belgenin “Deli saçması olduğunu” açıkladı.
Tabii kendisiyle karşılaşamadığım için “Bu deli saçmasını nasıl servise koydunuz” sorusunu da soramadım.
Dahası, MİT, bu şemayı hazırlayan malum kişinin, Polis’te sorgulanması sırasında çekilen kasetlerini inceledi ve bazı polis müdürlerinin, o kişiye adeta işkence uygulayarak bizim isimlerimizi zorla ifadeye soktuğunu teknik incelemeyle ortaya çıkardı.
Ama bakın o “belge” hâlâ Ergenekon dosyasında duruyor.
Google’da Ertuğrul Özkök-Ergenekon diye yazınca 400 bine yakın yazı geliyor.
Ve çok büyük bir ihtimalle savcılar o belgeyi gerekçe gösterip, telefonlarımızı dinleme kararı aldırttılar, hayatımızı delik deşik ettiler.
“Taraf” Gazetesi de o gün yaptığı şeyi düzeltecek tek satır yayınlamadı.

* * *
Dün Milliyet Gazetesi’nde, Serpil Çevikcan’ın kaleminden yeni MİT Müsteşarı’nın yapacağı atılımları okudum.
Yeni müsteşar “Teşkilat’ta” gerçekten yeni bir dönem açacaksa, işe bizim durumumuzdan başlamalı.

Bir kere Savcılığa bir yazı yazarak, bizimle ilgili o belgenin dosyadan çıkarılmasını talep etmeli.
İkinci olarak da bizleri damgalayan böyle bir “Deli saçmasını” servise koydukları için bizlerden özür dilemeli.

Bakın ortalık sahte belge dolu ve bu sahte belgelerle ne hayatlar karartılıyor.
Ben hayatım boyunca Devletimin kurumlarını yıpratmamak için elimden geleni yaptım.
Şimdi devletin kurumları da bizlerin yıpratılmaması için üzerine düşeni yapmalı.
Eğer demokratik bir Türkiye’ye gidiyorsak, “Teşkilat’tan” böyle devrimci bir adım bekliyorum.
Bu ülkede “Kurunun yanında yaş da yanmayacaksa” Devlet’in adab-ı muaşereti öğrenmesi gerekir.
Bu, vatandaş olarak Teşkilat’a dilekçemdir.

Ertuğrul ÖZKÖK / HÜRRİYET