03 Eyl 2009 05:19 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:51

ERTUĞRUL ÖZKÖK HANGİ FOTOĞRAFLARI YAYINLAMAMA KARARI ALDI? UMRE ZİYARETİNDE İHRAMA BÜRÜNDÜ MÜ? NAMAZ KILDI MI?

"Kutsal topraklara gitme fikri, ilk defa üç yıl önce doğdu." Ertuğrul Özkök yazdı.

Bu sorulara da cevap vereceğim

KUTSAL topraklara gitme fikri, ilk defa üç yıl önce doğdu.

O günlerde bu diziyi, üç kişi olarak düşünmüştüm.

Murat Bardakçı, Ahmet Hakan ve ben.

Bu üçlünün anlamı da şu olacaktı.

O bölgeleri iyi bilen, Arapçayı çok iyi konuşan bir tarihçi.

Murat Bardakçı.

İmam Hatip mezunu, o dünyadan gelmiş renkli bir gazeteci.

Ahmet Hakan.

Ve Hürriyet Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni, bütün hayatı boyunca köklü bir laik eğitim almış kişi olarak ben.

Ne yazık ki, bu üçlü için Suudi yetkililerinden vize alamadık.

Sonra Murat Bardakçı Hürriyet'ten ayrıldı.

Ahmet Hakan'la ikimiz için vize talebinde bulunduk.

Yine olmadı.

Bu yıl üçüncü başvurumuzda vizeyi alabildik.

* * *

Ahmet Hakan umreye gideceğimizi yazdığı günden itibaren, bu gezi hemen herkesin ilgisini çekti.

Laik tanıdıklarımın bir bölümü bu projeye biraz burun kıvırarak baktı.

İslami kesimlerde ise genellikle sessizce bekleme eğilimi hâkimdi.

Buna karşılık benzer bazı gazetelerin köşelerinde, bizlere hakarete varan yazılar yazıldı.

Gazetecilik bana bir şeyi öğretti.

Tepki verirken, biraz beklemek her zaman iyidir.

O arkadaşların yazı dizisini bekleyip kararlarını ondan sonra vermelerini beklerdim.

Ama olsun.

Onların yazılarını da saygıyla karşılıyorum.

Bu dizi sayesinde çok iyi bir insanı şahsen tanıma imkânım da oldu.

Murat Bardakçı olmayınca, İslam tarihini iyi bilen birini ararken Ahmet Hakan'ın aklına Ali Bulaç geldi.

Onunla bir iftarda buluştuk. Seve seve bu diziye katkıda bulunacağını söyledi.

Yarından itibaren başlayacağım dizi, onunla çok daha güzel olacak.

* * *

Kim bilir kaçıncı defa yazıyorum.

Ben İzmir'de doğdum ve adını Atatürk'ten almış "Gazi İlkokulu"nda okudum.

Çocukluğumdan itibaren laik bir çevrede, Atatürk ilkelerine bağlı, tam anlamıyla Batılı bir dünyada büyüdüm.

Babaannem, anneannem ve dedem hacca gittiler.

Annem ve babam hacca gitmediler.

Annem bildiğimden beri beş vakit namaz kılar.

Ancak baba tarafımdan üç kuşak dedem umreye gitti.

Yani ben, ailemin, babam dışında umreye giden ilk erkek üyesi oldum.

* * *

Hayatım boyunca hacca veya umreye gitmek gibi bir düşüncem olmadı.

Ama dünyanın her yerinde kutsal mekânlar beni hep çekti.

Öyleyse, ben kutsal topraklara hangi kimliğim ve duygularımla gittim?

Yani umreye mi gittim, yoksa gazetecilik yapmaya mı?

Bu konudaki samimi hissiyatım şudur.

İkisi arasında kalan "No man's land"da yani her ikisine de ne tam ait olan ne de tam ait olmayan bir alanda dolaştım.

Hissiyatım bu olunca, herkesin merak ettiği sorulara da samimi olarak cevap vermek
farz oldu.

? Umrenin bütün gereklerini yerine getirdim mi?

Yani "İhrama büründüm mü?"

Cevabını vereyim.

İhrama büründüm.

O beyaz giysiyi giydim.

Onunla fotoğraf da çektirdim.

Bu fotoğraflar üç kişide var.

Sebati Karakurt, Ahmet Hakan ve ben.

Ancak bu fotoğrafları yayınlamama kararı aldım.

* Peki Kâbe'yi tavaf ettim mi?

Evet, Kâbe'nin etrafında 7 tur attım. Her köşesinde iki avucumu açarak, sağ elimin içini öperek selamı da durdum.

Tavaf boyunca bütün duaları da, rehberimizin söylediklerini tekrarlayarak ettim.

* Say denilen 7 tavafı da yaptım.

* Sonunda saçımdan bir tutam kestirerek umrenin gereğini tamamladım.

Bu yazı dizisindeki içtenliğimi anlatabilmek için başka bazı sorulara da cevap vereyim.

* Oruç tuttum mu?

Hayır, tutmadım. Ama gün boyunca, yemek yememeye, su içmemeye dikkat ettim. Başkalarının önünde bir yudum su dahi içmedim.

* Namaz kıldım mı?

Hayır kılmadım. Sadece Kuba Camii'nde Ahmet Hakan'la iki rekat namaz kıldım.

* * *

Kutsal topraklarda geçirdiğim üç güne yakın zamanı, hayatım boyunca unutmayacağım bir duygu dünyası içinde geçirdim.

Böyle olunca, okuyucumun karşısında
başka sorulara da cevap vermem gerektiğini düşünüyorum.

* Mesela; bundan böyle alkol almaya devam edecek miyim?

* Artık oruç tutacak, namaz kılacak mıyım?

* Cuma namazlarına gidecek miyim?

* Hayatımda bir şeyler değişecek mi?

Bu soruların da cevabını vereceğim.

Ama dizinin en sonunda.

Şimdilik söyleyebileceğim şudur.

Bu diziyi, bütün samimiyetimle yazdım.

İsterseniz, "Cahiliye döneminde kalmış bir laikin" sayıklamaları diyebilirsiniz.

İsterseniz, "Cingöz bir gazetecinin gözlemleri".

Veya önyargılı bazılarının yaptığı gibi, bunun altında "iktidara yalakalık" gibi şeyler arayıp, bin bir komplo üretebilirsiniz.

İsterseniz samimi ve saygılı bir laikin, samimi gözlemleri olarak okuyabilirsiniz.

Ben bu gözlemleri kendim olarak yaptım ve kendim olarak aktarıyorum.

Değerlendirme sizlere ait...


Ertuğrul Özkök/Hürriyet