23 Nis 2010 12:08
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:15
ERTUĞRUL ÖZKÖK GENÇLERİ BUGÜN NEDEN ''NAAAAH'' ÇEKMEYE DAVET ETTİ?
Siz "Naaaahh" deyin.El işaretine ihtiyaç yok.Adresteki zat, zatlar anlar.Mutlaka anlar.Çünkü anlayacakları tek dil odur.
Büyük ‘naaaah’ günü
1966 yılında Ankara’da Güniz Sokak’ta, bir apartmanın bodrum katında iki öğrenci arkadaşımla oturuyordum.
Küçük bir transistorlu radyom vardı.
Apartmanın tepesine çıkıp küçük bir anten kurmuştum.
Gece yarısından itibaren, Radio Caroline adlı bir radyo kanalını dinliyordum.
O zamanlar bunlara “korsan radyo” deniyordu.
İngiltere ve Avrupa kıtasının çoğunda yayın tekeli devletin elinde olduğu için bu radyolar tekeli kırmanın yolunu Manş Denizi’nde, uluslararası sularda dolaşan gemilerden yayın yapmakta bulmuşlardı.
24 saat pop müzik yayını yapıyorlardı.
Beatles çağı açılmıştı ve dünya bir müzik devrimi yaşıyordu.
İnsan düşüncesi 1968 Mayıs devrimine hazırlanıyordu.
Bu gemilerdeki DJ’ler, muhafazakâr İngiliz devletine kafa tutuyorlardı.
Bütün İngiliz gençliği bu radyoları dinliyordu.
Dinleyenlerden biri de bendim.
Ankara’daki bodrum katımda, gece yarısından itibaren sabaha kadar Radio Caroline dinliyordum.
***
Önceki akşam olağanüstü bir film seyrettim.
Adı “Boat That Rock”tı.
Yani “Rock’n Roll Yapan Gemi”.
Film, 1966 yılında Manş Denizi’nden korsan yayın yapan bir geminin içinde yaşananları anlatıyordu.
Bir patron ve 8 DJ, bütün dünyayı sarmış İngiliz pop müziğini korsan gemiler üzerinde dünyanın eğlence merkezi haline getirmişti.
Bu meydan okuma İngiliz hükümetini çılgına çevirmişti.
Kabinenin bir bakanı bu yayınlara mani olmak için akla gelebilecek her şeyi yapıyordu.
Önce bu radyo istasyonlarına reklam veren şirketlere yasak getirilmişti.
Ancak şirketler, reklam paralarını öteki ülkelerde kurdukları şirketler üzerinden ödeyerek bunu aşmışlardı.
Sonunda hükümet bir kanun çıkararak, bu gemilerden yayın yapmayı yasaklamış ve yayına devam edeceklere ağır hapis cezaları getirmişti.
Filmin en güzel sahnesi, işte o yayın yasağının başlayacağı geceyi anlatan sahnesiydi.
Size o sahneyi anlatmak istiyorum.
***
Gece saat tam 24.00’te yayın yasakları devreye girecektir.
Radyo kanalının sahibi çalışanlarını toplayıp, “Kapatıyoruz” der.
Önce bir sessizlik olur. Sonra aralarından biri, “Bu kanun beni ilgilendirmez. Ben İngiliz vatandaşı değilim” der.
Bir başkası, “Benim yapacak başka işim yok” diyerek çalışmaya devam edeceğini söyler.
Bir üçüncüsü, “Benim evim, yatacak yerim yok. Ha sokakta yatmışım ha hapiste” der.
İşte ondan itibaren bana acayip heyecan veren bir gelişme olur.
Gece saat 23.55’ten itibaren en kıdemli DJ mikrofona çıkar ve İngiliz halkına seslenmeye başlar:
“Biz burada bir hayali gerçekleştirdik. Müziğin yarattığı hayalleri sizle paylaştık. Bu özgürlüğü birlikte yaşadık. Artık sesimiz kısılıyor.. Kapatılıyoruz. Ama insanlar müzik yazmaya, müzik dinlemeye devam edecek. Bu özgürlüğü bir gün mutlaka birlikte yeniden yaşayacağız. Şimdilik hepinize elveda.”
Sonra kapatma için geriye saymaya başlar.
“10, 9, 8, 7, 6, 5......ve sıfır.”
Ses kesilir.
Bütün İngiltere’nin gençleri ağlamaktadır. Bir özgürlük dönemi kapanmaktadır.
İngiltere 20 saniye sessizliğe gömülür.
Ve....
Sonra o muhteşem ses yeniden patlar.
“Naaaaaaaahhhhhh....”
“Arkadaşlar durmuyoruz. Yayın devam ediyor, bize kimse mani olamaz.”
Ve arkasından Rolling Stones’un o muhteşem şarkısı infilak eder.
“Let’s spend the night together.”
“Geceyi birlikte geçirelim.”
İngiltere yeniden rock’n roll’a başlar...
***
Korsan radyolar 1967’de kapatıldı.
Ama 1970’lerin sonundan itibaren bütün Avrupa özel radyolara izin vermek zorunda kaldı.
Türkiye bu yıl özel radyolarının 20’nci yılını kutluyor.
90’ların başında özel radyoları kapatmaya kalktıkları zaman “Radyomu istiyorum” diye bir yazı yazmıştım ve o söz özel radyoları isteyen milyonlarca gencin sloganı haline gelmiş, arabalara siyah kurdeleler bağlanmıştı.
O da bizim iktidara, iktidarlara çektiğimiz büyük “Naaaaaahhhh”tı.
Bir gençlik “naaahhhh” çekmeye başladığı zaman kimse mani olamaz.
Yaşasın rock’n roll...
Yaşasın müziğin iktidarı.
Bütün Türkiye’deki DJ arkadaşlar; bugün bizim günümüz. Özgürlüğün 20’nci yılındayız. Hadi bugün hep birlikte büyük bir “naaaahhhh” çekelim.
Kime mi?
Siz “Naaaaahh” deyin. El işaretine ihtiyaç yok.
Adresteki zat, zatlar anlar.
Mutlaka anlar.
Çünkü anlayacakları tek dil odur.
Ertuğrul Özkök/Hürriyet
1966 yılında Ankara’da Güniz Sokak’ta, bir apartmanın bodrum katında iki öğrenci arkadaşımla oturuyordum.
Küçük bir transistorlu radyom vardı.
Apartmanın tepesine çıkıp küçük bir anten kurmuştum.
Gece yarısından itibaren, Radio Caroline adlı bir radyo kanalını dinliyordum.
O zamanlar bunlara “korsan radyo” deniyordu.
İngiltere ve Avrupa kıtasının çoğunda yayın tekeli devletin elinde olduğu için bu radyolar tekeli kırmanın yolunu Manş Denizi’nde, uluslararası sularda dolaşan gemilerden yayın yapmakta bulmuşlardı.
24 saat pop müzik yayını yapıyorlardı.
Beatles çağı açılmıştı ve dünya bir müzik devrimi yaşıyordu.
İnsan düşüncesi 1968 Mayıs devrimine hazırlanıyordu.
Bu gemilerdeki DJ’ler, muhafazakâr İngiliz devletine kafa tutuyorlardı.
Bütün İngiliz gençliği bu radyoları dinliyordu.
Dinleyenlerden biri de bendim.
Ankara’daki bodrum katımda, gece yarısından itibaren sabaha kadar Radio Caroline dinliyordum.
***
Önceki akşam olağanüstü bir film seyrettim.
Adı “Boat That Rock”tı.
Yani “Rock’n Roll Yapan Gemi”.
Film, 1966 yılında Manş Denizi’nden korsan yayın yapan bir geminin içinde yaşananları anlatıyordu.
Bir patron ve 8 DJ, bütün dünyayı sarmış İngiliz pop müziğini korsan gemiler üzerinde dünyanın eğlence merkezi haline getirmişti.
Bu meydan okuma İngiliz hükümetini çılgına çevirmişti.
Kabinenin bir bakanı bu yayınlara mani olmak için akla gelebilecek her şeyi yapıyordu.
Önce bu radyo istasyonlarına reklam veren şirketlere yasak getirilmişti.
Ancak şirketler, reklam paralarını öteki ülkelerde kurdukları şirketler üzerinden ödeyerek bunu aşmışlardı.
Sonunda hükümet bir kanun çıkararak, bu gemilerden yayın yapmayı yasaklamış ve yayına devam edeceklere ağır hapis cezaları getirmişti.
Filmin en güzel sahnesi, işte o yayın yasağının başlayacağı geceyi anlatan sahnesiydi.
Size o sahneyi anlatmak istiyorum.
***
Gece saat tam 24.00’te yayın yasakları devreye girecektir.
Radyo kanalının sahibi çalışanlarını toplayıp, “Kapatıyoruz” der.
Önce bir sessizlik olur. Sonra aralarından biri, “Bu kanun beni ilgilendirmez. Ben İngiliz vatandaşı değilim” der.
Bir başkası, “Benim yapacak başka işim yok” diyerek çalışmaya devam edeceğini söyler.
Bir üçüncüsü, “Benim evim, yatacak yerim yok. Ha sokakta yatmışım ha hapiste” der.
İşte ondan itibaren bana acayip heyecan veren bir gelişme olur.
Gece saat 23.55’ten itibaren en kıdemli DJ mikrofona çıkar ve İngiliz halkına seslenmeye başlar:
“Biz burada bir hayali gerçekleştirdik. Müziğin yarattığı hayalleri sizle paylaştık. Bu özgürlüğü birlikte yaşadık. Artık sesimiz kısılıyor.. Kapatılıyoruz. Ama insanlar müzik yazmaya, müzik dinlemeye devam edecek. Bu özgürlüğü bir gün mutlaka birlikte yeniden yaşayacağız. Şimdilik hepinize elveda.”
Sonra kapatma için geriye saymaya başlar.
“10, 9, 8, 7, 6, 5......ve sıfır.”
Ses kesilir.
Bütün İngiltere’nin gençleri ağlamaktadır. Bir özgürlük dönemi kapanmaktadır.
İngiltere 20 saniye sessizliğe gömülür.
Ve....
Sonra o muhteşem ses yeniden patlar.
“Naaaaaaaahhhhhh....”
“Arkadaşlar durmuyoruz. Yayın devam ediyor, bize kimse mani olamaz.”
Ve arkasından Rolling Stones’un o muhteşem şarkısı infilak eder.
“Let’s spend the night together.”
“Geceyi birlikte geçirelim.”
İngiltere yeniden rock’n roll’a başlar...
***
Korsan radyolar 1967’de kapatıldı.
Ama 1970’lerin sonundan itibaren bütün Avrupa özel radyolara izin vermek zorunda kaldı.
Türkiye bu yıl özel radyolarının 20’nci yılını kutluyor.
90’ların başında özel radyoları kapatmaya kalktıkları zaman “Radyomu istiyorum” diye bir yazı yazmıştım ve o söz özel radyoları isteyen milyonlarca gencin sloganı haline gelmiş, arabalara siyah kurdeleler bağlanmıştı.
O da bizim iktidara, iktidarlara çektiğimiz büyük “Naaaaaahhhh”tı.
Bir gençlik “naaahhhh” çekmeye başladığı zaman kimse mani olamaz.
Yaşasın rock’n roll...
Yaşasın müziğin iktidarı.
Bütün Türkiye’deki DJ arkadaşlar; bugün bizim günümüz. Özgürlüğün 20’nci yılındayız. Hadi bugün hep birlikte büyük bir “naaaahhhh” çekelim.
Kime mi?
Siz “Naaaaahh” deyin. El işaretine ihtiyaç yok.
Adresteki zat, zatlar anlar.
Mutlaka anlar.
Çünkü anlayacakları tek dil odur.
Ertuğrul Özkök/Hürriyet