Ertuğrul Özkök: Fidan ve Akar'ın konuşma zamanı geldi; Erdoğan neden geç haberdar edildi?
Özkök, "MİT Müsteşarı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın konuşma zamanı geldi" diye yazdı.
Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak, "Cumhurbaşkanı '15 dakika ile kurtuldum' diyor. Kendisi için de, hepimiz için de büyük şans. O zaman. Ya '6 saatlik büyük bir ihmal, beceriksizlik, çaresizlik veya gaflet' var. Veya MİT ve Genelkurmay bu bilgiyi Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la paylaşmadı. Oysa böyle durumlarda yapılacak ilk iş siyasi otoriteyi bilgilendirmektir. Allah hepimizi korudu" dedi. "O gece Cumhurbaşkanı’nın başına bir şey gelseydi ülkenin ne halde olacağını tahmin edebiliyor musunuz. Bugün, onunla birlikte birçok insan hayatta olmayabilirdi" ifadesini kullanan Özkök, "Buna bizler de dahiliz. Diyeceğim, MİT Müsteşarı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın konuşma zamanı geldi" diye yazdı.
Ertuğrul Özkök'ün "Ülkemiz iyiye mi gidecek yoksa daha kötüye mi" başlığıyla yayımlanan (20 Temmuz 2016) yazısının ilgili şöyle:
Matbaa işçisi bir babanın oğluyum.
Bütün eğitimimi devletim sağladı.
O eğitim beni İzmir’in Kahramanlar Mahallesi’nden aldı, ülkemin en büyük gazetesinin genel yayın yönetmenliğine kadar getirdi.
Hiç kullanmadığım bir unvanım var...
Doçentlik...
Bugüne kadar oy verdiğim hiçbir parti iktidar olamadı.
Bundan dolayı ne bir eksiklik, ne de bir fazlalık hissediyorum.
Çünkü bir vatandaş için iktidarı desteklemek kadar, muhalefet etmenin de en şerefli duygulardan biri olduğuna inanıyorum.
Aldığım eğitim bana iki ölçü verdi.
Biri demokratlık...
Öteki ise insanlık...
Aldığım eğitim, darbe gecesi beni anında karşı çıkmaya davet etti.
Öyle yaptım.
Demokrasi duygumla darbeye karşı çıktım.
İnsani duygumla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı anlamaya çalıştım.
Tutuklanan askerlere kötü muamele yapılmamasını da bu insani duygumla istedim, istiyorum.
Geleyim en önemli soruya...
Türkiye bugünden sonra daha iyiye mi gidecek, yoksa daha kötüye mi...
İnanın bilmiyorum. İnanın duygularım, çoğunuzdan hiç farklı değil. Endişeli misin diye sorarsanız, evet endişeliyim. Ama güzel bir barışı kuracağımıza olan umudumu kaybetmek istemiyorum.
Son sözüm ise şu:
İyiye de gitse, kötüye de gitse, bugün için doğru yaptığıma inanıyorum.
15 dakikalık şans mı, 4 saatlik gaflet mi
Darbe girişimi başladığında Cumhurbaşkanı Marmaris’te tatildeydi. Başbakan eşiyle Tuzla’daki evindeydi.
Şu ana kadarki bilgimiz şu:
Cumhurbaşkanı Erdoğan CNN International’a darbe girişiminden saat 20.00’de haberdar olduğunu söyledi.
Başbakanın da aynı saatlerde öğrendiğini tahmin ediyorum.
Şimdi ortada çok tuhaf bir durum var.
Dün gazetelere MİT’ten medyaya sızdırılan bir “bilgilendirme notu”nu okuduk.
Buna göre MİT, öğleden sonra 16.00 sularında Genelkurmay Başkanı’nı bilgilendirmiş.
“Hareketlilik var” demiş...
Genelkurmay Başkanlığı dün yazılı bir açıklama yaparak bunu doğruladı.
Sizin de aklınıza şu sorular gelmiyor mu:
- Genelkurmay Başkanı bu bilgiyi aldığı halde, aradan geçen o kadar saat içinde hiçbir şey yapamamış mı...
- Hava Kuvvetleri Komutanı, niye sanki hiç böyle bir bilgi yokmuş gibi düğünlerde gidip halay çekmeye devam etmiş...
- Genelkurmay Başkanı’na bu bilgiyi veren MİT, aynı bilgiyi Başkomutan’a yani Cumhurbaşkanı’na vermemiş mi...
- Verdiyse kime vermiş... Cumhurbaşkanı neden saat 20.00’de haberdar olmuş...
- Vermişse, ortada böyle çok büyük bir risk varken, neden ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı, Isparta Komando Birliği ve Aksaz üssünün dibinde tutulmaya devam edilmiş...
Cumhurbaşkanı “15 dakika ile kurtuldum” diyor...
Kendisi için de, hepimiz için de büyük şans...
O zaman...
- Ya “6 saatlik büyük bir ihmal, beceriksizlik, çaresizlik veya gaflet” var...
Veya MİT ve Genelkurmay bu bilgiyi Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la paylaşmadı...
Oysa böyle durumlarda yapılacak ilk iş siyasi otoriteyi bilgilendirmektir. Allah hepimizi korudu.
O gece Cumhurbaşkanı’nın başına bir şey gelseydi ülkenin ne halde olacağını tahmin edebiliyor musunuz...
Bugün, onunla birlikte birçok insan hayatta olmayabilirdi...
Buna bizler de dahiliz...
Diyeceğim, MİT Müsteşarı’nın ve Genelkurmay Başkanı’nın konuşma zamanı geldi...
Bugüne kadar Hürriyet'i sadece 1 kişi engelleyebildi
Hürriyet kurulduğu günden bu yana, eskiden yapılan bayram tatilleri haricinde bir tek kere yayınlanamadı...
O da 12 Eylül döneminde sıkıyönetim komutanlığı kararı ile engellenmesiydi.
O dönemde darbeciler hükümeti devirmeyi ve Hürriyet’i yasaklamayı başarmıştı.
Bugün ise ne hükümeti devirebildiler, ne de Hürriyet’in çıkmasını engelleyebildiler.
Bir defa daha gördük ki...
Demokrasi ve siyasi partilerin kaderi ile medyanın kaderi ayrılmaz biçimde birbirine bağlıdır.