10 Mar 2014 12:54
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:59
Ertuğrul Özkök Başbakan'a ateş püskürdü! Halk diktatörleri çok çabuk gömer!
CNN Türk ekranlarında Aslı Aydıntaşbaş'a konu olan Ertuğrul Özkök iktidara çok ağır eleştirilerde bulundu.
CNN Türk'te Karşı Gündem programına katılan Ertuğrul Özkök,
Başbakan Erdoğan'a seslendi.
"Meydanlarda kefen giyen insanların Başbakan Erdoğan tarafından desteklenmesinin ülkeyi Ukrayna gibi olmaya sürüklediğini belirten" Ertuğrul Özkök, sert çıkışlar yaptı.
"30 Mart'tan sonra milleti tarayacakmış" diyen Ertuğrul Özkök, dinlemeler, sayıştay, ses kayıtları, 28 Şubat, yerel seçimler, yargıdaki değişiklikler, fişlemeler ve polislerin sürülmesi hakkında sert eleştirmeler yaptı.
İşte Ertuğrul Özkök'ün açıklamalarından bazı satır başları;
"Bugün de dahil dinleniyoruz. Burada bir ikiyüzlülük var.
Eğer sen 12 yıldır bu ülkenin başbakanıysan adaletine emredecek kadar kendine cürret ediyorsan.
Kusura bakmasınlar, onun bilgisi dahilinde dinlenmiş insanlar. 12 yıl!
O zaman hepimiz kandırılmışım deyim, çıkayım işin içinden.
Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu günden beri, Atatürk'ten bugüne hakları en çok kullanan sensin!
Her iki yılda bir işimize göre durumları değerlendireceksek, böyle bir şey yok.
Almanya'da cumhurbaşkanı Bild gazetesi'nin yönetmenine attığı mesajdan dolayı istifa etti gitti.
Dünyanın neresinde böyle bir şey var?
Böyle bir demokrasi ve demokrasilerde böyle bir anlayış yok.
Milli irade denen şey, hiç bir yöneticiye mutlak bir irade gücü vermiyor."
"DİKTATÖRLÜK-HAVUZ MEDYASI"
"Otoriterleşme eylemi çok masum bir laf!
Bu ülkede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin donanmasını, uçaklarını kalkamayacak kadar hale getiren iğrenç bir dönem yaşadık biz.
Kimse bu dönemin tek sorumlusu Cemaattir demesin."
Bu ülkenin Başbakanı çıktı:
"Ben bu davanın savcısıyım dedi." Biz de o laflar üzerinden konuşma üzerine sahipiz demektir.
"Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısını ben mi söyledim?
Danıştay davasını, Ergenekon'a bağlayacak kadar zekamızla, vicdanımızla alay edildi bu ülkede. Bana çıkıpta bu kadar masum bir 'diktatörleşmeyelim'...
Bir ülkede eğer ülkenin Başbakanı havuz toplayıp bir gazeteye el koyuyorsa, demokrasiden söz edilemez."
MEYDANLARDAKİ KALABALIK
"Seçim sonuçlarını kaale alırım ben, meydanları almam.
Cengiz Çandar'la, Nazlı Ilıcak'la orada tanıştım. Konya'ya gittik. CHP'nin genel sekreteri Mustafa Üstündağ:
"Burası tamam dedi. Edirne'ye gittik." Nazlı Ilıcak dedi ki, "Ecevit için, 1977'de aldığı oyu artırmış" dedi.
Ecevit o seçimi 5-0 kaybetti!
Bu ülkede Tayyip Erdoğan, henüz Adnan Menderes'in aldığı oy oranlarına gelemedi. Başbakan kendi kendine bu seçimi bir referanduma çevirdi."
HALK DİKTATÖRLERİ ÇOK ÇABUK UNUTUR
"Ayakkabı kutuları, yolsuzluk iddiaları filan, neredeyse bunlarla ilgili bir referanduma çevirdi.
Eğer halkı sen bir yolsuzluk bir jürisi olarak görüyorsan, Başbakan kendisi söylüyor.
Eğer yüzde 49'da kalırsa oyu, o zaman ben diyeceğim ki, "Referandumu kaybettin. Yolsuzlukların ispatıdır."
Ben onun yerinde olsam bu lafı söylemezdim. Yolsuzlukların söylendiği gün mahkemelerdir.
Halk Öldüğü gün Chavez'e inanılmaz destek verdi. Chavez öleli ne kadar oldu sence? Chavez'i hatırlayan var mı? Halk diktatörleri çok çabuk unutur."
Demokrasilerde Mesih olur mu?
"Başbakan tehdit ediyor, "30 Mart'tan sonra hesap soracağım" diyor. Yapacağım diyor. "Yapacağım" diye korkutmak da bir sindirmedir.
Yarın bir gün meydanlarda MHP'liler üzerinde de kefenleriyle çıktığı zaman ne yapacak Başbakan? Burası Ukrayna'ya döner!"
"BEN DE KORKUYORUM"
"Meydanlara böyle kefenli insanları sürersen, yarın bir gün karşında başka kefenlileri bulursun. Burası Ortadoğu!
Ukrayna lideri yüzde 49 buçuk oyla seçilmişti. Şuanda Rusya'da bir kasabada oturuyor. Paraları aldı.
Ukrayna'da biriktirdiği paraları aldı oraya gitti. O paraları da ona yedirtmeyecekler.
Allah aşkına, adamı arayan var mı Rusya'dan başka? Mursi'nin kapısını çalan birisi var mı?
Çok sevinmeyin bu Tahrir'de olanlardan, çünkü farkında olmadan yeni bir milli irade ölçüsü yaratıyorsunuz.
400 bin kişi bir meydanda toplanıp oradan aylarca ayrılmadıktan sonra sandıkla meydan arasında bir yarış başlıyor
. O yüzden biz ağzımıza geleni söyleyebiliriz.
Ama başbakanların ağzına söylemeye hakkı yoktur. Bu ülke Sivas'ı yaratan bir ülke!"
BU NE DEMEK YA?
"Gül devam edebilir. Ne demek bu ya?"
Ben Cumhurbaşkanı olsam, saçlarım diken diken olur bu sözden sonra.
Türkiye'nin bir de yüzde 50'si var. Şunu mu demek istiyoruz? Bunun özgül ağırlığı seçmenin özgül ağırlığından daha mı fazla?
Bu yüzde 49 ülkenin her yerinde istediğini yapma hakkını tanıyorsa bu ülkede demokrasiden bahsedilemez.
Demokrasi miting meydanlarında olmaz! Yoksa bu kefenliler hakim olursa Türkiye'ye irandaki ölümü göze almış fedailer dolar.
Demokrasi ölümü göze almış değil yaşamı göze almış fedailerin amacıdır."
SAYIŞTAY'LA İLGİLİ SES KAYITLARI
"Türkiye'nin polisi çöktü! Yarın bir gün Ukrayna gibi bir olay olursa, Başbakan bu bütün polisi mobilize edeceğini düşünmesin.
O polislerin gözü önünde diz çöküp özür dileyen polisler var. Türkiye'nin ordusu zaten açılamaz halde şu anda!
Bir sürü hayatının en verimli bir çağında üstelik de savaşmış tecrübeli insanı hapislerde çürüyor şuanda!
Yargı ve istihbarat çökmüş durumda. Ben artık MİT'e güvenmiyorum. Şuanda MİT Başbakan'ın özel istihbarat birimi gibi çalışıyor.
Erdoğan, buradan oy alırsa... Keşke gidip Cumhurbaşkanı olsa da otursa orada koltuğunda...
Tayyip Erdoğan'ın da şikayetlerinin hepsini de boş şikayetler olarak görmemek lazım.
Bizlerin normal olarak Başbakan'ın yanında olmamız lazım. Ama bunun yönetim biçimi bu değil."
Buradan Başbakan'a sesleniyorum:
"Bu kafayla bu ülkeyi yönetemez! Yüzde 65 alsa da yönetemez. Kendi tarafında kefenleri yarattı.
Ama diğer tarafta da içinden kefen giyen, haksızlığa uğramış insanlar yarattı. Onun bu intikam duygusuyla, bizim de bu ezilmişlik duygusuyla yaşamamız mümkün değil."
"Allah'ı hep kendi yanında görüyor ama, Allah sessiz!
Bu kafayla gidilirse, bunun sonu OHAL uygulamalarıdır. Allah göstermesin, Ukrayna gibi bir durum çıkarsa bu ülkede...
Hepimizin aklını başına alması gereken bir dönemde yaşıyoruz.
Devamlı bir bağıran bir muhalefet lideri. 30 Mart'tan sonra hepimizi tarayacak.
Konuşan adam, Başbakan! Hele hele biliyoruz ki, mahkemeye git bunları hapse at diyecek kadar kendinden geçmiş bir Başbakanımız var bizim.
Bir gazetenin kimin tarafından sahip olacağını belirleyen bir Başbakan! Sabah gazetesinden bahsediyorum."
Başbakan bunu okudu mu acaba?
"Başbakan her şeye de hakim olamıyor. Şuan bakıyorum. Türk basınında Aydın Doğan'dan başka ayakta duran patron yok!
En azından ayakta duruyor. Gazetecilerine sahip çıkıyor. Aydın Doğan bugün Hürriyet Gazetesi'nin sahip olduğunu Türkiye biliyor.
Sabah Gazetesin'e bakıyorum Başbakan'ın kardeşinin adını görüyorum."
NE PARALELİ?
Ne paralel devleti?
Benim en yakın arkadaşlarım en fazla Başbakan'ın bunu kaale alması lazım. Yazdıkları şeylerden dolayı hapis yattı.
"Şiir yazdım hapse attılar" diyen Başbakan'ın içim acıyor demesi lazım.
"Başbakan sizi 28 Şubat'tan dolayı affetmeyecek" diyen Aslı Aydıntaşbaş'a "Affetmezse affetmesin, hiç de umurumda değil. Affedici o değil." şeklinde cevap verdi.
"İki tane bileğimiz var. Alıp götürürler. Bu ülkede bağımsız yargı vardır.2004'te bugün 28 Şubat'tan dolayı ne diyecekler?
2004'te aldıkları kararları, şu fişlemeleri nasıl açıklayacak? 28 Şubat'la bu ara rejimi karşılaştırmasınlar bundan çok zararlı çıkarlar.
28 Şubat'ta içeriye alınan gazeteci yok. Ahmet Hakan tutuksuz yargılandı ve beraat etti."
"İslamcı kavramının kötü bir kavram olduğunu nihayet anladılar.
Nasıl ben Atatürkçüyüm ama Kemalist değilim diyorsam. Müslümanların da İslamcı olunmayacağını anlamaları lazım."
"Meydanlarda kefen giyen insanların Başbakan Erdoğan tarafından desteklenmesinin ülkeyi Ukrayna gibi olmaya sürüklediğini belirten" Ertuğrul Özkök, sert çıkışlar yaptı.
"30 Mart'tan sonra milleti tarayacakmış" diyen Ertuğrul Özkök, dinlemeler, sayıştay, ses kayıtları, 28 Şubat, yerel seçimler, yargıdaki değişiklikler, fişlemeler ve polislerin sürülmesi hakkında sert eleştirmeler yaptı.
İşte Ertuğrul Özkök'ün açıklamalarından bazı satır başları;
"Bugün de dahil dinleniyoruz. Burada bir ikiyüzlülük var.
Eğer sen 12 yıldır bu ülkenin başbakanıysan adaletine emredecek kadar kendine cürret ediyorsan.
Kusura bakmasınlar, onun bilgisi dahilinde dinlenmiş insanlar. 12 yıl!
O zaman hepimiz kandırılmışım deyim, çıkayım işin içinden.
Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu günden beri, Atatürk'ten bugüne hakları en çok kullanan sensin!
Her iki yılda bir işimize göre durumları değerlendireceksek, böyle bir şey yok.
Almanya'da cumhurbaşkanı Bild gazetesi'nin yönetmenine attığı mesajdan dolayı istifa etti gitti.
Dünyanın neresinde böyle bir şey var?
Böyle bir demokrasi ve demokrasilerde böyle bir anlayış yok.
Milli irade denen şey, hiç bir yöneticiye mutlak bir irade gücü vermiyor."
"DİKTATÖRLÜK-HAVUZ MEDYASI"
"Otoriterleşme eylemi çok masum bir laf!
Bu ülkede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin donanmasını, uçaklarını kalkamayacak kadar hale getiren iğrenç bir dönem yaşadık biz.
Kimse bu dönemin tek sorumlusu Cemaattir demesin."
Bu ülkenin Başbakanı çıktı:
"Ben bu davanın savcısıyım dedi." Biz de o laflar üzerinden konuşma üzerine sahipiz demektir.
"Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısını ben mi söyledim?
Danıştay davasını, Ergenekon'a bağlayacak kadar zekamızla, vicdanımızla alay edildi bu ülkede. Bana çıkıpta bu kadar masum bir 'diktatörleşmeyelim'...
Bir ülkede eğer ülkenin Başbakanı havuz toplayıp bir gazeteye el koyuyorsa, demokrasiden söz edilemez."
MEYDANLARDAKİ KALABALIK
"Seçim sonuçlarını kaale alırım ben, meydanları almam.
Cengiz Çandar'la, Nazlı Ilıcak'la orada tanıştım. Konya'ya gittik. CHP'nin genel sekreteri Mustafa Üstündağ:
"Burası tamam dedi. Edirne'ye gittik." Nazlı Ilıcak dedi ki, "Ecevit için, 1977'de aldığı oyu artırmış" dedi.
Ecevit o seçimi 5-0 kaybetti!
Bu ülkede Tayyip Erdoğan, henüz Adnan Menderes'in aldığı oy oranlarına gelemedi. Başbakan kendi kendine bu seçimi bir referanduma çevirdi."
HALK DİKTATÖRLERİ ÇOK ÇABUK UNUTUR
"Ayakkabı kutuları, yolsuzluk iddiaları filan, neredeyse bunlarla ilgili bir referanduma çevirdi.
Eğer halkı sen bir yolsuzluk bir jürisi olarak görüyorsan, Başbakan kendisi söylüyor.
Eğer yüzde 49'da kalırsa oyu, o zaman ben diyeceğim ki, "Referandumu kaybettin. Yolsuzlukların ispatıdır."
Ben onun yerinde olsam bu lafı söylemezdim. Yolsuzlukların söylendiği gün mahkemelerdir.
Halk Öldüğü gün Chavez'e inanılmaz destek verdi. Chavez öleli ne kadar oldu sence? Chavez'i hatırlayan var mı? Halk diktatörleri çok çabuk unutur."
Demokrasilerde Mesih olur mu?
"Başbakan tehdit ediyor, "30 Mart'tan sonra hesap soracağım" diyor. Yapacağım diyor. "Yapacağım" diye korkutmak da bir sindirmedir.
Yarın bir gün meydanlarda MHP'liler üzerinde de kefenleriyle çıktığı zaman ne yapacak Başbakan? Burası Ukrayna'ya döner!"
"BEN DE KORKUYORUM"
"Meydanlara böyle kefenli insanları sürersen, yarın bir gün karşında başka kefenlileri bulursun. Burası Ortadoğu!
Ukrayna lideri yüzde 49 buçuk oyla seçilmişti. Şuanda Rusya'da bir kasabada oturuyor. Paraları aldı.
Ukrayna'da biriktirdiği paraları aldı oraya gitti. O paraları da ona yedirtmeyecekler.
Allah aşkına, adamı arayan var mı Rusya'dan başka? Mursi'nin kapısını çalan birisi var mı?
Çok sevinmeyin bu Tahrir'de olanlardan, çünkü farkında olmadan yeni bir milli irade ölçüsü yaratıyorsunuz.
400 bin kişi bir meydanda toplanıp oradan aylarca ayrılmadıktan sonra sandıkla meydan arasında bir yarış başlıyor
. O yüzden biz ağzımıza geleni söyleyebiliriz.
Ama başbakanların ağzına söylemeye hakkı yoktur. Bu ülke Sivas'ı yaratan bir ülke!"
BU NE DEMEK YA?
"Gül devam edebilir. Ne demek bu ya?"
Ben Cumhurbaşkanı olsam, saçlarım diken diken olur bu sözden sonra.
Türkiye'nin bir de yüzde 50'si var. Şunu mu demek istiyoruz? Bunun özgül ağırlığı seçmenin özgül ağırlığından daha mı fazla?
Bu yüzde 49 ülkenin her yerinde istediğini yapma hakkını tanıyorsa bu ülkede demokrasiden bahsedilemez.
Demokrasi miting meydanlarında olmaz! Yoksa bu kefenliler hakim olursa Türkiye'ye irandaki ölümü göze almış fedailer dolar.
Demokrasi ölümü göze almış değil yaşamı göze almış fedailerin amacıdır."
SAYIŞTAY'LA İLGİLİ SES KAYITLARI
"Türkiye'nin polisi çöktü! Yarın bir gün Ukrayna gibi bir olay olursa, Başbakan bu bütün polisi mobilize edeceğini düşünmesin.
O polislerin gözü önünde diz çöküp özür dileyen polisler var. Türkiye'nin ordusu zaten açılamaz halde şu anda!
Bir sürü hayatının en verimli bir çağında üstelik de savaşmış tecrübeli insanı hapislerde çürüyor şuanda!
Yargı ve istihbarat çökmüş durumda. Ben artık MİT'e güvenmiyorum. Şuanda MİT Başbakan'ın özel istihbarat birimi gibi çalışıyor.
Erdoğan, buradan oy alırsa... Keşke gidip Cumhurbaşkanı olsa da otursa orada koltuğunda...
Tayyip Erdoğan'ın da şikayetlerinin hepsini de boş şikayetler olarak görmemek lazım.
Bizlerin normal olarak Başbakan'ın yanında olmamız lazım. Ama bunun yönetim biçimi bu değil."
Buradan Başbakan'a sesleniyorum:
"Bu kafayla bu ülkeyi yönetemez! Yüzde 65 alsa da yönetemez. Kendi tarafında kefenleri yarattı.
Ama diğer tarafta da içinden kefen giyen, haksızlığa uğramış insanlar yarattı. Onun bu intikam duygusuyla, bizim de bu ezilmişlik duygusuyla yaşamamız mümkün değil."
"Allah'ı hep kendi yanında görüyor ama, Allah sessiz!
Bu kafayla gidilirse, bunun sonu OHAL uygulamalarıdır. Allah göstermesin, Ukrayna gibi bir durum çıkarsa bu ülkede...
Hepimizin aklını başına alması gereken bir dönemde yaşıyoruz.
Devamlı bir bağıran bir muhalefet lideri. 30 Mart'tan sonra hepimizi tarayacak.
Konuşan adam, Başbakan! Hele hele biliyoruz ki, mahkemeye git bunları hapse at diyecek kadar kendinden geçmiş bir Başbakanımız var bizim.
Bir gazetenin kimin tarafından sahip olacağını belirleyen bir Başbakan! Sabah gazetesinden bahsediyorum."
Başbakan bunu okudu mu acaba?
"Başbakan her şeye de hakim olamıyor. Şuan bakıyorum. Türk basınında Aydın Doğan'dan başka ayakta duran patron yok!
En azından ayakta duruyor. Gazetecilerine sahip çıkıyor. Aydın Doğan bugün Hürriyet Gazetesi'nin sahip olduğunu Türkiye biliyor.
Sabah Gazetesin'e bakıyorum Başbakan'ın kardeşinin adını görüyorum."
NE PARALELİ?
Ne paralel devleti?
Benim en yakın arkadaşlarım en fazla Başbakan'ın bunu kaale alması lazım. Yazdıkları şeylerden dolayı hapis yattı.
"Şiir yazdım hapse attılar" diyen Başbakan'ın içim acıyor demesi lazım.
"Başbakan sizi 28 Şubat'tan dolayı affetmeyecek" diyen Aslı Aydıntaşbaş'a "Affetmezse affetmesin, hiç de umurumda değil. Affedici o değil." şeklinde cevap verdi.
"İki tane bileğimiz var. Alıp götürürler. Bu ülkede bağımsız yargı vardır.2004'te bugün 28 Şubat'tan dolayı ne diyecekler?
2004'te aldıkları kararları, şu fişlemeleri nasıl açıklayacak? 28 Şubat'la bu ara rejimi karşılaştırmasınlar bundan çok zararlı çıkarlar.
28 Şubat'ta içeriye alınan gazeteci yok. Ahmet Hakan tutuksuz yargılandı ve beraat etti."
"İslamcı kavramının kötü bir kavram olduğunu nihayet anladılar.
Nasıl ben Atatürkçüyüm ama Kemalist değilim diyorsam. Müslümanların da İslamcı olunmayacağını anlamaları lazım."