Ertuğrul Özkök Başbakan'a ateş püskürdü! Halk diktatörleri çok çabuk gömer!
CNN Türk ekranlarında Aslı Aydıntaşbaş'a konu olan Ertuğrul Özkök iktidara çok ağır eleştirilerde bulundu.
CNN Türk'te Karşı Gündem programına katılan Ertuğrul Özkök,
Başbakan Erdoğan'a seslendi.
"Meydanlarda kefen giyen insanların Başbakan Erdoğan tarafından
desteklenmesinin ülkeyi Ukrayna gibi olmaya sürüklediğini belirten"
Ertuğrul Özkök, sert çıkışlar yaptı.
"30 Mart'tan sonra milleti tarayacakmış" diyen Ertuğrul Özkök,
dinlemeler, sayıştay, ses kayıtları, 28 Şubat, yerel seçimler,
yargıdaki değişiklikler, fişlemeler ve polislerin sürülmesi
hakkında sert eleştirmeler yaptı.
İşte Ertuğrul Özkök'ün açıklamalarından bazı satır başları;
"Bugün de dahil dinleniyoruz. Burada bir ikiyüzlülük var.
Eğer sen 12 yıldır bu ülkenin başbakanıysan adaletine emredecek
kadar kendine cürret ediyorsan.
Kusura bakmasınlar, onun bilgisi dahilinde dinlenmiş insanlar. 12
yıl!
O zaman hepimiz kandırılmışım deyim, çıkayım işin içinden.
Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduğu günden beri, Atatürk'ten
bugüne hakları en çok kullanan sensin!
Her iki yılda bir işimize göre durumları değerlendireceksek, böyle
bir şey yok.
Almanya'da cumhurbaşkanı Bild gazetesi'nin yönetmenine attığı
mesajdan dolayı istifa etti gitti.
Dünyanın neresinde böyle bir şey var?
Böyle bir demokrasi ve demokrasilerde böyle bir anlayış yok.
Milli irade denen şey, hiç bir yöneticiye mutlak bir irade gücü
vermiyor."
"DİKTATÖRLÜK-HAVUZ MEDYASI"
"Otoriterleşme eylemi çok masum bir laf!
Bu ülkede Türk Silahlı Kuvvetleri'nin donanmasını, uçaklarını
kalkamayacak kadar hale getiren iğrenç bir dönem yaşadık biz.
Kimse bu dönemin tek sorumlusu Cemaattir demesin."
Bu ülkenin Başbakanı çıktı:
"Ben bu davanın savcısıyım dedi." Biz de o laflar üzerinden konuşma
üzerine sahipiz demektir.
"Beraber yürüdük biz bu yollarda" şarkısını ben mi söyledim?
Danıştay davasını, Ergenekon'a bağlayacak kadar zekamızla,
vicdanımızla alay edildi bu ülkede. Bana çıkıpta bu kadar masum bir
'diktatörleşmeyelim'...
Bir ülkede eğer ülkenin Başbakanı havuz toplayıp bir gazeteye el
koyuyorsa, demokrasiden söz edilemez."
MEYDANLARDAKİ KALABALIK
"Seçim sonuçlarını kaale alırım ben, meydanları almam.
Cengiz Çandar'la, Nazlı Ilıcak'la orada tanıştım. Konya'ya gittik.
CHP'nin genel sekreteri Mustafa Üstündağ:
"Burası tamam dedi. Edirne'ye gittik." Nazlı Ilıcak dedi ki,
"Ecevit için, 1977'de aldığı oyu artırmış" dedi.
Ecevit o seçimi 5-0 kaybetti!
Bu ülkede Tayyip Erdoğan, henüz Adnan Menderes'in aldığı oy
oranlarına gelemedi. Başbakan kendi kendine bu seçimi bir
referanduma çevirdi."
HALK DİKTATÖRLERİ ÇOK ÇABUK UNUTUR
"Ayakkabı kutuları, yolsuzluk iddiaları filan, neredeyse bunlarla
ilgili bir referanduma çevirdi.
Eğer halkı sen bir yolsuzluk bir jürisi olarak görüyorsan, Başbakan
kendisi söylüyor.
Eğer yüzde 49'da kalırsa oyu, o zaman ben diyeceğim ki,
"Referandumu kaybettin. Yolsuzlukların ispatıdır."
Ben onun yerinde olsam bu lafı söylemezdim. Yolsuzlukların
söylendiği gün mahkemelerdir.
Halk Öldüğü gün Chavez'e inanılmaz destek verdi. Chavez öleli ne
kadar oldu sence? Chavez'i hatırlayan var mı? Halk diktatörleri çok
çabuk unutur."
Demokrasilerde Mesih olur mu?
"Başbakan tehdit ediyor, "30 Mart'tan sonra hesap soracağım" diyor.
Yapacağım diyor. "Yapacağım" diye korkutmak da bir sindirmedir.
Yarın bir gün meydanlarda MHP'liler üzerinde de kefenleriyle
çıktığı zaman ne yapacak Başbakan? Burası Ukrayna'ya döner!"
"BEN DE KORKUYORUM"
"Meydanlara böyle kefenli insanları sürersen, yarın bir gün
karşında başka kefenlileri bulursun. Burası Ortadoğu!
Ukrayna lideri yüzde 49 buçuk oyla seçilmişti. Şuanda Rusya'da bir
kasabada oturuyor. Paraları aldı.
Ukrayna'da biriktirdiği paraları aldı oraya gitti. O paraları da
ona yedirtmeyecekler.
Allah aşkına, adamı arayan var mı Rusya'dan başka? Mursi'nin
kapısını çalan birisi var mı?
Çok sevinmeyin bu Tahrir'de olanlardan, çünkü farkında olmadan yeni
bir milli irade ölçüsü yaratıyorsunuz.
400 bin kişi bir meydanda toplanıp oradan aylarca ayrılmadıktan
sonra sandıkla meydan arasında bir yarış başlıyor
. O yüzden biz ağzımıza geleni söyleyebiliriz.
Ama başbakanların ağzına söylemeye hakkı yoktur. Bu ülke Sivas'ı
yaratan bir ülke!"
BU NE DEMEK YA?
"Gül devam edebilir. Ne demek bu ya?"
Ben Cumhurbaşkanı olsam, saçlarım diken diken olur bu sözden
sonra.
Türkiye'nin bir de yüzde 50'si var. Şunu mu demek istiyoruz? Bunun
özgül ağırlığı seçmenin özgül ağırlığından daha mı fazla?
Bu yüzde 49 ülkenin her yerinde istediğini yapma hakkını tanıyorsa
bu ülkede demokrasiden bahsedilemez.
Demokrasi miting meydanlarında olmaz! Yoksa bu kefenliler hakim
olursa Türkiye'ye irandaki ölümü göze almış fedailer dolar.
Demokrasi ölümü göze almış değil yaşamı göze almış fedailerin
amacıdır."
SAYIŞTAY'LA İLGİLİ SES KAYITLARI
"Türkiye'nin polisi çöktü! Yarın bir gün Ukrayna gibi bir olay
olursa, Başbakan bu bütün polisi mobilize edeceğini düşünmesin.
O polislerin gözü önünde diz çöküp özür dileyen polisler var.
Türkiye'nin ordusu zaten açılamaz halde şu anda!
Bir sürü hayatının en verimli bir çağında üstelik de savaşmış
tecrübeli insanı hapislerde çürüyor şuanda!
Yargı ve istihbarat çökmüş durumda. Ben artık MİT'e güvenmiyorum.
Şuanda MİT Başbakan'ın özel istihbarat birimi gibi çalışıyor.
Erdoğan, buradan oy alırsa... Keşke gidip Cumhurbaşkanı olsa da
otursa orada koltuğunda...
Tayyip Erdoğan'ın da şikayetlerinin hepsini de boş şikayetler
olarak görmemek lazım.
Bizlerin normal olarak Başbakan'ın yanında olmamız lazım. Ama bunun
yönetim biçimi bu değil."
Buradan Başbakan'a sesleniyorum:
"Bu kafayla bu ülkeyi yönetemez! Yüzde 65 alsa da yönetemez. Kendi
tarafında kefenleri yarattı.
Ama diğer tarafta da içinden kefen giyen, haksızlığa uğramış
insanlar yarattı. Onun bu intikam duygusuyla, bizim de bu
ezilmişlik duygusuyla yaşamamız mümkün değil."
"Allah'ı hep kendi yanında görüyor ama, Allah sessiz!
Bu kafayla gidilirse, bunun sonu OHAL uygulamalarıdır. Allah
göstermesin, Ukrayna gibi bir durum çıkarsa bu ülkede...
Hepimizin aklını başına alması gereken bir dönemde yaşıyoruz.
Devamlı bir bağıran bir muhalefet lideri. 30 Mart'tan sonra
hepimizi tarayacak.
Konuşan adam, Başbakan! Hele hele biliyoruz ki, mahkemeye git
bunları hapse at diyecek kadar kendinden geçmiş bir Başbakanımız
var bizim.
Bir gazetenin kimin tarafından sahip olacağını belirleyen bir
Başbakan! Sabah gazetesinden bahsediyorum."
Başbakan bunu okudu mu acaba?
"Başbakan her şeye de hakim olamıyor. Şuan bakıyorum. Türk
basınında Aydın Doğan'dan başka ayakta duran patron yok!
En azından ayakta duruyor. Gazetecilerine sahip çıkıyor. Aydın
Doğan bugün Hürriyet Gazetesi'nin sahip olduğunu Türkiye
biliyor.
Sabah Gazetesin'e bakıyorum Başbakan'ın kardeşinin adını
görüyorum."
NE PARALELİ?
Ne paralel devleti?
Benim en yakın arkadaşlarım en fazla Başbakan'ın bunu kaale alması
lazım. Yazdıkları şeylerden dolayı hapis yattı.
"Şiir yazdım hapse attılar" diyen Başbakan'ın içim acıyor demesi
lazım.
"Başbakan sizi 28 Şubat'tan dolayı affetmeyecek" diyen Aslı
Aydıntaşbaş'a "Affetmezse affetmesin, hiç de umurumda değil.
Affedici o değil." şeklinde cevap verdi.
"İki tane bileğimiz var. Alıp götürürler. Bu ülkede bağımsız yargı
vardır.2004'te bugün 28 Şubat'tan dolayı ne diyecekler?
2004'te aldıkları kararları, şu fişlemeleri nasıl açıklayacak? 28
Şubat'la bu ara rejimi karşılaştırmasınlar bundan çok zararlı
çıkarlar.
28 Şubat'ta içeriye alınan gazeteci yok. Ahmet Hakan tutuksuz
yargılandı ve beraat etti."
"İslamcı kavramının kötü bir kavram olduğunu nihayet anladılar.
Nasıl ben Atatürkçüyüm ama Kemalist değilim diyorsam. Müslümanların
da İslamcı olunmayacağını anlamaları lazım."