"ERTUĞRUL BEYCİĞİME NE OLUYOR?" ÖZKÖK'E AĞIR SÖZLER!
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Ahmet Şık ve Nedim Şener'in tahiyesinden sonraki sözleri için Ertuğrul Özkök'ü çok sert eleştirdi.
Evladım uçmadan evvel başını iki elinin arasına al
Köşe yazarları arasında olduğum için söylemiyorum ama Ahmet Şık ve Nedim Şener tahliyesini en revnaklı şekilde gazetemiz verdi: "Şık tahliye"
Tutuklandıkları zamanlarda da Yeni Şafak bu arkadaşların (ikisini de tanımam etmem) aleyhlerine tek bir ifadeye yer vermedi.
Doğrusu biz bu "şıklığı" çok bekledik.
O günlerde Ali Bayramoğlu'yla az dertleşmedik. En yakın arkadaşlarıyla polemiğe girmek zorunda kalmıştı.
Muhafazakar medyada adeta çatlak seslere dönüşmüştük.
Sözümüzün namusu adına bu haksızlığa karşı çıkmamız gerektiğini, sözümüzün namusundan başka da hiçbir şeyimizin olmadığını söyledim diye yemediğim hakaret kalmamıştı.
Gerçekten de laf anlatılacak ortam yoktu.
Biraz daha anlatmaya kalkışsanız Ergenekoncu ilan edilmeniz işten değildi.
Çok şükür bir yanlıştan dönüldü.
Ne ki, Ahmet Şık'ın "Bu komployu kuran, yürüten polisler, savcı ve hakimler bu cezaevine girecek. Burada ant içiyorum..." şeklindeki sözleri de hiç "şık" olmadı.
Hadi o haksız yere yatmanın, onca gün çektiği cefanın etkisiyle maksadını aştı diyelim.
Peki Ertuğrul Beyciğime ne oluyor?
Matah bir şeymiş gibi bu sözleri neden alkışlıyor?
Alkışlamasaydı, "Şu cümleyi bir kenara yazın. Çünkü yakın veya en geç orta gelecekte, bu cümlenin bir iddianame haline geldiğini görebilirsiniz..." hiç der miydi?
Spermin tadını yazarken bile bu kadar heyecanlanmamıştı; bu nasıl coşkudur?
Hayırdır?
Daha geçenlerde Sayın Başbakanımız, Necip Fazıl'ın "davasının kini" lafını telaffuz etti diye başımıza Yunus Emre kesilmişti?
Ne oldu?
Ya Can Dündar'a ne demeli?
"Madımak'ı yakanlar tinerciler değil, dincilerdi..." diyorsun ya, doğrusunu istersen bu saatten sonra 93 olaylarını fehmetmeni bekleyecek değiliz.
Lakin...
Ahmet Şık'ın kızının dişindeki telden, Nedim Şener'in kızının mavi eteğine kadar yapılan zulmü istismar etmeye kalkışma.
Ayıptır, günahtır.
Rahmetli felsefe hocamız Buud Hayri Bey olsaydı, "Evladım uçmadan evvel başını iki elinin arasına al" derdi.
Necip Fazıl'ın "kininin davacısı" bir gençlik ifadesini sorgulamadan önce, İnönü'nün 1960'ların başında söylediği sözleri Kılıçdaroğlu'na hatırlatmanın hangi "kin ve nefretten" kaynaklandığını sorgula.
İnönü'nün "Demokratik rejimi baskı rejimine çevirirseniz ihtilal, millet için meşru bir hak olur..." şeklindeki sözlerini hatırlatmıştın hani.
Kılıçdaroğlu da maşallah istediğin cevabı şappadak vermişti: "Evet aynı durum" demişti, "Daha vahim... Baskıya karşı direnmek haktır..."
Paşa babanızın milletten neyi anladığını 27 Mayıs 1960'da gördük.
Milletin oylarıyla seçilen başbakanı sallandırdılar darağacında.
Demem o ki...
Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın kız çocuklarının yaşadığı dramı istismar edip olmadık mevzulara meze yapacağına, bir kez olsun başını iki elinin arasına alıp adamakıllı nefs muhasebesi yap.
Salih Tuna/Yeni Şafak