Erken seçim ekonomiye bağlı! AK Parti hangi koşulda seçime “evet” der?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, “Erken seçim” kararının hangi şarta bağlı olabileceğini, aksi taktirde mümkün olamayacağını belirtti…
Efendim: ben şu “Erken seçim” lafına takmış durumdayım. Erken seçim deyince insan neredeyse “hemen şimdi” olacak, fazla gecikmeden olacak bir seçim hissine kapılıyor. (Nitekim muhalefetin hissiyatı da yönde olmalı ki örneğin Özgür Özel “Bu ne zaman olsun derseniz bizce yarın karar alalım, 2 ay sonra hemen seçim olsun” şeklinde laflar edebiliyor.) Diğer yandan olayın teknik adı aslında “Seçimlerin yenilenmesi” imiş. Buna da pek alışamadım. Bu da bende sanki yapılan önceki seçimde bir geçersizlik, hata, hile, yanlışlık, usulsüzlük, vb varmış da yenilenmesine gerek duyulmuş çağrışımı yapıyor. Kısaca bu iki tanıma da dilimi pek alıştıramadım. Yerine ne koyalım derseniz ona alternatifim yok doğrusu!..
Nereden Çıktı Bu Erken Seçim Tartışması?..
Peki nereden çıktı bu erken seçim tartışmaları? Çok değil daha bir yıl kadar önce seçimlerden başarı ile çıkan AK Parti, Mart ayında yapılan yerel seçimlerde bu kez ciddi oy düşüşü yaşamıştı. Kimilerine göre mevcut sonuç iktidarın durumunu tartışma konusu yapıyordu ve yeni bir seçimi zaruri hale getiriyordu. Onlara göre matematik olarak durum ortadaydı. Gereği yapılmalıydı!..
İktidar kanadına ve onun sözcülerine göre ise de seçimler zaten yapılmıştı. İki seçimi birbirine karıştırmamak lazımdı. “Erken seçim” talep edenler bir tür “siyasi fırsatçılık” peşinde idiler. Halk sadece AK Parti’ye uyarısını yapmış, CHP’yi de yerelde iktidar görmeyi istediği mesajını vermişti. Onun ötesini zorlamak ülkeyi kaosa, istikrarsızlığa sürüklemekle eş değerdi. Dolayısıyla beş yıl iktidar görevi verilen Cumhur İttifakı hükümeti 2028’e kadar iktidarda kalabilirdi. Böylesi bir tartışma gereksiz ve zarar vericiydi. Ülkenin çok daha önemli sorunları vardı ve ona odaklanılmalıydı.
Erken Seçim Zaruri mi?..
Aslına bakılırsa ilk anda bazı mırıldanmalar olsa da kimse erken seçim talebini yükseltmedi. Bunda da en önemli etken seçimlerden 1. Parti olarak çıkan CHP’nin ve onun taze başkanı Özgür Özel’in tutumuydu. Özel ilk anda bir erken seçim çağrısında bulunmayacağını, CHP’nin yerelde hizmetini göstermesi gerektiğini, ancak millet isterse ona göre davranacaklarını belirtmişti. Dolayısıyla ilk aşamada bu seslendirilmedi. “Hadi, hemen seçime” demesini bekleyenler yanıldı!..
Zaten CHP’nin tek başına hatta diğer muhalif unsurlarla birlikte olsa bile TBMM’de bir erken seçim kararı aldıracak yeter gücü de yoktu. Beyhude ve irrasyonel bir çaba olurdu. Tepki bile görebilirdi. CHP ancak bu noktada bir kamuoyu oluşturabilir, baskı unsuru olabilirdi o kadar.
Hele de ardından “Yumuşama”, “normalleşme” gibi süreçler arayışına girerken ortamı gerebilecek laflar etmenin alemi yoktu. Bu durum AK Parti’nin elini çok rahatlattı. Ancak “Yumuşama” da sorunlar baş göstermesi hatta bir anlamda çuvallaması sonucu Özel yeniden “erken seçim kartı”nı telaffuz etmeye başladı. Bunda kendi tabanının ve CHP içi kimi malum kliklerin baskısı ve parti içi dengeler etkiliydi sanırım. Olayın birde bu boyutu var herhalde.
O kadar ki Özel bunun için süre bile verdi. “Bence beş yıl tamamlanmaz, tam ortasında bir erken seçim olur, bugünden 1.5 yıl sonrası bir erken seçimi olası görüyorum. İstiyor muyum? Valla gelecek hafta olsun istiyorum erken seçim” demekteydi.
Kim Öle Kim Kala?..
Tabii bu durumda en erken 1,5 yıl sonra yapılabilecek bir erken seçim ne kadar “Erken” sayılır? Belki seçimin normal zamanına göre erken ama 1. 5 yıl sonra, ki önceki 1 yılı da sayarsak 2.5 yıl sonra yapılabilecek bir seçim ne kadar “erken” sayılabilir? Peki böyle bir karar alınabilse bile siz milletvekillerinin bu kararı “Çok vatanperver” , “Ülkeyi çok düşündükleri için” mi alacaklarını sanıyorsunuz? Elbette hayır! Pratik gerekçesi başka.
Çünkü iki yıl geçmeden taze milletvekilleri başta emeklilik hakkı olmak üzere diğer özlük haklarına kavuşamıyorlar da ondan. Ki, bu rakamın 300 kadar olduğu söyleniyor. Bunlar sizce buna kolaylıkla rıza gösterirler mi? Dolayısıyla bu süreden önce olması zaten mümkün değil. Ya Cumhurbaşkanı Erdoğan erken seçim kararı alacak ya da Meclis’te 360 milletvekilinin oyuyla erken seçime gidilecek. Sizin anlayacağınız erken seçim için zaten çok erken. (Bu sayede “AKP’den kurtuluruz” hayali kuranlar varsa duyurulur!) Kimse kendini aldatmasın. O vakte kadar kim öle kim kala!..
Erken Seçimin Anahtarı Ekonomi!..
Peki erken seçim mümkün mü ya da hangi koşulda mümkün? Hemen belirtelim ki, muhalefet ne kadar bastırırsa bastırsın AK Parti / Erdoğan istemedikçe kimileri bir yerlerini de yırtsalar bile erken seçim mümkün görünmüyor. Bu konuda AK parti cenahının oldukça direnç göstereceğini tahmin edebiliriz. (Zaten AK parti ve Cumhurbaşkanlığı sözcülerinin şu ana kadar yaptığı bütün açıklamalar bu yönde. ) Ne kadar sıkboğaz edilirlerse edilsinler bu kararı alabilmek için onlarda bir ortam kollayacaklardır. Aslında AK parti erken seçime hiç yanaşmaz değildir. O anda gelebilir, bıkıp “Rest” çekebilirler. Bu ise o günkü zemine bağlıdır!..
Bu zemin ekonomidir. AK Parti ekonomide bir düzelme görmeden, enflasyonda düşmenin işaretini almadan böyle bir şeye kalkışamaz. Böyle bir riske giremez. AK Parti gerilemesinin, oy kayıplarının ana nedeninin ekonomi olduğunun farkındadır. Dolayısıyla tekrar yükselmesinin ana nedeni olarak da ekonomiyi görmektedirler. Ufukta bu yönde bir düzelme alameti görmeden hatta bunu garantilemeden asla bu işe kalkışacaklarını sanmam. Bu onlar için siyasi intihar gibi bir şey olur. Bütün stratejilerini bunun üzerine kurduklarından eminim. Ötesi kumardır!..
Biz batırdık Ama Gene Biz Çıkardık!..
Ne zamanki –şayet başarabilirlerse- ekonomide düzelmeye dair göstergeler belirir, ne zamanki bu yönde umutlar yeşerir, halka, pazara, markete, kiralara, toplam refaha yansır o zaman erken seçim baskısına direnmekten vazgeçip “Hodri meydan” diyebilirler. O vakte kadar muhalefet ağzıyla kuş tutsa yetmeyecektir.
Bunu başardıklarını varsayalım. AK parti o zaman kendi açısından şöyle düşünebilir: “Tamam. Ekonomiyi biz çıkmaza soktuk. Ama bakın gene biz düzelttik. Ötekiler olsaydı kriz daha da derinleşirdi. Bize güvenmeye devam edin.” Tabii halk çekilen bunca zahmetten, katlanılan onca sıkıntıdan sonra tekrar AK Parti’ye halen teveccüh gösterecek midir ayrıca tartışılır. Lakin AK Parti bunu (Tünelde üzerine doğru gelen trenin farları değilse!) bir “Umut ışığı” olarak da değerlendirebilir. O zaman elini taşın altına koyabilir. Ondan önce - çok olağanüstü koşullar oluşmaz ise- asla böyle bir maceraya kalkışmaz!
Burada garip olan şudur ki muhalefette erken seçim kararı ve peşi sıra kendi başarısı için umudunu ekonomiye ama ekonominin kötü gidişine bağlamıştır. (Nitekim daha geçende erken seçim hatırlatmasında bulunan Özgür Özel, “Bu millet 4 sene daha acı çekemez” sözleriyle bu durumu ajite etti aslında. İlaveten ekonomi eksenli mitingler tertiplemesi ve “Ya geçim, ya seçim" sloganını öne çıkarması bu yüzden ) Yani her iki taraf içinde olay – diğer bütün sorunlarla birlikte- ekonomide düğümlenmektedir. O yüzden herkes ekonomiye yüklenecektir. AK Parti kötüye gidişi önce frenlemeye, sonra düzeltmeye muhalefet ise ekonomideki kötü gidişin sürmesine bel bağlayacaktır. Savaş ekonomi üzerinden verilecektir. Erken seçiminde vaktinde seçiminde kartı ekonomi olacaktır.
Her Seçim Erken Seçimdir Aslında!..
Bilemiyorum: olaya iktidar açısından bakarsak zamanında bir seçim bile ona “erken seçim” gibi gelebilir belki. Çünkü kaybetme ihtimalini bünyesinde taşır. O ise buna hazır değildir henüz. Muhalefet açısından baktığımızda ise en erken, en zamandaki seçim bile “Geç seçim” olabilir aslında. Kazanma ihtimalini barındırır. Sabrı kalmamıştır. Olay beklentiye göre değişir. İşin doğasında böylesi tuhaf bir durum var sanırım!..
05.07. 2024