07 Şub 2025 12:01 Son Güncelleme: 07 Şub 2025 12:02

Erhan Afyoncu ‘Bana Emniyet’ten bilgi geldi’ demiş! Teğmenler polis takibinde miydi?

Mezuniyet töreninde "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diyerek kılıç çattıkları için ihraç edilen teğmenler polis takibinde miydi? O iddiayı gündeme getiren Tolga Şardan, Harbiye'deki toplantının satır arasını "Erhan Afyoncu 'Bana Emniyet'ten bilgi geldi' demiş' sözleriyle açıkladı.

Kara Harp Okulu mezuniyetinin ardından subay yeminini okuyan teğmenler, kılıç çatarak "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" dedi. Olaya ilişkin açılan disiplin soruşturmasında 5 teğmen ve 3 disiplin komutanı ihraç edildi.

İnfial yaratan kararın ardından Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu hakkında çarpıcı iddia ortaya çıktı. Gazeteci Tolga Şardan o iddiayı T24'teki yazısında 'yabana atılmaması gerek' diyerek anlattı.

REKTÖR "BANA EMNİYET'TEN BİLGİ GELDİ" DEMİŞ

Tolga Şardan, 5 Eylül tarihinde Harbiye'deki bir toplantıda Erhan Afyoncu'nun komutanlara "Bir grubun caminin o tarafına gidip, marşlar söyleyip orada toplandıklarından haberiniz var mı?" diye sorduğunu aktardı.

30 Ağustos'ta yaşanan teğmenler olayının ardından gerçekleşen sivil ve askeri değerlendirme toplantılarında Rektör Afyoncu'nun toplantıya katılan albay ve yarbaylara önce ‘teğmenlerin söz konusu faaliyetinden bilginiz var mıydı?’ diye sorduğu sonra teğmenlerin toplanıp marş söylediğini ifade ederek “Emniyet’ten bana böyle bir bilgi geldi!” dediği ortaya çıktı.

TEĞMENLER POLİS TAKİBİNDE MİYDİ?

Soruşturma dosyalarının satır arasında kalan bu cümle sonrası Tolga Şardan, Erhan Afyoncu hakkında çarpıcı iddiayı gündeme getirdi.

"Resmi belgelere yansıyan bu anekdota bakıldığında ortaya iki olasılık çıkıyor" diyen Şardan şöyle yazdı:

"Birincisi; polis, KHO öğrencilerine yönelik takip ve izleme belki de dinleme yapıyor. Ve tespitleri, Rektör Afyoncu’ya aktarıyor!

İkinci olasılık ise; aslında ‘polisin KHO’nu takip ve izleme’ gibi bir faaliyeti yok. Fakat Rektör Afyoncu, MSÜ çatısı altında beraber görev yaptığı askeri yöneticilerin bilgisini test etmek ve otoritesini masaya yansıtmak amacıyla böyle davrandı."

Tolga Şardan'ın yazısından ilgili bölümün tamamı şu şekilde:

Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu 5 Eylül’de Kara Harp Okulu’nda yapılan bir toplantıda, komutanlara "Bir grubun caminin o tarafına gidip, marşlar söyleyip orada toplandıklarından haberiniz var mı?" diye sordu ve arkasından kritik bir cümle kurdu: “Emniyet’ten bana böyle bir bilgi geldi!”

Kara Harp Okulu’ndaki (KHO) kılıçlı yemin olayının ardından hem Milli Savunma Üniversitesi (MSÜ) hem de Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nca (KKK) hazırlanan soruşturma ve araştırma dosyalarını detaylı incelediğimde, yaşananlarla doğrudan ilgisi olmayan ancak pek de yabana atılmaması gereken başka bir durumla karşılaştım.

Doğrusunu isterseniz aktaracağım bilgi, teğmenler olayının arkasında kalabilir. Ancak peşinen belirteyim; teğmenler süreci çerçevesinde başlatılan idari soruşturmalarda alınan personel ifadelerinin satır arasında geçiyor.

Şöyle ki; 30 Ağustos’ta yaşanan teğmenlerin kılıçlı yemin olayının yarattığı kaotik süreç içinde KHO’nun sivil ve askeri yönetimi değerlendirme toplantıları yapmaya başladı.

Söz konusu toplantılardan birisi 5 Eylül’de KHO’da gerçekleşti. Okula gelen MSÜ Rektörü Erhan Afyoncu’nun başkanlığında okul komutanlığına yeni atanmış olan Tuğgeneral Levent Selahattin Güldağı’nın odasında toplantı yapıldı.

Toplantıda Dekan Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur ve Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Arif Sarı’nın yanı sıra Alay Komutan Yardımcısı Piyade Albay Önder Hançer, 2. Malazgirt Taburu Komutanı Piyade Komando Yarbay Halit Türkoğlu, 4. Dumlupınar Taburu Komutanı Tank Kurmay Yarbay Ali Aşıcı ve Topçu Yarbay Yasin Yaşar yer aldı.

Rektör Afyoncu, toplantıya katılan albay ve yarbaylara, yeminli kılıç olayını kastederek ‘teğmenlerin söz konusu faaliyetinden bilginiz var mıydı?” sorusunu yöneltti. Yeminli kılıç olayını gerçekleştiren teğmenlerin yer aldığı 2. Malazgirt Taburu Komutanı Türkoğlu, daha önce Dönem Birincisi Teğmen Ebru Eroğlu’nun andı okumak için talepte bulunduğunu ancak kendisinin yönergede olmadığı için reddettiğini anlattı.

KHO’da öğrencilerin hareketleri ve faaliyetlerinin yakından izlenip izlenmediği yönünde Rektör Afyoncu ile askeri yöneticiler arasındaki görüşmede Afyoncu ilginç bir soru yöneltti.

İşte Afyoncu’nun bu sorusu, Büyüteç’in konu başlığının kaynağı.

Teğmenlerle ilgili ilk yazıda, MSÜ’de bahçıvan olarak görev yapan ve yaşananlarla ilgili bilgisine başvurulan R.K. adlı personelin ifadesinden KHO’da yeni cami yapıldığı ve diploma töreni günü faaliyete geçtiği ortaya çıktı.

Rektör Afyoncu, toplantı masasının etrafında oturan komutanlara hitaben öğrencilerin KHO yerleşkesindeki hareketlerinin yakından izlenip izlenmediği öğrenmek için “bir grubun caminin o tarafına gidip, marşlar söyleyip orada toplandıklarından haberiniz var mı?” sorusunu yöneltti.

Soru üzerine masa etrafındaki komutanlar birbirlerinin yüzlerine bakarken, Afyoncu asıl kritik cümleyi kurdu:

“EMNİYET’TEN BANA BÖYLE BİR BİLGİ GELDİ!”

Güldağı’nın odasında bulunan hiç kimse bu soruya yanıt ver(e)medi. Ancak 29 Ağustos 2024 günü KHO Nöbetçi Amiri olan Yarbay Ali Aşıcı, Teğmen Ebru Eroğlu’nu Celal Dora Tören Alanı’nda gördüğünü dolayısıyla cami tarafında olamayacağını anlattı.

Bu yanıt üzerine Rektör Afyoncu, “Harbiyelilerin bir kısmının Celal Dora Tören Alanı’ndaki gruptan ayrılarak revir ile caminin orada faaliyette bulunup bulunmadığını” sorması üzerine Yarbay Türkoğlu ile Yarbay Aşıcı, haberlerinin olmadığını aktardı.

Komutanların bu yanıtlarının ardından Rektör Afyoncu, okulun istihbarat subayını çağırttı. Güldağı’nın makamına gelen istihbarat subayına Afyoncu, “yeni camiye bakan kameraların incelenmesi” talimatını verdi.

Talimat üzerine toplantıdaki Dekan Yardımcısı Sarı da istihbarat subayı ile kameraları izlemeye gitti. Kamera kayıtlarından yapılan incelemede yaklaşık 300 öğrencinin söz konusu bölgede toplandığı anlaşıldı.

Bu tespitler, soruşturma heyetine farklı yöneticilerce verilen bilgiler sırasında satır arasında yer aldı.

ANEKDOTTAN ÇIKAN İKİ OLASILIK

Resmi belgelere yansıyan bu anekdota bakıldığında ortaya iki olasılık çıkıyor.

Birincisi, geçmişte olduğu üzere -ki bunun örneğini vereceğim- polis, KHO öğrencilerine yönelik takip ve izleme belki de dinleme yapıyor. Ve tespitleri, Rektör Afyoncu’ya aktarıyor!

İkinci olasılık ise; aslında ‘polisin KHO’nu takip ve izleme’ gibi bir faaliyeti yok. Fakat Rektör Afyoncu, MSÜ çatısı altında beraber görev yaptığı askeri yöneticilerin bilgisini test etmek ve otoritesini masaya yansıtmak amacıyla böyle davrandı.

Verdiği bilgi, kamera kayıtlarında yapılan incelemeyle doğrulandığına göre; Afyoncu, içeriden veya başka bir kurumdan ulaşan bilgiyi, kaynağını gizlemek amacıyla Emniyet’e atıfta bulundu.

Ne MSÜ’de ne de KKK’daki soruşturmalarda Rektör Afyoncu’nun herhangi bilgisine başvurulmadığı için bunu bilemiyoruz.

Gelelim, polisin askeri takip ve izleme konusunda geçmişte yaşanan örneği hatırlatmaya.

1990’lı yılların sonunu, özellikle 28 Şubat sürecini yakından takip edenler, Kadir Sarmusak olayını anımsayacaktır. Ya da bilinen adıyla “Köstebek” soruşturmasını.

Özetlemek gerekirse; aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nda görev yapan Kadir Sarmusak adlı polis memuru, askerliğini onbaşı rütbesiyle yaptığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’ndaki bilgi ve belgeleri Emniyet’e sızdırmaktan yargılandı.

1997’de Refahyol hükümeti döneminde TSK bünyesinde oluşturulan ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda sekreteryası yürütülen Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) faaliyetleri ve kayıtları, istihbaratçı polis memuru Sarmusak tarafından Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi’ne sızdırdığı iddiası o dönemde hükümet-asker-siyaset hattında epeyce gündem oldu.

TSK yönetimi; kendilerinin, iktidara bağlı olan polis tarafından izlendiklerini, takip edildiklerini ve yasa dışı dinlendiklerini gündeme getirdi.

Her ne kadar Sarmusak’la birlikte dosyada yer alan üst düzey istihbaratçı polisler askeri mahkemede yargılanıp beraat etti.

Ancak, TSK ile Emniyet arasındaki ilişkiler uzun yıllar düzelmedi. Hatta TSK, polisin envanterinde bulunan ve terörle mücadele amacıyla satın alınan ağır silahlara bir yazıyla el koyup aldı.

Sonuç olarak, Rektör Afyoncu’nun aktardığı anekdot, umalım ki, ikinci olasılık çerçevesinde kalsın. İlk olasılığa doğru evrilmesin, tarih tekerrür etmesin!

Zira, ne siyaset eski siyaset, ne asker eski asker, ne de polis eski polis…