Ergun Babahan Cemaat'le nasıl barıştı?
Attığı bir tweet yüzünden hem Cemaat hem de hükümet medyasından dışlanan Ergun Babahan "geri dönemez" denildiği sıralarda Cemaat'in gazetesi Millet'e yazar oldu.
2012’deki Fenerbahçe-Galatasaray derbisi sonrasında kişisel twitter
hesabından Fethullah Gülen’i hedef alarak attığı “Bu kupa
Amerika’ya girsin” şeklindeki mesajın ardından Cemaat’e yakınlığı
ile bilinen yayın organındaki yazılarına son verilmişti. Ardından
da hükümete yakınlığı ile bilinen kanal ve gazetedeki işine…
Uzun bir süre yazmadı Ergun Babahan… Ardından T24’te çıktı
okurlarının karşısına. Cemaatle bir daha bir araya gelmesine
ihtimal verilmezken, bir anda Gülen medyasının son yayın organı
Millet’in köşe yazarı oldu.
Bir tweeti nedeniyle işine son verilen ve hem hükümetin hem de
Cemaat’in ortak tavır almasıyla bir anda kendisini medyanın dışında
bulan Ergun Babahan’la yeni süreci ortasayfa.net'ten Eylem
Yılmaz sordu.
Cemaatle yolları bir kez daha nasıl kesişti? İlk adımı kim attı?
Medyadaki bu kutuplaşmada kendisini ve gazetecileri neler bekliyor?
Cemaat-hükümet çatışması ve çözüm süreciyle ilgili yaşanan krizle
birlikte Türkiye nelere gebe?
İşte Ergun Babahan'la yapılan o röportajdan bir bölüm:
“CEMAATİN YOLSUZLUK ŞİKAYETLERİNİ HEP DUYUYORDUM”
Fethullah Gülen ile ilgili attığınız bir tweet nedeniyle
yazılarınıza son verilmişti. Şimdi yeniden Gülen’e bağlı bir
gazetede yazmaya başladınız. Nasıl oldu bu? Teklif kimden geldi?
Gülen’le görüştünüz mü?
O olayda ben zaten girsin de demedim, gitsin de demedim. Ben bunu
kendisine bir mektup yazarak ifade ettim. O da bana cevaben bir
mektup yazdı. Sonrasında da zaten bir problem kalmadı.
Fethullah Gülen size ne yazmıştı?
Beni anladığını yazmıştı. Ben zaten daha önce bir yemek yemiştim
kendisiyle. 10 kişilik bir gazeteci ekibi olarak Amerika’ya
gittiğimizde tanışmıştık. Öyle bir şey söylemek çok ayıp olurdu,
benden yaşça da büyük bir insan. Sonra Bugün grubu gazete yaparken
bana teklifte bulundu. Ben ilk yazımda da belirttim, çok krizli bir
dönemden geçiyoruz. Fazla yazı yazabilecek yer yok. Şu an
eski askeri vesayet dönemini özleyen bir kesim var hala, bir de
onların yerini alan yeni sermaye birikimini oluşturan ve bunu da AK
Parti’nin devlet üzerindeki hâkimiyeti ile yapmaya çalışan medya
grupları var. Cemaat farklı köşe yazarlarına en fazla yer veren ve
onların yazılarına müdahale etmeyen bir yapı. Gülay Göktürk çok
uzun süre Bugün’de yazdı. Bugün’de Orhan Kemal Cengiz, Zaman’da
Şahin Alpay, Seyfettin Gürsel yazıyor. Hükümetin bizzat yönettiği
medya gruplarında farklı seslerin anında kesildiğini,
televizyonlarda o isimlere yer verilmediğini görüyoruz. Bu nedenle
Cemaat’in farklı seslere yer veriyor olmasının önemli olduğunu
düşünüyorum.
Farklı seslere yer veriyor diyorsunuz ama sizi hemen işten
çıkarmışlardı, Etyen Mahçupyan’ın da aynı şekilde yazılarına son
verdiler…
Ama benim olayımda merkezi bir karar yoktu, bunu biliyorum.
Merkezi bir karar derken?
Yayın yönetmeninin kişisel bir tasarrufuydu.
Mahçupyan’ın yazmaması da kişisel bir tasarruf muydu ki
yazılarına son verdiler?
Etyen Bey orada epeyce bir kaşıdı mevcut durumu ve uzlaşmaz bir
noktaya geldiler. Sonuçta da Cemaat’i düşman ilan eden bir
Başbakan’ın Başdanışmanı oldu.
Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz peki?
Türkiye’deki medya mensupları için zenginleşmenin bir yolu da her
zaman iktidara sırtını dayamak olmuştur. Bunun sayısız örneği
vardır. Etyen ne ilk ne de son olacak. Bir de Etyen’in bu işi
parasal güç için yapacağını sanmıyorum, dünyevi dertleri olduğunu
düşünmüyorum. Ondan daha kötü örnekleri görmüştük.
Şimdi medyada kriminal hale gelmiş bir kutuplaşma var.
“Legal görünümlü illegal yapı” derken hükümetin Cemaat’i
kasttettiği sır değil. Siz böyle değerlendirilen ve Türkiye
tarihinin en uzun MGK toplantısında ‘kırmızı kitaba’ da giren bir
yapının yayın organında yazıyorsunuz. Korkmuyor
musunuz?
Hayat risklerle kurulu bir şeydir. Ne yapacaklar, bizi alıp içeri
mi atacaklar? Yapsınlar. Yargının son yapılan değişikliklerle ne
hale geldiğini görüyoruz. Türkiye’de ‘yetmez ama evet’çilere küfür
edilirken, ben de onların arasındaydım, biz askerden bağımsız yargı
istiyorduk. Şimdi tekrar başa döndük. Şimdi askeri vesayetin yerini
bu sefer hükümete yakını isimler aldı. Bu yüzden bir dava açmaları,
suç duyurusunda bulunmaları ihtimal dışı değil. Ama bizim işimiz de
yazmak, neye inanıyorsak onu dile getirmek ve zaman zaman da bunun
bedelini ödemek.
RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN
TIKLAYINIZ