ERGENEKON&HİLTON MEDYASI ATV'Yİ ELEŞTİREMEZ!.. ATV HABER'İN YAYIN YÖNETMENİ SERT ÇIKTI!..
atv haber yayın yönetmeni Fuat Uğur, Cihan dergisine ilginç açıklamalar yaptı. İşte o röportaj...
ATV Haber'in hukuk, demokrasi ve insan haklarını temel alan, Avrupa Birliği sürecine önem veren, basın meslek ilkelerine koşulsuz uyan bir yayın yaptığını anlatan Fuat Uğur, tüm bunların haberciliklerinin omurgasını oluşturduğuna işaret ediyor. Türkiye'de ve dünyada bir insan hakları ihlali, hukuk, demokrasi ihlali varsa ATV Haber'in bunun karşısında olacağına vurgu yapan Uğur, ATV'nin habercilik yaparak bu olayların üzerine gideceğini ama kesinlikle kişilik haklarına aykırı davranmayacağını belirtiyor.
Fuat Uğur, bu ilkelerin Ergenekon Soruşturması kapsamında yaptıkları haberlere tezahür ettiğine işaret ediyor. Bu yayınlar dolayısıyla "Yandaş medya" eleştirilerine maruz kalsalar da bu konuda taviz vermeyeceklerine dikkat çeken Fuat Uğur bu konuda şunları söylüyor:
"Ergenekon Davası ile ilgili yaptığım 12 haberlerle ilgili sert eleştiriler yöneltildi. Bizi yanlı olmakla suçladılar. Peki biz ne yapmıştık? Türkiye'de bir örgüt oraya çıkarılıyor. Çok ciddi bir örgüt. Bu örgütün cinayetler işlediği şüpheleri almış başını gidiyor. Bununla ilgili belgeler var, iddianame var. Ben bunun haberini yapmayayım mı? 'Bu terör örgütüdür' diye tanımlanan, Türkiye'de darbe ortamı hazırlamak isteyen bir örgütle ilgili haber yapmayacak mıyım? Yapacağım tabiî ki. Neden? Çünkü bu örgüt Türkiye'de demokrasi, insan hakları ve hukuka darbe indirmek üzere oluşturulmuş bir örgüttür. Neden PKK terör örgütünün üzerine giderken kendimizi hiç rahatsız hissetmiyoruz da Ergenekon terör örgütü ile ilgili yapılan haberlerden rahatsız oluyoruz?
Yani Ergenekon terör örgütü kapsamında yargılanan kişilerin arasında bizim medyadaki birtakım insanların aile dostları, yakın arkadaşları olduğu için mi bu haberleri yapmaktan imtina edeceğiz? Filancanın medyada bir dostu var diye konuşmaktan çekinmemiz söz konusu olabilir mi? Olamaz.
Medyadaki bazı isimlerin tanıdıkları etkin insanlar olması mı acaba bu örgütü görmemizi engelleyecek? Ben bunu merak ediyorum. Türkiye'de öyle bir şey yaşandı ki demokrasi ve hukuk kendini güvende hissetmedi. Dolayısıyla insanlar kendini güvende hissetmedi. Artık bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Ortadan kalkması gerekiyor. Basın özgürlüğünün bugün en çok yerleştiği ülkelerde basın bu tür olayların üzerine cesaretle gidiyor. İspanya'da demokrasiye geçilirken parlamentoyu bir albayın basması üzerine basının nasıl davrandığını görmek gerekir. 'Biz bu işe karışmayalım' mı demişlerdi?"
Susurluk kazası sonrası basının bütün nüshalarını göz önüne getirince yapılan yayınların demokrasi yanlısı olduğuna, söz konusu ilişkilerin üzerine gidilip ortaya çıkarılması yönünde fikir birliğinin oluştuğuna işaret eden Fuat Uğur sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Milliyet'i, Hürriyet'i, Radikal'i, Sabah'ı ve diğer gazeteleri, televizyonları göz önüne getirin. Nasıl yayın yapmışlardı? O bültenleri sunan ya da hazırlayan Ali Kırca'sı, Uğur Dündar'ı, Fatih Altaylı'sı, Tuncay Özkan'ı meydanlara çıkıp gerçekte habercilik ilkelerini ihlal ederek miting yapmamışlar mıydı?
"Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eyleminde meydanlara çıkıp konuşmalar yapan ben miydim? Bu ne biçim tarafsızlıktır? O zaman yaptıkları doğruydu da şimdi neden susmaktadırlar? Neden Ergenekon haberlerine mesafeli kalmayı yeğlemekteler? O zamanla bugün arasındaki fark nedir? O zaman o kamyon şoförünün çarptığı aracın içinde Abdullah Çatlı isimli bir eski ülkücü vardı. Yanında Gonca Us isimli bir kadın, Hüseyin Kocadağ isimli polis ve Sedat Bucak diye çok da fazla sevilmeyen bir Kürt politikacı vardı. 'Bunlar bizim yakın çevremizden değil, tasfiye edilebilir. Onun için her şeyi yazıp çizebiliriz.' diye mi düşündüler?
Ergenekon, Susurluk'u da içine alan bir süreçtir. Türkiye'nin hukukuna demokrasisine, insan haklarına saldırmaktadır. Ben bunun haberini haberci olarak yapmak zorundayım. Dünyada başka yerlerde de bu haber yapılır. Ama şu da var ki bunu yaparken basın meslek ilkelerine de uymak durumundayım. Ergenekon'dan yargılananların kişilik haklarına saygı göstermek durumundayım. Örneğin biz Kuddusi Okkır ile ilgili bütün haberleri yayınladık. Eşi ile röportaj yaptık. Benzer durumdaki Asuman Özdemir ile röportajımız yayınlandı. Özetle Ergenekon gibi insan haklarına, hukuka ve demokrasiye darbe vurmak üzere kurulmuş bir örgütün haberlerini sunarken Türkiye'de bir insan hakları meselesi olduğunu görmezden gelmemek gerekir. Türkiye'deki sorunu göz ardı mı geleceğiz? Okkır olayı, Türkiye'deki polis, adliye ve cezaevi sisteminin çok doğru işlemesinden kaynaklanmıştır. Bu sistemin düzeltilmesi gerekir. Diğer kanalların haber bültenleri Kuddusi Okkır'ın ölümünün üzerine gitti; çünkü bunun üzerinden hükümeti vurmayı tercih ettiler. Ölümlerin üzerinden nemalandılar. Biz Kuddusi Okkır olayı üzerine insan hakları ihlali olduğu için gidiyoruz ama aynı zamanda Okkır'ın durumunda başkalarının da bulunduğunu söylüyoruz. Mesela cezaevinde bulunan ve mesane kanseri olan Erol Zavar'ı da haber yaptık. Ama ne enteresandır Okkır'ın haberini yapanlar diğerlerine değinmiyor. Erol Zavar'ın adını bile anmıyorlar. Çünkü insan hakları onlar için çifte standarttır. Ergenekon ile ilgili yaptığımız haberlerin sağlıklı ve tutarlı olduğunu düşünüyorum. Farklılığımız da burada ortaya çıkıyor."
"Ahlaksızca Habercilik Anlayışı"
AK Parti'nin yargı süreci ve öncesinde "Ortak Akıl" adı altında Türkiye'de "darbe karşıtı" birtakım mitingler yapıldığını hatırlatan ATV Haber Genel Yayın Yönetmeni Uğur, yüz binlerce insanın katıldığı bu mitinglerin diğer kanallar tarafından haber olarak görülmediğini anlattı. Uğur, "Bursa'da 100 bin kişi toplanıyor ve sen bunu görmüyorsun. Niye görmüyorsun? Haber değeri yok mu? Haber değeri var, sonuna kadar var. Kadıköy'de Ergenekon davasını protesto etmek için 2 bin kişi toplanıyor, aynı kanallar bunu 5 dakika haber yapıyor. 'Yeni cumhuriyet mitingleri başladı' diye üstelik. Bunu görsünler tamam, ben de yayınladım bu mitingi. Ama ben Ortak Akıl mitingini de yayınladım. Diğer kanallar Ortak Akıl mitingini görmüyor, 2 bin kişinin katıldığı mitingi görüyor. Beyoğlu'nda 10 bin kişi darbe karşıtı yürüyüş yapıyor, bunu görmüyor. Beyoğlu'nda 5 çarşaflı kadın provokatif amaçlı eylem yapsa ne olurdu? Bu kanallar böyle bir görüntüyü birinci haber olarak en az 10 dakika yayınlarlardı. Bu ahlaksızca bir şeydir. Ahlaksızca bir habercilik anlayışıdır. Türkiye'de habercilik ne yazık ki patronların hükümetle ilişkilerine dayalı olarak yürütülüyor. Patronların rejimle ilişkilerine dayalı olarak yürütülüyor. Türkiye'de tek bir rejim var, demokrasi. Olması gereken odur."
Medyanın Darbe Hazırlığını Yaptığını Gördük
Fuat Uğur, medyanın bu ikiyüzlü tavrını açıklarken "Türkiye'de medya bir yandan darbe hazırlığına girerken diğer yandan hükümet yıkma çalışmalarını yürütür. Hükümeti yıpratma kampanyaları yürütür. Bunun örneklerini gördük." ifadelerini kullandı.
"Aydın Doğan Grubu ile hükümet arasında yaşanan tartışmanın temelinde ne var?" diye soran Fuat Uğur, bu konuda sözlerini şöyle sürdürüyor: "Hilton arazisi, rafineri, nükleer santral. Bu tartışmada Aydın Doğan'ın basın özgürlüğünü, hukuku, demokrasiyi savunduğu için bu tür haberler yaptığına inanabilir miyim? İnanamıyorum. Samimiyetine inanmıyorum. Samimi değil. İnansam yanında yer alacağım. Yazılanlar içinde doğru şeyler de var ama bana güven vermiyor. Çünkü geçmişe bakıyorum. Ecevit hükümetinin nasıl yıkıldığını, Hüsamettin Özkan'ları, Mesut Yılmaz'ları, İsmail Cem'leri, Kemal Derviş'leri, kurulan Yeni Türkiye Partisi'ni, bu partinin DSP'yi nasıl böldüğünü, nasıl seçimlere gidildiğini... Bütün bunları hatırlıyorum. Hatırlıyorum ve aklıma hiç iyi şeyler gelmiyor. Dolayısıyla bunun basın özgürlüğü, hukuk ve demokrasi adına yapılmadığına eminim. ATV Haber farklı bir yerde duruyor. Haberciliğimizi basın meslek ilkeleri üzerine, hukuk ve demokrasi üzerine kuruyoruz. AB normlarında bir Türkiye, AB normlarında bir basın."
"Ergenekon Ve Hilton Medyası Bizi Eleştiremez"
Fuat Uğur bu sözleri sarf ederken kendi kanalının hükümet yanlısı yayın yaptığı eleştirilerine de cevap veriyor. Bu iddiaları sert şekilde reddeden Uğur, "Yandaş medya iddialarını kesinlikle kabul etmiyorum, tam tersine Kanal D, Star TV vie Show TV'de taraflı ve art niyetli yayıncılık var. Yayınladıkları her haberin geri plânında siyasi bir duruş mevcut. Bu siyasi duruş, onları Ergenekon medyası ya da Hilton medyası diye değerlendirmeme neden oluyor." diyor.
Uğur şunları söylüyor: "Hepimize yapıştırılan bir suçlama var. Nedir bu suçlama? Patronumuzla ilgili, genel müdürümüzün Tayyip Erdoğan'ın damadı olması ile ilgili birtakım suçlamalardan dolayı biz bir nevi baskı altına alınmaya çalışılıyoruz.
"Başbakan'ın damadı patronunuzun şirketinde genel müdür o zaman siz yandaş medyasınız.' Güzel. O zaman kendimize yeni bir patron arayışına girelim. Ben icraata bakarım. Benim vitrinim ortada. Benim yandaş medya olmamı kanıtlayacak bir haber varsa, habercilik varsa bana söylesin. Tartışayım onunla.
Şimdiye kadar çıkıp da 'Sen yandaş medyasın, çünkü bu haberleri yapıyorsun' diyen bir Allah'ın kulu çıkmadı. Çıkamaz. Bunu dedikodu olarak yayıyorlar. Şimdiye kadar benimle ilgili birtakım şeyler bulsalardı bunu da söylerlerdi. Çok şükür temizim. Başımı yastığa koyuyorum ve rahat uyuyorum. Buradaki kadromu da geçmişi tertemiz insanlardan, habercilerden oluşturdum. Kimseye göbek bağımız yok. Yandaş medya iddiaları çok mesnetsiz. Patronun genel müdürü bu şirkette 10 yıldan bu yana çalışıyor. 2 yıl önce de Başbakanın damadı olmuş. Olmasın mı?
Ben yandaş medya sayılacağım diye olmasın mı; bana ne? Bu durumda ben şunu da söylüyorum. Arzuhan Doğan Yalçındağ TÜSİAD'ın başkanı. Türkiye'nin en etkili patronlarının başkanı. Aydın Doğan'ın kızı. 2 ay önce Kemal Derviş'i getirdi TÜSİAD'a. Oraya aynı zamanda DİSK'i, Türk-İş'i, Hak-İş başkanlarını çağırdı figüran olarak. Sendika başkanları rahatsız oldu ve gitmediler. Güya burada anayasa tartışacaklardı. Kemal Derviş ile TÜSİAD yalnız başına kaldılar. Biz bu haberi gördük. Kanal D de Star da gördü. Onlar nasıl gördü? Sendikaların protestolarını göz ardı ederek ve Arzuhan Yalçın dağ Doğan ile Kemal Derviş'i cilalayarak gördüler. Birinci haberdi ve 20 dakika verildi. 'Yuh' derler adama. Şaşarım onların haline.
Cihan Dergisi