"ERGENEKON'DA ARTIK TAHLİYE ZAMANI, UMUT VAR MI BENİM VAR"
Milliyet yazarı Can Dündar, 2 güne yayılan 10 saatlik ifadesinin ayrıntılarını vermeye devam ediyor..
4 yıldır süren Ergenekon davasında sona yaklaşılıyor, ama nihai karara 1 yıldan fazla var Tahliyenin vaktidir
3. Yargı Paketi’nden sonra KCK’da tahliyeler oldu. Oda TV ve? Balyoz’da ise tahliye çıkmadı. Ergenekon’da tahliye taleplerinin 27 Temmuz’da karara bağlanacağı tahmin ediliyor. Tahliye umudu var mı? Benim var...
Ergenekon davasında 70 tanık dinlenmiş. Avukatlara göre hemen
hepsi sanıklar aleyhine ifade vermiş.
Benim de bazı sanıklar aleyhine ağır yazılar yazmışlığım var; onlar
da beni asılsız iddialarla hedef gösterip suçlamışlar.
Rövanş için mahkemeyi fırsat bileceğim mi sanılıyor?
Oysa bu davaya ilişkin hükmümü çoktan vermişim: “Davada kimi kilit
isimler, siyasi muhaliflerle bir araya getiriliyor; böylece muhalif
siyaset, Ergenekon pisliğine bulaştırılıp mahkûm edilmek
isteniyor.”
Bazı sanıklarla tamamen karşıt kamplarda olsak da, onlarla
hesaplaşma yeri burası değil; önce bu niyet mahkûm edilecek, sonra
Ergenekon için gerçek bir yargılama istenecek.
Nataşa’nın Dansı
Bu kararla salona
girdiğimde dost ve düşman bakışları üzerimde hissediyorum.
Doğu Perinçek en öne oturmuş. Önünde Orland Figes’in Rus kültürel
tarihini anlattığı kitabı “Nataşa’nın Dansı” var.
Prof. Mehmet Haberal çok zayıflamış. O da en önde, Hurşit Tolon’la
yan yana...
Mustafa Balbay, hemen arkalarında... Gri takım elbise içinde,
yanında gazeteleriyle gelmiş, sıkıldıkça onları okuyor.
Tuncay Özkan, her gün aynı tiyatroda rol almaktan, sonunu bildiği
bir filme bakmaktan yorulmuş gibi en arkaya çekilmiş.
Veli Küçük, İbrahim Şahin, Kemal Kerinçsiz de arka sıralarda sessiz
oturuyor.
Ergenekon dersi
Karşımdaki küçük kameranın
kaydettiği görüntüm, büyücek bir ekranla arkamdaki sanıklara
izletiliyor.
Mahkeme Başkanı, tanık yemini ettiriyor ve soruyor:
“-Salonda dostlarınız veya hasımlarınız var mı?”
“-Gazeteci dostlarım var”.
Gazete yazılarım kopyalanmış, savcılık ifadem dosyaya konmuş, sanık
ifadelerinde ismimin geçtiği yerler ayıklanmış. “Ergenekon”
dersinde tahtaya kalkmış gibiyim.
Kirli tarih
2 güne yayılan sorguda 10
saatte, onlarca soru cevapladım.
15 yıl önce yazdığımız “Ergenekon” kitabı soruldu, anlattım.
“Bizim Ergenekon”un, yargılanan örgütten farklarını sıralayıp “Bu
örgüt o değil” deyince kimi sanıklardan hayret nidaları
yükseldi.
Sonra “Karaoğlan” belgeseli için Ecevit’lerle yaptığımız söyleşi
izletildi. Ecevit’in devrilişine dair soruları yanıtladım.
Oradan Gladyo’ya, İpekçi-Mumcu suikastlarına, Özel Harp Dairesi’ne,
Ağca’nın kaçırılmasına, Susurluk skandalına, Özal suikastına,
Sabancı’nın öldürülmesine, Danıştay saldırısına, Duyar’ın
vurulmasına, Ümraniye bombalarına uzandık.
Adeta Türkiye’nin kirli tarihini baştan sona katettik.
“Hiç iddianame okudunuz mu?”
Mahkeme heyeti
baştan sona anlayışlı, sabırlı dinledi.
Sanıklara ve bana karşı tavırları da saygılı ve sakindi.
Başta umutlandığımı, ama sonra bunu siyasi bir dava olarak
gördüğümü söyleyince üye hâkim “Bu kanaatiniz, sanıklar arasında
dostlarınız olduğu için mi” dedi.
“Hayır, iddianameyi okuduğum için” cevabını verdim.
Bunun üzerine “daha önce iddianame okuyup okumadığımı”sordu.
“Türkiye’de gazetecinin ömrü iddianame okumakla geçer” dedim:
Meslek gereği, Yassıada duruşmalarından, 12 Mart, 12 Eylül
mahkemelerine dek çok davayı incelemiştik.
Tarihi perspektiften bakınca, ne yapılmaya çalışıldığını
anlayabilecek haldeydik.
“Sanki bir tespih koptu”
Soru sırası
sanıklara gelince Balbay söz aldı.
“Sayın Dündar’la sadece dost değiliz, komşuyuz aynı zamanda”
dedi.
“Sayın Balbay”ı doğruladım.
Mahkeme Başkanı Hüsnü Çalmuk, “Komşu, komşunun külüne de
tanıklığına da muhtaçtır”dedi. Gülüştük.
Tuncay, “Böyle yerde ‘Hoşgeldin’ denmez ama hoşgeldin Can” diye
söze girdi. Evinde bulunan Susurluk Raporu gibi belgeler hakkında
gazeteci olarak fikrimi sordu. Her gazetecinin bunlara erişmek
isteyeceğini söyledim. “Susurluk Raporu sende var mı” sorusuna
“Var” cevabı verdim.
Hâkim, Perinçek’in “Ergenekon kitabını CIA’nın yazdırttığı”
iddiasından söz edince Perinçek ayağa fırladı:
“Asla böyle bir sözüm yok. Bu, namuslu yazılmış, iyi bir kitaptır.
Böyle bir leke sürmem” dedi.
Yüksek’in kolyesi
Bir ara salon, küçük
boncukların yere saçılmasıyla karıştı.
Bir tespih koptu zannettik. Meğer sanıklardan Fatma Sibel Yüksek’in
kolyesi kopup dağılmış.
Mahkeme Başkanı taneleri toplamak için “Ara verelim mi” diye sordu.
Dursun Çiçek espriyi patlattı:
“Kadınları tutuklarsanız işte böyle olur.”
Salon kahkahaya boğuldu.
Bir sanık avukatı söz alıp “Genelde bizim duruşmalar gergin olur.
Hiç böyle neşeli görmemiştik” dedi.
Benimse aklıma Attila İlhan’ın “Ağır Kan Kaybı” şiiri geldi.
“Kim neyi savundu bilinmez nereye kadar/
Biz, yani Erdoğan, Ayşenur, Ali ve Ahmet/
Başka bir yalnızlıkta boğulduk / havasızlıktan/
Sanki bir tespih koptu tane tane savrulduk/
Köy köy bucak bucak memleket memleket/
Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız/
Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar/
Kimse bizi sevmedi/ağır kan kaybıyız.”
Tahliye çıkar mı?
“Susurluk”ta kamuoyu suçu,
suçluyu apaçık görmüştü.
Yargılanması için toplumsal talep vardı, siyasi irade yoktu.
“Ergenekon”da suç muğlak, suçlu belirsiz.
Yargılama için siyasi irade var, kamuoyu inancı yok.
İlgisiz isimler bir araya getirildikçe, tutukluluk cezaya döndükçe,
yargılamalar uzayıp yıllar sürdükçe başka bir niyet okunuyor.
Kamuoyu araştırmaları, davanın hakkaniyetle yürüdüğüne dair inancın
eridiğini gösteriyor ve işin kötüsü bu bulanıklıkta asıl Ergenekon
gizleniyor.
Davanın uzamasından Mahkeme Heyeti de şikâyetçi gibi.
Bazen tek kişinin savunmasının 2 hafta sürdüğünü, kısıtlanıyor
denmesin diye kesmeden dinlediklerini söylüyorlar.
Ne zaman bitecek?
Savunmalar bitti. 70 tanık
dinlendi. Bir o kadar daha var. Ama bazısı elenebilir. Sonra Savcı,
esas hakkındaki mütalaasını okuyacak. Sanıklar konuşacak. Ama
bunlar, savunmalar kadar uzamayacak. Yine de çok sanık olduğu için
karar aşamasına, 1 ila 2 yılda varılabileceği tahmin ediliyor.
3. yargı paketinden sonra KCK’da tahliyeler oldu. Oda TV ve
Balyoz’dan tahliye çıkmadı. Ergenekon’da tahliye taleplerinin 27
Temmuz’da karara bağlanacağı tahmin ediliyor.
Tahliye umudu var mı?
Benim var.
Başbakan, tam karar öncesi, milletvekili sanıklarla ilgili,
yargılamayı etkileyecek bir demeç verdi. Mahkeme heyetini zorda
bıraktı. Yine de umarım, herkesi çok yoran bu davada, vicdana ve
hukuka sığmayan tutukluluk hali, son bulacaktır.
İçeri-dışarı
Bir kısmı dostum, bir kısmı
hasmım olan sanıkları geride bırakarak ayrılıyorum
Silivri’den...
İnsan dışarı çıktığında, özgürce aldığı nefese hem şükrediyor hem
kahrediyor. Kesin olan şu ki; “İçeri”yi gördükten sonra “dışarı”,
daha zor geliyor.
Can DÜNDAR / MİLLİYET